Light Pink Pointer

14 Şubat 2021 Pazar

Kürk Mantolu Madonna | Kitap Yorumu

Hepinize selamlar. Bugün sizlere 2 gün önce bitirdiğim, Sabahattin Ali’nin yazdığı “Kürk Mantolu Madonna” kitabını inceleyeceğim. Umarım bu incelememden hoşnut kalırsınız. O zaman uzatmadan incelememe geçiyorum.

Ne anlatıyor?

Raif Efendi, kimseler tarafından küçük görülen, ezilen ve oldukça sessiz biridir. Almanca Mütercimi olan Raif Efendi hiçbir şekilde ne sinirleniyor ne üzülüyor ne de mutlu oluyordu. Buna şaşıran ve uzun süre işsiz kalmış bir genç ise Raif Efendi hakkındaki gizemi çözmek ister. Zaman geçtikçe Raif Efendi ve bu genç iyi anlaşmaya başlarlar. Bir şekilde bu gencin eline Raif
Efendi’nin yaşadıklarını yazdığı bir defter geçer ve aslında Raif Efendi’nin hiç de görüldüğü gibi sıradan, basit ve hiçbir niteliği olmayan bir birey olmadığını anlar…

Benim düşüncelerim neler?

Bu kitap hakkında ne desem boş kalır. Sabahattin Ali adeta kelimelerle raks etmiş. Cümlelerin anlamlı ama aşırı süsten uzak oluşu mu dersiniz akıcılığı mı dersiniz her şey dört dörtlüktü. Sanki eskiden değil de günümüzde yazılmış çok kaliteli bir kalemi okuyormuş gibi hissettim kendimi. Cümlelerinin ağır olmaması bir etken olabilir böyle düşünmemde.

Biraz da kitap karakterleri hakkında konuşalım. Genelde Kürk Mantolu Madonna yani Maria Puder gibi kitap karakterleri diğer kitaplarda hoşuma gitmeyecek şekilde anlatılır, beni hafiften karakterden soğuturdu. Ama bu kitapta Maria Puder’e hayran olmamak elde değildi. Onun düşünce tarzına, kelimelerindeki acıya, gözlerinin içindeki hüzne kadar her şeyi ustaca ve zarif bir şekilde işlenmişti.

Raif Efendi’nin Maria ile yakınlaşmasının bir sebebinin de kendi iç dünyasındaki çatışmanın bir benzerini bana kalırsa Maria’nın da gözlerinde görmüş olmasıydı. Kendisine hiç yabancı olmayan “yalnızlık” terimini Maria’nın ta kendisinde bulmuştu. Hayallerini süsleyen kadını bulmanın verdiği mutluluk ile hayata bağlanması ama sonrasına başına geleceklerden habersiz olan Raif Efendi’nin bu aşk diyebileceğimiz öyküsünü okumak beni çok ama çok mutlu etti. Herkesin Ferhat ve Şirin ya da Romeo ve Juliet olarak betimleyeceği şeyleri artık Raif Efendi ve Maria Puder olarak betimleyeceğim galiba.

Kitabın bu kadar güzel çıkacağını düşünmüyordum. Hayata yalnızlaştırılan, kimselerin sevgiden mahrum bıraktığı bu ruhların belki tanışma belki de bir olma hikâyesi olarak adlandırabileceğimiz “Kürk Mantolu Madonna” kesinlikle kitaplığımın enleri arasında.  

Siz “Kürk Mantolu Madonna” kitabını okudunuz mu? Okuduysanız sizin düşünceleriniz neler? Umarım bu incelememden zevk almışsınızdır. Kendinize çok dikkat edin, sevgiyle kalın…

Bu kitaba puanım: 10/10

NOT: Çok fazla alıntı olduğu için alıntılar bölümü boş bırakılmıştır.


7 Şubat 2021 Pazar

Harry Potter ve Lanetli Çocuk | Kitap Yorumu

Hepinize selamlar. Bugün sizlere J.K. Rowling, Jack Thorne, John Tiffany’nin yazdığı ve Harry Potter serisine ek olarak eklenmiş bir tiyatro metni olan “Harry Potter ve Laneli Çocuk” kitabını inceleyeceğim. Umarım bu incelememden hoşnut kalırsınız.

Ne anlatıyor?

Voldemort’un ölümünden 19 yıl sonra Harry Potter, Ginny Weasley ile evlenmiş, 3 çocuk sahibi olmuş ve bakanlıkta önemli bir konum sahibi olmuştur. 

Albus Severus Potter, yani Harry’nin ortanca çocuğu, sürekli babasıyla kıyaslanmaktadır. Babası kadar başarılı olamayan Albus, babasının gölgesinde olmaktan oldukça bıkmıştır.

Günün birinde Albus en yakın arkadaşı Scorpius Malfoy ile zamanda yolculuğa çıkmak durumunda kalır ve işler oldukça karışır. Öyle ki olayın ucu Voldemort’a kadar gider ve böylece tahmin edilmesi çok daha farklı olaylar meydana gelir.

Benim düşüncelerim neler?


Bana kalırsa “Harry Potter ve Lanetli Çocuk” bir kitap olarak basılmamalıydı. Oldukça güzel kurgulanmış bir seriye gölge düşürüyor. Tiyatroda oynandığında ortaya nasıl bir iş çıktı bilemem ama kitap olarak kesinlikle serinin tüm o güzel olaylarını sanki yaşanmamış gibi gösteriyor çünkü genelde bir seriyi okuduk mu son kitabıyla aklımızda kalır ve ben “Harry Potter ve Lanetli Çocuk”u aklımda Harry Potter’ın son kitabıymış gibi tutmak istemiyorum. Bir kere tiyatro oyunu olduğu için oyuncuların mimiklerini ve jestlerini görmemiz çok önemli. Bu yazılı bir şekilde önümüze sunulunca ise serinin asıl kitaplarının işlenişinden farklı olduğu için büyük bir hayal kırıklığına kapılıyoruz. Olaylar çok karışık gerçekleşiyor. Olay bütünlüğünü sağlamakta zorlanıyoruz. “Sahneye girer.” “Sahne değişir.” gibi ifadeler ise iyice kitap okuyormuşuz hissini ortadan kaldırıyor. Kurgu olarak kesinlikle ana seriden zayıftı zaten bu bir gerçek.

Dediğim gibi tiyatro olarak ortaya nasıl bir iş çıktı bilemem, ama kitap olarak kesinlikle bir hayal kırıklığıydı. Bence bazı şeylerin tadında kalması gerektiğinin de büyük bir ispatı.

Fikir olarak aslında kötü değil. Harry, Ron, Hermione, Ginny ve Draco’nun çocuklarının macerasını dinleyecek olmak cezbedici ama bunun için ayriyeten bir tiyatro metni ya da kitap çıkarmak bana kalırsa çok anlamsız. İyi ki bir ek kitap olarak yayınlanmış. Seriyle birlikte olsaydı çok üzülürdüm.

Benim düşüncelerim bunlar. Sizin düşünceleriniz neler?
İncelememi okuduğunuz için teşekkür ederim. Kendinize çok dikkat edin, sevgiyle kalın…

Bu kitaba puanım: 3,5/10

 Harry Potter’ın ilk kitabı için yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.

Harry Potter’ın ikinci kitabı için yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.

Harry Potter’ın üçüncü kitabı için yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.

Harry Potter’ın dördüncü kitabı için yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.

Harry Potter’ın beşinci kitabı için yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.

Harry Potter'ın altıncı kitabı için yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız. 

Harry Potter’ın yedinci kitabı için yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.


Harry Potter ve Ölüm Yadigârları | Kitap Yorumu

Hepinize selamlar. Bugün size J.K. Rowling’in yani Joanne Kathleen “Jo” Rowling’in yazdığı “Harry Potter” serisinin son kitabı olan ve 3 gün önce bitirdiğim “Harry Potter ve Ölüm Yadigârları”nı inceleyeceğim. Umarım bu incelememden memnun kalırsınız. O zaman uzatmadan incelememe geçiyorum.

Ne anlatıyor?

Sihir dünyası büyük bir savaşın içine doğru çekilirken Harry, Ron ve Hermione Hogwarts’a 7. yıllarında dönmezler ve Dumbledore’un kendilerine bıraktığı Hortkulukları yok etme görevini tamamlamaya çalışırlar. Bir yandan Ölüm Yiyenler’den kaçarken bir yandan Voldemort her an karşılarına çıkabilir korkusuyla temkinli hareket etmektedirler. Çıktıkları bu yolda sadece büyüleri değil aynı zamanda sabırları ve sevgileri de sınanacaktır. Harry’nin birçok kişinin geçmişiyle birlikte kendi geçmişinin de kapılarını aralaması daha önce olaylara baktığı dar pencerenin belki de değişmesini sağlar… 

Benim düşüncelerim neler?

Harry Potter serisi sanırım birçok okur ve izleyen gibi benim için de çok farklı bir dünyaydı. Gerçek anlamda ilk defa kendimi bir dünyaya ait hissettiğimi itiraf etmeliyim. Hogwarts sanki diğer büyücüler gibi benim de bir yuvammış gibi hissettim tüm seri boyunca. Seriyi bitirmek beni mutlu etti çünkü gereksiz uzatılması kitaptan soğumaya yol açacaktı. Demem o ki bana kalırsa tam zamanında bitirilmiş. Ama bu demek değil ki içimde bir hüzün dalgası yok. Bu dünyadan ayrılacak olma düşüncesi beni üzüyor. Sanırım biraz fazla benimsedim. Gerçek dünyadan bir kaçış, bir sığınaktı benim için Harry Potter dünyası.

Sonu oldukça tatmin edici bitti. Bazı olaylar -çok fazla ayrıntı vermemeye çalışacağım ağzımdan bir şeyler kaçırmamak adına- sanki benim kaybımmış, benim hatammış gibi fazlasıyla üzdü, matem havasına soktu. Yeri gelince karakterlerin sevinçlerini, korkularını, hayallerini ve ümitsizliğini paylaştım. Böyle geçen birkaç haftanın sonrasında seriden elimi ayağımı her ne kadar çekmek zor olacak olsa da güzel şeylerin sonu olduğunu hatırlayıp bize de bunu kabullenmek düşer.

Bir de J.K. Rowling'in yaptığı metaforlar çok hoşuma gitti -metafor demenin daha doğru kaçacağını düşünüyorum yanlışsam düzeltin lütfen-. Mesela beyinlerin olduğu oda gibi. Beyinler hatıralardan, anılardan oluşuyordu. Ve bu beyinler saldırdığında canı çok acıtıyordu çünkü hatıralar her şeyden çok canı acıtır. Böyle küçük ayrıntılar çok ama çok hoşuma gitti. Bu ve daha benzeri birçok şey gözümden kaçmadı ve memnun olmamı sağladı.

Siz “Harry Potter ve Ölüm Yadigârları”nı okudunuz mu? Okuduysanız siz neler düşündünüz, hissettiniz?

İncelememi okuduğunuz için teşekkür ederim. Kendinize çok dikkat edin, sağlık ve sevgiyle kalın…


Harry Potter’ın ilk kitabı için yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.

Harry Potter’ın ikinci kitabı için yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.

Harry Potter’ın üçüncü kitabı için yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.

Harry Potter’ın dördüncü kitabı için yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.

Harry Potter’ın beşinci kitabı için yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.

Harry Potter'ın altıncı kitabı için yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız. 

Bu kitaba puanım: 10/10

Alıntılar

“Ölülere acıma, Harry. Yaşayanlara acı, her şeyden çok da, sevgisiz yaşayanlara.”

“Ama belki de iktidara en uygun olanlar, onu hiçbir zaman elde etmeye çalışmamış olanlardır.”