Light Pink Pointer

15 Kasım 2019 Cuma

Notalarla Yolculuk | Mim


Hepinize selamlar! Bugün çok güzel bir mimle daha karşınızdayım. Tabii beni mimleyen kişi de bir o kadar güzel. Beni mimleyen deep’e çok ama çok teşekkür ederim. Onun sayesinde bu mükemmel etkinliklerden birine daha katılmış oldum. Bu arada mimi başlatan Sevdiğim Günlük’e de çok teşekkürler o olmasa mim de olmazdı.

 Bugünkü paylaştığım mimin konusu dinlemeyi en çok sevdiğimiz 2 şarkının bizde uyandırdığı hisler ve anıları yazmak. Doğrusu bu biraz zor bir seçim olacak çünkü çoğu dinlediğim şarkı bana efsane şeyler hissettirir. Örneğin yağmurlu bir geceyi, karla kaplanmış yolları ya da sahibinin kucağında kıvrılan bir kediyi… Bu yüzden seçeceğim şarkılar bana vermek istedikleri duyguları en belirgin hissettiren şarkılar olacaklar. Daha fazla uzatmadan hemen şarkıları yazmaya geçeyim!

1-SEDEF SEBÜKTEKİN- KAYBOLUYORUM (SÜT)

Sedef Sebüktekin “Şarkılara Fısıldayan Kadın” tabirini kullanabileceğim bir şarkıcı. Sesi o kadar huzur verici ve rahatlatıcı ki kendimi hayalden hayale geçerken buluyorum. Peki, bu şarkı bana hangi anılarımı hatırlatıyor? Hemen başlayayım anlatmaya. Bu şarkı bana yaz ayının akşamlarını hatırlatır. Teyzemle canlı müzik dinlemek için sokaklara çıkışımızı, beraber sabahlara kadar izlediğimiz Netflix dizilerini/filmlerini, birbirimize anlattığımız komik olan her şeyi hatırlatır bu şarkı bana. Neden mi? Sedef Sebüktekin’i tanımamı sağlayan kişi teyzemdi zaten. O yüzden Sedef Sebüktekin ismini duyunca direkt aklıma gelen kişi çılgınlar çılgını teyzemdir. Beraber geçirdiğimiz onca şeyin hakkını asla ödeyemem. Beraber büyüdük biz teyzemle, teyze yeğenden çok abla kardeş gibiyiz. Aynı tişörtlerden alıp giyinerek sokaklardaki tüm gözleri üzerine çeken birer abla kardeş. Birbirlerine hiçbir sırrını çekinmeden söyleyebilen birer abla kardeş. Ve en önemlisi;

Ne olursa olsun sürekli birbirlerini destekleyen birer abla kardeşiz biz.  Dediğim gibi teyzemin hakkını asla ödeyemem ama sadece yaptıkları için değil. Beni Blogger’la tanıştıran kişi de kendisi. O olmasaydı kesinlikle kendimi geliştirip böyle mutlu olacağım yazılar yazmazdım. Onu çok ama çok seviyorum. O yüzden bu şarkının yeri bende ayrıdır.

Aynı zamanda teyzemin de bloğu var. Ulaşmak isterseniz diye bırakıyorum şuraya: korkuthatun


2-BTS- THE TRUTH UNTOLD

BTS’in vokal olan dört üyesi Jungkook, Jin, Taehyung ve Jimin’in söylediği bu şarkı ilk dinlediğimde gözlerimin dolmasını sağlamıştı. O kadar derinden söylüyorlar ki şarkıyı insan kendini uzay boşluğunda süzülüyormuş gibi hissediyor. BTS yaşadığı zorluklara rağmen ayakta kalmayı başaran mükemmel bir grup. Yaşadıkları zorlukların üstesinden gelerek birçok insana pes etmemeyi, gayret etmeyi ve başarının azme dayandığını gösteriyorlar. Bu yüzden BTS bana gayret etmeyi, mutluluğun yakın olduğunu ve asla umutsuzluğa kapılmamam gerektiğini hissettirirler. Bu şarkı hakkındaki anılarıma gelirsek…

Her kendimi mutsuz hissettiğimde bu şarkıyı dinlerim aslında. Ama aklıma gelen en belirgin anı 1 yıl önceki ölen kedim oluyor. 4 yıldır benimle kalan, gözlerimin önünde büyüyen kedim… İlk zamanlarda yokluğu fazlasıyla anlaşılıyordu. Evde yürüyen, bana sürtünen, karşılıksız sevgisini hissettiren bir canlı yok. Ben yattığımda yanıma gelen, ayaklarıma yaslanarak yanımda yatan biri yok artık. Onun için her şeyi yaptık ailecek. Maddi manevi her şeyi ama maalesef ki onu 14 Kasım 2018’de kaybettik.

Bir kavanozum var. Dertlerimi, sıkıntılarımı, mutluluklarımı her şeyimi kedime mektup yazarmış gibi yazıp o kavanozun içine atıyorum. Birkaç ay önce bunu yapmayı bıraktım neden bilmiyorum ama bunu yapardım. Bu bana iyi hissettirirdi.

Bu seçtiğim iki şarkı bana bu duyguları tattırıyorlar. Umarım yazımı beğenmişsinizdir. Tekrardan beni mimleyen deep’e çok teşekkür ederim, çok mutlu oldum. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere hoşça kalın!

Bir de 3 kişiyi mimlemeliymişiz. O zaman hemen mimleyeyim!





Deep'in Yazdığı Mime Ulaşmak İçin Buraya Tıklayabilirsiniz: Deep'in Mimi


Aklından Bir Sayı Tut | Kitap Yorumu


Hepinize selamlar! Bugün, incelediğim diğer kitaplardan biraz daha farklı bir kitabın incelemesini sizlerin huzurunda paylaşacağım. Bu kitap ise John Verdon’un kaleme aldığı “Aklından Bir Sayı Tut” adlı eseri. O zaman daha fazla uzatmadan incelememe geçeyim. Kitap hakkında düşüncelerimi incelememin en sonunda bulabilirsiniz!

Ne anlatıyor?

Bir katil, tüm kurbanlarının evlerine mektuplar gönderir. Ama bu mektuplar elbette ki sıradan mektuplar değildir. Bu mektuplar düzgün bir el yazısıyla birlikte kırmızı mürekkep eşliğinde yazılmıştır.

Ünlü bir yazar olan Mark Mellery, sıradan bir hayat sürerken posta kutusunda iki mektup bulur. Mektupların kimden geldiği belli değildir. Mellery mektubu açar. Ve okumaya başlar. Mektupta bir şiir yazılıdır. Ama bu şiir normal bir şiir değildir. Mellery’nin tüm sırlarını bildiğini alttan alttan iddia eden, onu çok iyi tanıdığını söyleyen ve açıkça bir şekilde tehdit kokan bu mektup karşısında Mellery afallamıştır. Daha da kötü olan bir şey vardır. Mektubu gönderen kişi yani katil, Mellery’i çok iyi tanıdığını kanıtlamak için aklından bir sayı tutmasını ister ve bu sayının 1 ile 1000 arasında olması gerektiğini belirtir. Mellery öylesine 658 sayısını tutar. Posta kutusundaki ikinci zarfı da açar. Ve bundan sonraki hayatında asla unutamayacağı o yazıyı görür:

2. mektupta 658 sayısı yazmaktadır.

Ve bir şiir daha yazılıdır.

Mellery fazlasıyla panik olur. Kim onun ne düşündüğünü bilecek kadar iyi tanıyabilirdi ki?

Eski bir dedektif olan, tüm cinayet vakalarını çözen, zekâsıyla nam salmış ve aynı zamanda üniversiteden de arkadaşı olan David Gurney yani Dave aklına gelir. Ondan yardım alma fikri çok iyi gözükse de Gurney emekli bir dedektifti. Yardım etmeyebilirdi de.

Ama tam tersi oldu. Mellery, Gurney’e ulaştı ve acilen yardım etmesi gereken bir konu olduğunu belirtti. Böylece Gurney merakına yenik düşüp Mellery ile buluştu. Mektupları okuduğunda ise kimin böyle bir numara yapabileceğine, bunu nasıl becerdiğine şok içerisinde anlam vermeye çalışır. Böylece Gurney, ister istemez bu olayın içine bataklık misali çekilmiş olur. Mellery fazlasıyla çaresizdi. Gurney’e de pek bir seçenek kalmıyordu…

Benim düşüncelerim neler?

Polisiye kitaplar çok tercihim değildi açıkçası bu zamana kadar. Genelde polisiye türünde kitaplar okumayı değil polisiye tarzı filmler izlemeyi severim. Death Note tarzı animeler gibi. Okulumuz bu kitabı bize önerdi ve bende okumaya başladım. Kitap bazı yerlerde bana fazlasıyla bunaltıcı geldi. Olayı fazlasıyla uzatmışlar ve bu beni birazcık sıktı. Ama bazı yerlerde yazar o kadar heyecanlandırıcı cümleler kurmuş ki kitabı elimden bırakasım gelmedi öyle zamanlarda. Ama kitabın beni asıl etkileyen kısmına gelelim. Kitabın son sayfaları.
Katille artık burun buruna oldukları sayfalar. Fazlasıyla heyecanlıydı. Okurken kalbim sanki beynimde atıyordu. O kadar güzel hissettirmiş ki bu duyguyu son sayfalarda, insan keşke diğer sayfalarda da bu kadar güzel hissettirmiş olsaydı diye yakınıyor. Elbette arada harika olan bölümleri vardı ama çoğunlukla biraz sıkıcıydı. Veya pek benim tarzım değildi diyelim. Aynı zamanda kitapta kullanılan argo sözcükleri de pek uygun bulmadım. Özetleyecek olursak, bu kitaba on üzerinden bir puan verecek olsaydım kitaba 4 veya 5 verirdim.

Eğer polisiye romanları seviyorsanız belki de kitaba bayılacaksınız. Kitapta zekice kurgulanmış olay örgülerinden, yazarın kitap üzerinde fazlasıyla emek verdiği anlaşılıyor. Umarım siz bu kitabı benden daha çok beğenirsiniz diyelim o zaman ve yazımı burada noktalayayım. İncelememi okuduğunuz için çok teşekkür ediyorum. Bir sonraki incelememde görüşmek üzere hoşça kalın sevgili okuyucularım! Kitap için de şimdiden size iyi okumalar diliyorum!

Alıntılar

“Hayatlarımızdaki en büyük acı, kabul etmediğimiz hatalarımızdan gelir. Bizim asıl kimliğimizle uyuşmayan hatalardır. Bize öyle zıtlardır ki, onlara bakmaya katlanamayız. Bir vücutta iki insan oluruz, birbirine katlanamayan iki insan. Yalancı ve yalancılardan nefret eden. Hırsız ve hırsızlardan nefret eden. Bu savaşın verdiği acıya benzer başka bir acı yoktur. Bu acı bilinç seviyemizin üzerine çıkar. Ondan kaçarız ama bizimle koşar. Nereye kaçarsak kaçalım savaşı beraberimizde götürürüz.”

“Hayatın amacı diğer insanlara elimizden geldiği kadar yaklaşmaktır.”

“Yalnız geçen hayat boşa geçen bir hayattır.”

5 Kasım 2019 Salı

Hakkımda Bilmediğiniz 11 Şey | Mim


Hepinize selamlar! Bugünkü yazımı ayrı bir heyecanla yazıyorum açıkçası. Çünkü kediliyurtodası beni çok güzel bir konuda mimlemiş. Bu mim sayesinde size kendimi daha çok tanıtabileceğime inandığım için fazlasıyla hoşuma gitti. Beni mimlediği için de kediliyurtodasına buradan çok teşekkür ediyorum. O zaman daha fazla uzatmadan yazıma geçeyim!

Kediliyurtodası’nın gönderdiği mime ulaşmak için bu linkin üzerine tıklayabilirsiniz! : Kedili Yurt Odası Mim


1-Kendinde Sevmediğin Özelliğin Nedir?

Sanırım insanlara fazlasıyla güvenmem. O insanla yeni tanışmış olsam da veya her ne kadar benimle samimi olmasa da o kişiye hemen güvenebilirim. Bundan dolayı çeşitli problemler yaşadım elbet ama bu huyumdan neredeyse artık vazgeçtim diyebilirim. Herkese güvenilmeyeceğini anlamam fazla uzun sürmedi. Çok yakınım olsa bile sınırsız güven olmamalı insana. Her şeyin fazlası zarar 

2-En Büyük Takıntın Nedir?

Takıntım yok sanırım.  :)


3-Kimsenin Bilmediği Bir Sırrın Var Mı?

Kimsenin bilmediği bir sırrım yok çünkü illaki güvendiğim kişilerden birine söylemişimdir. Beni rahatsız eden bir şeyse hele bu sır, kesinlikle çözüm üretmeme yardım ederler. O yüzden bir sırrım yok. :)

4-Hayattaki En Büyük Başarın Nedir?

Hayattaki en büyük başarım sanırım gerektiği durumlarda olgunca düşünebilmem. Geçmişte yaşadığım deneyimler beni olgun düşünebilen bir birey haline getirdi. Eskiden en küçük problemde pes ederken şimdi üstünde gayretlice düşünebiliyorum, çözümler üretebiliyorum. Daha da önemlisi geçmişte yaptığım hatalara sürekli dönüp durup takılırdım. Şimdi ise o hatalarım olmasaydı buralara kadar gelemeyeceğimin farkındayım. Hatalarım beni ben yapıyor. Onlara sıkıca sarılıp geçmişimi sevmeye, geleceğime emin ve dişlerimi gösterecek şekilde gülümseyerek adımlarımı atıyorum.  Bence bunlar hayatımdaki en büyük başarılarım.

5-Seni En Mutlu Eden Şey Ya Da Şeyler Nedir?

Pek de şaşırılmayacağı ve bloğumun temasından da anlaşılacağı üzere kitap okumak ve film izlemek. Ama bunların dışında sevdiğim insanlarla zaman geçirmek, dertleşmek, sohbet etmek yanında kahkahalar atabileceğim insanlarla zaman geçirmek. Bir de yağmur yağarken pencereleri açıp yağmurun kokusunu burnuma çekip akciğerlerimin en ücra köşelerine kadar doldurmak. Kalın, yünlü kıyafetlerim eşliğinde. :)

6-En Sevdiğin Ünlü Kim?

Aslında sevdiğim bir grup var. Bangtan Sonyeondan yani BTS. Fazlasıyla sevdiğim ve şarkılarını açıp çılgınlar gibi dans edebileceğim tek şarkıcı olabilirler. Dans etmeyi normalde pek sevmem ama BTS şarkılarında delirip dans etmek ayrı oluyor tabii. Yaklaşık olarak 2 yıldır ARMY’im ve bu beni çok mutlu ediyor. :)

7-Şansa İnanır Mısın? Şans Getirdiğini Düşündüğün Eşyan Var Mı?

Şansa inanıp inanmamam aslında yerine göre değişiyor. Mesela inanmama konusunda şöyle bir örnek verebilirim kendimce, hayatımıza giren hiçbir kimse hayatımıza şans eseri girmez. Bana kalırsa o kişinin hayatımıza girme sebeplerinden biri onun hayatımıza bir şeyler katacağı ve bizim de onun hayatına bir şeyler katacağımız. İyi ya da kötü o bireyden bir şeyler öğreneceğiz ve belki de onun verdiği küçücük bir tavsiye hayatımız boyunca yüzümüzü güldürtecek. Hatta belki de o kişi tam da aradığımız kişidir. Beraber zaman geçirebileceğimiz, iyi günde ve kötü günde yanında olabileceğimiz, hayata beraber atılabileceğimiz kişidir. Yani o kişi aslında bir nevi mükemmel bir kitabın en değerli sayfalarıdır benim için. Bulunmayı bekleyen bir cevherdir. O yüzden böyle güzel, iyi yürekli insanlarla tanışmak, karşılaşmak benim için şans değil birbirini bulma olayıdır.

 8-Hayalindeki Meslek Ve Nedeni?

Aslında iki meslek arasında çoğunlukla kararsız kalıyorum. Bunlardan biri avukat olmak diğeri ise psikolog olmak. Avukat olmak istememin sebebi adaletsizliğe, ayrımcılığa, eşitsizliğe karşı hemen devreye girmem sanırım. Ülkemizdeki en güzel örneği sanırım kadına şiddet. Kadına şiddet konusunda çalışmalar yapıp ülkemizde bu tür olayların kurbanı olan kadınlarımızı savunmak, haklarını korumak isterdim.
Psikolog olmak istememin sebebi ise insanların problemlerine çözüm bulmayı ve insanları dinlemeyi severim. O insanların problemlerini çözüp onların yüzünü gülümsetebilmek hayalim. Karşımdaki kişinin güvenini kazanıp ona yardımcı olabilmek gerçekten mükemmel bir şey. Umarım istediğim iki meslekten birine sahip olurum. 

9-Kafan Bozukken Yaptığın Şeyler Nelerdir?

Genellikle mutsuzsam veya sinirliysem kendimi uykuya veririm veya kitap okuyup o anki ruh halime göre müzikler dinlerim. Çünkü dinlediğimiz o şarkıları söyleyen şarkıcılar da adeta şarkıyla bütünleşiyorlar. Sanki o şarkıda geçen her şeyi yaşamışlar gibi duygularla söyleyip bizim de o duyguyu hissetmemizi sağlıyorlar. Birçoğu da belki de besteledikleri o şarkılardaki her bir cümleyi teker teker yaşamıştır. O cümleler belki de hayatında hep bir iz olarak kalmıştır.  Bilemeyiz. Ama bildiğimiz tek şey o şarkıların bizde muazzam duygular uyandırdığıdır. Kitaplar da öyle. Her bir sayfası bir yaşanmışlık kokuyordur. O yüzden kafam bozukken bu tür faaliyetleri tercih ediyorum.

10- En Sevdiğin Film Ya Da Dizi?

En sevdiğim film… Aslında sevdiğim bir sürü film var ama aralarından bir tercih yapacak olsaydım sanırım  “Aynı Yıldızın Altında” , “Sierra Burgerss Is A Loser” veya “Kayıp Şeylerin Bakım Kılavuzu” adlı filmleri seçerdim. Evet, bir tercih yapmadım üç tercih yaptım ama ne yapayım hepsi çok güzeller. Seçemiyorum. Hepsini izlemenizi öneririm hatta 2 tanesinin incelemesini yapmıştım. Hemen bırakayım linkini.

“Kayıp Şeylerin Bakım Kılavuzu” adlı filme yaptığım inceleme için bu linke tıklayabilirsiniz: Kayıp Şeylerin Bakım Kılavuzu İncelemesi 

“Sierra Burgerss Is A Loser” adlı filme yaptığım inceleme için yazının üzerine tıklayabilirsiniz: Sierra Burgerss Is A Loser İncelemesi 

11-Kendine Hangi Sorunun Sorulmasını İsterdin Ve Cevabı Ne Olurdu?

Heyecanla okuyup heyecanla bitirdiğim kitabın sorulmasını isterdim. Buna cevap olarak da Marie Lu’nun “Genç Elitler” adlı serisi derdim.

“Genç Elitler” adlı kitabın incelemesini de yapmış bulunmaktayım, incelemeye ulaşmak isterseniz yazının üzerine tıklayabilirsiniz: Genç Elitler İncelemesi

Beni mimleyen kediliyurtodası’ndan gördüğüm kadarıyla 5 kişiyi mimlemek zorunluymuş. Kimler mimlendi veya kimler yazdı bilmiyorum ama bende birkaç kişiyi mimleyeyim o halde.


Şemsiyenin Altındaki Kız: http://semsiyeninaltindakikiz.blogspot.com/


Umarım bu yazım hoşunuza gitmiştir.  Mimlediğim kişilerin de cevaplarını çok merak ediyorum. Tekrardan beni mimlediği için kediliyurtodası’na teşekkür ediyorum. Bir sonraki incelememde görüşmek üzere sevgili okuyucularım!