Hepinize selamlar. Bugün sizlere J.R.R. Tolkien’in yazdığı “Hobbit” isimli kitabı inceliyorum. Umarım bu incelemem sizler için yararlı olur.
Ne anlatıyor?Bilbo Baggins; günün her dakikası yemek yiyip çay içen, kendi halinde takılan ve küçük kovuğunda yaşayan bir Hobbittir. Sıradan yaşantısına kaldığı yerden devam ederken günün birinde büyücü Gandalf kendisini ziyarete gelir ve bir göreve katılmasını ister. Bilbo ise bu konuda gönülsüzdür ve istemediğini belirtir. Gandalf’ı gönderir ve isterse ertesi gün çaya gelebileceğini söyler. Bunun üzerine ertesi gün Gandalf’ı bekleyen Hobbit Bilbo, kapısında bir düzine kadar cüce görünce şoka uğrar.
Cücelerin ve
Gandalf’ın baskısı artık dayanılmaz olunca mecburen bu maceraya katılmak
durumunda kalır Bilbo. Maceranın amacı Yalnız Dağ’da yaşayan Ejderha Smaug’un
yıllar önce cücelerden çaldığı hazineyi geri almak ve tekrardan o topraklardaki
bağımsızlıklarını kazanabilmektir. Bunun üzerine tehlikeli ve oldukça uzun
maceralarına başlamış olurlar.
Benim
düşüncelerim neler?
Tolkien Mirası Seti’nde en çok Roverandom ve Hobbit’i sevdim. Hobbit kurgusuyla
ve işlenişiyle bizi kendine çeken ve karakterleriyle kendisine özgünlük katan
bir kitaptı. Yüzüklerin Efendisi’nin ilk
kısmının oluşması da Hobbit sayesinde olmuştur. Yani Yüzüklerin Efendisi’ni
okumadan önce dünyayı anlamak açısından Hobbit okunabilir ki ben de böyle
yaptım.
Elflerle,
cücelerle, büyücülerle ve daha çeşit çeşit karakterle bezenmiş bu evren size
doyumsuz bir okuma zevki yaratacak. Miras serisinin özel baskısı sebebiyle de
her yere götürüp her yerde okuyabilirsiniz.
Zenginlik hırsı,
türler arası kavga ve daha çeşitli konuların işlendiği Hobbit sizi kendisine
hayran bırakacak.
Siz “Hobbit”
ya da “Yüzüklerin Efendisi”ni okunuz mu? Okuduysanız sizin düşünceleriniz
neler?
İncelememi okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Kendinize çok dikkat edin,
sağlıcakla kalın…
Bu kitaba
puanım: 8/10
Alıntılar
“Daha
çoğumuz yemeğe, neşeye ve şarkıya saklanan altınlardan daha fazla değer verse
idi, dünya daha şen bir yer olurdu.”
“Biz! Keşke
biz diye bir şey olsaydı: Yapayalnız olmak korkunç.”