Benim Annem
Deniz
Simon,
kızını denize götürdüğünde ne diyeceğini bilmiyordu. Kızı ona annesini görmek
istediğini söylemişti. Ve işte şimdi buradalardı.
Küçük
kız olayları anlamaya çalışıyordu. 5 yaşındaydı ve bazı şeyleri anlamak için
fazlasıyla küçüktü. Simon ve kızı iskelenin ucuna oturup ayaklarını aşağı,
denize doğru uzattılar. Simon çantasından bir buzdolabı poşeti çıkardı ve
içindeki çikolatalı kurabiyelerden birini kızına uzattı. Baba kız karşılıklı
denizi seyrediyor, tek kelime etmiyorlardı.
“Ne
yani, benim annem deniz mi?”
Simon
buruk bir şekilde gülümsedi. Nasıl olurdu da bu tertemiz kalbe mürekkep
damlatabilirdi? Nasıl olurdu da gerçekleri söyleyerek bu küçük kızda
unutamayacağı bir iz bırakırdı. Annesinin yaşamına son vermek için denize
sığındığını söyleyerek bu küçük kızın umutlarını da denizde boğmuş olmaz mıydı?
“Evet,
senin annen deniz. Ama ilk başta deniz değildi.”
“Nasıl
yani, annem denize mi dönüştü?”
Küçük
kız hevesle dinliyordu. Çocukluk işte, diye düşündü Simon. Hayat onların
gözünde harikaydı. Keşke herkes çocuk kalabilseydi.
“Evet
aynen öyle.”
“Nasıl
oldu peki baba, anlatsana!”
Küçük
kız daha çok babasına sokuldu. Ağzından çıkacak her kelimeyi heyecanla
bekliyordu.
“Annen
deniz kralına yardımlarından dolayı bu ödülü kazandı, denize dönüştü. Deniz
kralı öyle kudretli öyle harikaydı ki deniz halkının hepsi ona saygı duyardı. O
başlarına gelmiş en iyi kraldı. Ancak halkına yansıtmadığı kusurlu birçok yanı
vardı. Karanlıktan çok korkuyordu.”
Kız
hemen sözünü bölüp gülümsedi.
“Koskoca
denizlerin kralı karanlıktan mı korkuyormuş! Vay canına.”
Simon
gülümseyerek kafasından yarattığı hikâyesine devam etti.
“Evet
hem de çok. Günün birinde denizin bilinmeyen ve oldukça karanlık bir
köşesindeki gizemli yaratıkların deniz halkını rahatsız ettiği haberini almış.
Oraya gidip soruna bakması gerekiyormuş. Ama bunun için fazla korkakmış. Yine
de tüm birliklerini toplayıp yola koyulmuşlar. Vardıklarında ise kral
korkusundan tir tir titriyormuş. Oraya gitmesinin imkânı yokmuş. Tam o sırada
karşılarına oldukça alımlı ve güzel bir kadın çıkmış. Bu kadın insan
dünyasından Ester’miş.”
“Ester!
Benim annem!”
“Evet,
senin annen.”
Simon
duraksamak zorunda kaldı. Sanki boğazına bir yumru oturmuştu. Burnunun direği
sızlıyor ama kızına çaktırmamaya çalışıyordu. Uzun zamandır eşinin ismini ilk
defa söylüyordu ve bu onda oldukça kötü bir his yaratmıştı. Hayır, şimdi
ağlayamazdı. Hikâyeyi bitirmeliydi. Hem kendisi hem de kızı için.
“Baba
niye durdun, anlatsana.”
“Daha
sonrasında kral şaşırmış tabii. Bu kadar güzel bir kadını daha önce hiç
görmemiş. Ama onu etkileyen dış görünüşünden çok yaydığı enerjiymiş. Kadın
fazlasıyla pozitif ve iyi biriymiş.
-Ey
denizlerin yüce lordu, size yardım etmeye geldim. Yaydığım ışıkla size ve
askerlerinize yol gösterecek ve halkın huzurunun geri gelmesine katkıda
bulunacağım.
Kral
bu teklifi reddedecek konumda değildi. Onun için her türlü ışık bir kurtuluştu.
Bunun üzerine kral, birlikleri ve bu güzel kadın ile denizin diplerine doğru
yol almış. Oraya varmaları 2 gün sürmüş. Karşılaştıkları manzara oldukça
korkunçmuş. Bir sürü kedi balığı bir masada toplanmış, kâğıda bir şeyler
karalayıp bağrışıyorlardı. Kral ve ekibi hemen oraya yönelmişler.
-Ben
denizlerin yüce lordu Kral Rex, siz kedi balıklarının derdi nedir açıklayınız.
Kedi
balıkları hemen krala dönmüşler. Bir tanesi konuşmaya başlamış
-Ey
denizlerin yüce lordu Kral Rex, bizi bu karanlıkta yaşamaya ittin ve
imkânlarımızı kısıtladın. Halkla aramıza mesafe koydun. Mutlu olmamızı
engelledin ve sevdiklerimizden bizi kopardın. Rica ederim bize söyleyiniz, bu
nasıl yüceliktir, lordum?
Kral
Rex şaşırdı. Bunları duymayı beklemiyordu. Ne yapması gerektiğini de
bilmiyordu. Sadece şaşkın şaşkın
etrafına bakıyordu. Bunun üzerine Ester olaya el attı.
-Siz
kedi balıklarını çok iyi anladığımızı belirtmek isteriz ama kraliyet
kayıtlarına göre kedi balıklarının reisi kraliyete ihanetle suçlanmıştı. Bundan
dolayı o ve tüm kedi balıkları karanlık sulara gönderildi. Peki, bunu bile bile
nasıl olur da karanlıktaki suda yaşama nedeninizi sorgularsınız?
Bir
diğer kedi balığı atladı.
-Başımızdaki
reis ne yaptı bilemeyiz ama biz öyle balıklar değiliz hanımefendi.
Sevdiklerimize kavuşmak istiyoruz. Özgürlük istiyoruz. Yaşamak istiyoruz.
Kraliyete sadık olduğumuzu kanıtlamak ve sorumluluklarımızı yerine
getireceğimizi göstermek istiyoruz. Kral Rex’ten bize bir şans daha vermesi
için izin istiyoruz ve huzuruna çıkmaktan dolayı oldukça mutlu olduğumuzu da
belirtmek istiyoruz.
Kral
Rex ‘Ne de çok şey istiyorlar!’ diye düşünürken Ester’i kolundan tutup odanın
uzak bir köşesine doğru kendisini çekiştirir. Kulağına fısıldar.
-Sizce
ne yapmalı hanımefendi?
Ester
koskocaman gülümseyerek cevap vermiş.
-Bence
affetmeliyiz lordum. Herkes şansı hak eder. Sırf liderleri kötü diye halkın da
kötü olduğunu varsayamayız.
-Haklısınız
hanımefendi. Teşekkürlerimi sunuyorum size.
Bunun
üzerine Kral, kedi balıklarını affetmiş ve onlara sarayın yakınındaki oldukça
güneşli evleri vermiş. Bunun üzerine huzur sağlanmış oldu ve halk tekrar eski
huzuruna döndü.
Saraya
vardıklarında Kral, Ester’e bol bol teşekkür etti. Kendisine dileğinin ne
olduğunu sordu. Ester ise hemen cevap verdi.
-Kralım,
sizin de izniniz olursa ben denizin bir parçası olmak istiyorum. Hem kraliyete
yardımcı olup halkta bir sorun olup olmadığını da öğrenmiş olurum. Size
bildiririm ve huzurla krallığınızı yönetirsiniz. Tek arzum budur.
Kral,
Ester’in isteğini ikiletmedi ve kendisini deniz ile bütünleştirdi. Ester
ortadan kayboldu ve krala sadakat yeminiyle kraliyet için çalışmaya başladı.
Bunun üzerine halk sonsuza dek mutlu yaşadı ve Ester’in heykeli meydana
dikildi.”
Simon
hikâyesinde birçok boşluk olduğunu biliyordu ama tek dileği küçük kızın bunu
sorgulamamasıydı.
“Yani
benim annem kurtarıcı mı? Benim annem bir prenses mi?”
“Aynen
öyle. Senin annen bir kurtarıcı ve bir prenses. Senin annen harika biri ve
seninle gurur duyuyor. Seni izliyor ve senin mutluluğunla mutlu oluyor.”
Kız
gülümsedi ve bir anda ellerini ağzının yanlarına yerleştirerek bağırmaya
başladı.
“Anne
seni çok seviyorum, sen benim kahramanımsın!”
Simon
işte şimdi kendini tutamamıştı. Ağlıyordu ve gözyaşları bir kez gözünden aktı
mı durdurması oldukça zordu. Hıçkırıyordu ve bunu saklama gereği duymuyordu.
Kız ise bunu fark etmiyordu. Denize doğru bağırıyor ve annesinin duymasını umut
ediyordu.
“Baba
sence annem beni duymuş mudur?”
“Tabii
ki duymuştur. Sen ondan ne kadar uzak olursan ol o seni her yerden duyar. Yeter
ki ona seslen.”
Biraz
daha orada kaldıktan sonra kalktılar. Kurabiye kırıntılarını topladılar ve arabaya binip evlerine gittiler. Her hafta
sonu küçük kız annesine mektup yazdı. Bu mektupları şişeye koyarak denize
yolladılar. Küçük kız bu mektupları annesinin okuyacağından oldukça emindi.
Simon
kızına yalan söylediği için çok pişmandı ama başka çaresi yoktu. Kızının büyüyünce
onu anlayacağını umuyordu.
Bu
mektup işine Simon da dâhil oldu. O da içinde biriktirdiklerini kızıyla denize
yolladı. Baba kız bu aktiviteyi yaparak içlerindeki her şeyi denize
boşaltıyorlardı, onlar da denize karışıyorlardı, tıpkı Ester gibi…
SON
Yazımı
okuduğunuz için teşekkür ederim. Bu haftanın kelimeleri İlkay’dan geldi. Onun
yazısına ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.
Kelime
Oyununun otuz beşinci yazısında buluştuk bugün. Umarım daha birçok yazıda
buluşuruz. Kendinize çok dikkat edin, sevgiyle kalın…
Güzel ve dramatik bir öyküydü. Babanın sorumluluğu da büyük tabi. Gerçekleri anlatmak yerine hikaye uydurdu. Kalemine sağlık.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Babanın sorumluluğu çok büyük tabii. Yorumun için teşekkürler. :)
SilKurgu içinde kurgu okuduk resmen, çok güzeldi. Birazcık da hüzünçlüydü. Küçük kız büyüyüp öğrendiğinde babasına hak verir umarım. Kalemine, emeğine sağlık:)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Küçük kızın bu anlayışta olabileceğine inanmak istiyorum. Tekrardan teşekkürler. :)
SilKatılıyorum. Ne olursa olsun doğru söylenmeli. Ama böyle bir kurgu çıktı ortaya. Teşekkürler yorumun için. :)
YanıtlaSilay yaa hem şirin minnoş hem hüzünlüydü, çok çok beğendim, hatta valla bak burnum sızladıııı :) minik kızı da çok sevdim, babasını da, hikayedeki annesini dee, deniz olmak da çok güzel bir buluş :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim deep. Beğenmene çok sevindim. Minik kız da eminim tanısa seni çok severdi. :)
SilUzun zamandır bu kadar duyguyu bir arada yaşatan bir hikaye okumamıştım. Önceki kelime oyunlarında da olduğu gibi döktürmüşsün yine :) Kalemine sağlık <3
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Umarım duyguları başarılı bir şekilde aktarabilmişimdir. :) <3
Silçarşambaya senin kelimelerle yazıyooooz :)
YanıtlaSilBende o iş. 😉😄
Sil