Hepinize
selamlar! Bugün, incelediğim diğer kitaplardan biraz daha farklı bir kitabın incelemesini
sizlerin huzurunda paylaşacağım. Bu kitap ise John Verdon’un kaleme aldığı “Aklından
Bir Sayı Tut” adlı eseri. O zaman daha fazla uzatmadan incelememe geçeyim.
Kitap hakkında düşüncelerimi incelememin en sonunda bulabilirsiniz!
Ne
anlatıyor?
Bir katil,
tüm kurbanlarının evlerine mektuplar gönderir. Ama bu mektuplar elbette ki
sıradan mektuplar değildir. Bu mektuplar düzgün bir el yazısıyla birlikte
kırmızı mürekkep eşliğinde yazılmıştır.
Ünlü bir
yazar olan Mark Mellery, sıradan bir hayat sürerken posta kutusunda iki mektup
bulur. Mektupların kimden geldiği belli değildir. Mellery mektubu açar. Ve
okumaya başlar. Mektupta bir şiir yazılıdır. Ama bu şiir normal bir şiir
değildir. Mellery’nin tüm sırlarını bildiğini alttan alttan iddia eden, onu çok
iyi tanıdığını söyleyen ve açıkça bir şekilde tehdit kokan bu mektup karşısında
Mellery afallamıştır. Daha da kötü olan bir şey vardır. Mektubu gönderen kişi
yani katil, Mellery’i çok iyi tanıdığını kanıtlamak için aklından bir sayı
tutmasını ister ve bu sayının 1 ile 1000 arasında olması gerektiğini belirtir.
Mellery öylesine 658 sayısını tutar. Posta kutusundaki ikinci zarfı da açar. Ve
bundan sonraki hayatında asla unutamayacağı o yazıyı görür:
2. mektupta
658 sayısı yazmaktadır.
Ve bir şiir daha yazılıdır.
Mellery
fazlasıyla panik olur. Kim onun ne düşündüğünü bilecek kadar iyi tanıyabilirdi
ki?
Eski bir
dedektif olan, tüm cinayet vakalarını çözen, zekâsıyla nam salmış ve aynı
zamanda üniversiteden de arkadaşı olan David Gurney yani Dave aklına gelir.
Ondan yardım alma fikri çok iyi gözükse de Gurney emekli bir dedektifti. Yardım
etmeyebilirdi de.
Ama tam
tersi oldu. Mellery, Gurney’e ulaştı ve acilen yardım etmesi gereken bir konu
olduğunu belirtti. Böylece Gurney merakına yenik düşüp Mellery ile buluştu.
Mektupları okuduğunda ise kimin böyle bir numara yapabileceğine, bunu nasıl becerdiğine
şok içerisinde anlam vermeye çalışır. Böylece Gurney, ister istemez bu olayın
içine bataklık misali çekilmiş olur. Mellery fazlasıyla çaresizdi. Gurney’e de
pek bir seçenek kalmıyordu…
Benim
düşüncelerim neler?
Polisiye
kitaplar çok tercihim değildi açıkçası bu zamana kadar. Genelde polisiye türünde kitaplar okumayı değil polisiye tarzı filmler izlemeyi severim. Death Note tarzı animeler gibi. Okulumuz bu kitabı bize önerdi
ve bende okumaya başladım. Kitap bazı yerlerde bana fazlasıyla bunaltıcı geldi.
Olayı fazlasıyla uzatmışlar ve bu beni birazcık sıktı. Ama bazı yerlerde yazar
o kadar heyecanlandırıcı cümleler kurmuş ki kitabı elimden bırakasım gelmedi
öyle zamanlarda. Ama kitabın beni asıl etkileyen kısmına gelelim. Kitabın son
sayfaları.
Katille
artık burun buruna oldukları sayfalar. Fazlasıyla heyecanlıydı. Okurken kalbim
sanki beynimde atıyordu. O kadar güzel hissettirmiş ki bu duyguyu son
sayfalarda, insan keşke diğer sayfalarda da bu kadar güzel hissettirmiş olsaydı
diye yakınıyor. Elbette arada harika olan bölümleri vardı ama çoğunlukla biraz
sıkıcıydı. Veya pek benim tarzım değildi diyelim. Aynı zamanda kitapta
kullanılan argo sözcükleri de pek uygun bulmadım. Özetleyecek olursak, bu
kitaba on üzerinden bir puan verecek olsaydım kitaba 4 veya 5 verirdim.
Eğer
polisiye romanları seviyorsanız belki de kitaba bayılacaksınız. Kitapta zekice
kurgulanmış olay örgülerinden, yazarın kitap üzerinde fazlasıyla emek verdiği
anlaşılıyor. Umarım siz bu kitabı benden daha çok beğenirsiniz diyelim o zaman
ve yazımı burada noktalayayım. İncelememi okuduğunuz için çok teşekkür
ediyorum. Bir sonraki incelememde görüşmek üzere hoşça kalın sevgili
okuyucularım! Kitap için de şimdiden size iyi okumalar diliyorum!
Alıntılar
“Hayatlarımızdaki
en büyük acı, kabul etmediğimiz hatalarımızdan gelir. Bizim asıl kimliğimizle
uyuşmayan hatalardır. Bize öyle zıtlardır ki, onlara bakmaya katlanamayız. Bir
vücutta iki insan oluruz, birbirine katlanamayan iki insan. Yalancı ve
yalancılardan nefret eden. Hırsız ve hırsızlardan nefret eden. Bu savaşın
verdiği acıya benzer başka bir acı yoktur. Bu acı bilinç seviyemizin üzerine
çıkar. Ondan kaçarız ama bizimle koşar. Nereye kaçarsak kaçalım savaşı
beraberimizde götürürüz.”
“Hayatın
amacı diğer insanlara elimizden geldiği kadar yaklaşmaktır.”
“Yalnız
geçen hayat boşa geçen bir hayattır.”
Kitabı beğenerek okumuştum. Ne yazık ki ayrıntılar siliniyor hafızadan bir süre sonra:)
YanıtlaSilMaalesef öyle oluyor. Bir süre sonra çok sevdiğimiz ve asla unutmayacağımızı düşündüğümüz şeyler şıp diye aklımızdan uçuveriyor. Yorumunuz için çok teşekkürler :)
SilAynen öyle! Kan içeren kitaplardansa dedektiflik yönü ağır basan kitaplar benim de daha çok hoşuma gidiyor. Bir ortak yönümüzün olması beni mutlu etti :)
YanıtlaSildeath note sevilmez muuuu :) verdon gerilim polisiyelerini okuyom evet ayrıntılar boşver onlaraaa gerilim kısmısı önemli. polisiye alışık değilsin de ondan demekkisiii çok sarmıyo demekkii. ama zaten edebiyat değil işte popüler tarz yaniiii arada polisiye iyi oluyooo :)
YanıtlaSilGerçekten Death Note sevilmez miiiii! :)
SilBüyük ihtimalle alışık olmadığım için dediğin gibi sevmemiş olabilirim. Umarım bir gün daha çok polisiye okurum da Verdon'a bir şans daha veririm! :)
Yorumun için çok teşekkürler çok mutlu oldum! :)
♥
Seneler evvel çok da severek okumuştum, bana polisiyeyi sevdirdi. :)
YanıtlaSilHatırlamayı denedim ama çok zaman geçtiği için başarılı olamadım :)
Severek okuman ne kadar güzel. Polisiye türünü okumaya pek alışkın değilim. Pek ısınamadım sanırım kitaba :)
SilYorumun için çok teşekkür ederim :)
♥
Aslında ben roman severim ama bu kitabı çokta severek okuyamadım maalesef. Herkesin sevdiği tür farklıdır. Eminim ki sizin sevdiğiniz tür de oldukça akıcı ve güzeldir :)
YanıtlaSilYorumunuz için çok teşekkür ediyorum :)
♥