Light Pink Pointer

30 Mart 2021 Salı

Hayvanlaşan İnsan | Kitap Yorumu

 Hepinize selamlar. Uzun bir aradan sonra tekrardan sizlerle kalemim vasıtasıyla buluşmak beni çok mutlu etti. Umuyorum ki sizler de mutlu olmuşsunuzdur. Bugün sizlere yoğunluk nedeniyle biraz geç bitirdiğim bir kitabı inceleyeceğim. Bu kitap Emile Zola’nın “Hayvanlaşan İnsan” isimli eseri. Umarım bu incelememden hoşnut kalırsınız. O zaman daha fazla sizi bekletmeden incelememe geçiyorum.

Ne anlatıyor?

Roubaud kendisinden yaşça küçük, oldukça güzel, yirmili yaşlarının neşesiyle dolup taşan Severine isimli bir kadın ile evlidir. Bu karı koca evlendikleri günden beri iyi bir şekilde geçinirken günün birinde Roubaud,  Severine’in 16 yaşındayken uğradığı tecavüz olayını öğrenir ve hala da bu olayın devam ettiğini anlayarak kıskançlık ve sinir krizine girer. Ne yapar eder Severine’e tecavüz eden adamla aynı trene binmeyi başarır ve onu trenin içinde öldürüp yola atar. Yaptığı bu cinayetle sadece kendi değil birçok kişinin hayatını etkileyeceğinden habersiz bir şekilde elini kana bular ve olaylar çıkılması neredeyse imkânsız bir döngüye girer.

Benim düşüncelerim neler?

Yazar bu kitabında aslında endüstrileşmenin yarattığı insandaki umursamazlık ve farkındasızlığa, içindeki hayvani ve ilkel tarafın nasıl ortaya çıktığına değinmiş. Bunu özellikle de her evin önünden tren geçişinde bu trendeki insanların dışarıda olan, evin içinde yaşayan insanların ne yaptığını umursamadan, önemsemeden oracıkta biri ölse farkında olmadan geçeceklerini söyleyerek belli etmiş.

İnsandaki öldürme arzusunu vahşi bir hayvanın diğer bir hayvana saldırması gibi insan üzerinde tasvir etmesi ise kitabın etkileyiciliğini arttırmış. Öldürmenin ne kadar kolay olduğunu, insanın çıkarları için ölmeyi de öldürmeyi de çok kolay bir şekilde tercih edeceğini gözler önüne sererek aslında nasıl canlılar olduğumuzu bir kez daha bize göstermiş oldu Emile Zola.

Sadece kıskançlıktan değil para için de aşk için de bir ev için bile insanların kolayca insanlıktan çıktığını okuduğumuz bu kitabın hiç eksiği yok muydu? Tabii ki de vardı. Gelin biraz da hoşlanmadığım kısımları hakkında konuşalım bu eserin.

Kitabın geçtiği ve yazarın yazdığı dönemden dolayı olsa gerek kadın arka planda ve kadına şiddet pek de önemli bir olay değil. Her ne kadar döneminde böyle olsa da bu beni biraz rahatsız etti. Aynı zamanda sürekli farklı farklı kişilerin birbirleri ile olan cinsel ilişkilerini okumak bir yerden sonra artık gerçekten insanın çıldırmasına ve kitabı bırakmak istemesine neden oluyor. Kadın karakterinin basitleştirilmesi kısacası beni memnun etmedi ama tabii ki belirttiğim gibi yazıldığı dönemi ve kitabın geçtiği dönemi de göz önünde bulundurmak gerek.

Benim düşüncelerim bunlar. Siz Emile Zola’nın “Hayvanlaşan İnsan” kitabını okudunuz mu? Sizin düşünceleriniz neler?
İncelememi okuduğunuz için teşekkür ederim. Kendinizle birlikte çevrenizdekileri sevmeyi ve kitap okumayı bırakmayın, hoşça kalın!

Bu kitaba puanım: 7/10

Alıntılar

“İnsanlar hızla seyahat ediyor, bilgileri görgüleri artıyor… Ama yabaniler hep yabani kalıyor, daha iyi makineler icat etseler de içlerinde hep bu yabaniler olacak.”

“Tek düşüncesi kendinden kaçmak, ta içinde varlığını hissettiği kudurmuş hayvandan kaçmak için dosdoğru ileriye, daha uzağa, hep daha uzağa gitmekti. Ama o kudurmuş hayvan da kendisiyle birlikte gidiyor, aynı hızla koşuyordu.”

“İnsan denen hayvanın karanlık özünde, sahip olmak öldürmekle aynı şey miydi?”

“Bu keşif Phasie’nin yüreğine oturmuştu, bu kadar sinsice ahlaksızlık yapılıyordu da, kimse farkına bile varmıyordu, olacak şey değildi doğrusu. Oysa evlerinin önünden epeyce bir kalabalık, binlerce insan geçiyordu, fakat nasılda aceleleri vardı hepsinin, bu basık, küçük evde, sessiz sedasız, kolayca adam öldürüleceği birinin bile aklından geçmezdi. Phasie Hala, birdenbire evinde beliren bu insanları tek tek inceliyor ve insanın acelesi olunca pisliğe bile batsa fark etmiyor demek ki, diye düşünüyordu.”

“Sevdiklerinin hepsini öldürecekse, sevmek neye yarardı ki?”

“İnsanın çok büyük bir derdi varsa, başka bir derde yer kalmıyordu.”

“Ona göre insanın kendi acısını gidermek için bir başkasına kötülük yapmayı düşünmesi intikam sayılmazdı; intikam tıpkı bir tufan gibi her şeyi altüst ederek tüm olup bitene bir son vermeliydi.”

“Demek insan birini öldürünce sarsılmıyor, yaşam sürüp gidiyordu.”

“Onlar yalanlar işitmeyi tercih ediyorsa, doğruyu söylemek neye yarardı?”