Hepinize selamlar. Uzun bir aradan sonra tekrardan sizlerle kalemim vasıtasıyla buluşmak beni çok mutlu etti. Umuyorum ki sizler de mutlu olmuşsunuzdur. Bugün sizlere yoğunluk nedeniyle biraz geç bitirdiğim bir kitabı inceleyeceğim. Bu kitap Emile Zola’nın “Hayvanlaşan İnsan” isimli eseri. Umarım bu incelememden hoşnut kalırsınız. O zaman daha fazla sizi bekletmeden incelememe geçiyorum.
Ne anlatıyor?
Roubaud kendisinden
yaşça küçük, oldukça güzel, yirmili yaşlarının neşesiyle dolup taşan Severine
isimli bir kadın ile evlidir. Bu karı koca evlendikleri günden beri iyi bir
şekilde geçinirken günün birinde Roubaud, Severine’in 16 yaşındayken uğradığı tecavüz
olayını öğrenir ve hala da bu olayın devam ettiğini anlayarak kıskançlık ve
sinir krizine girer. Ne yapar eder Severine’e tecavüz eden adamla aynı trene
binmeyi başarır ve onu trenin içinde öldürüp yola atar. Yaptığı bu cinayetle
sadece kendi değil birçok kişinin hayatını etkileyeceğinden habersiz bir
şekilde elini kana bular ve olaylar çıkılması neredeyse imkânsız bir döngüye
girer.
Benim
düşüncelerim neler?
Yazar bu
kitabında aslında endüstrileşmenin yarattığı insandaki umursamazlık ve
farkındasızlığa, içindeki hayvani ve ilkel tarafın nasıl ortaya çıktığına
değinmiş. Bunu özellikle de her evin önünden tren geçişinde bu trendeki
insanların dışarıda olan, evin içinde yaşayan insanların ne yaptığını
umursamadan, önemsemeden oracıkta biri ölse farkında olmadan geçeceklerini
söyleyerek belli etmiş.
İnsandaki
öldürme arzusunu vahşi bir hayvanın diğer bir hayvana saldırması gibi insan
üzerinde tasvir etmesi ise kitabın etkileyiciliğini arttırmış. Öldürmenin ne
kadar kolay olduğunu, insanın çıkarları için ölmeyi de öldürmeyi de çok kolay
bir şekilde tercih edeceğini gözler önüne sererek aslında nasıl canlılar
olduğumuzu bir kez daha bize göstermiş oldu Emile Zola.
Sadece
kıskançlıktan değil para için de aşk için de bir ev için bile insanların
kolayca insanlıktan çıktığını okuduğumuz bu kitabın hiç eksiği yok muydu? Tabii
ki de vardı. Gelin biraz da hoşlanmadığım kısımları hakkında konuşalım bu
eserin.
Kitabın
geçtiği ve yazarın yazdığı dönemden dolayı olsa gerek kadın arka planda ve
kadına şiddet pek de önemli bir olay değil. Her ne kadar döneminde böyle olsa
da bu beni biraz rahatsız etti. Aynı zamanda sürekli farklı farklı kişilerin
birbirleri ile olan cinsel ilişkilerini okumak bir yerden sonra artık gerçekten
insanın çıldırmasına ve kitabı bırakmak istemesine neden oluyor. Kadın
karakterinin basitleştirilmesi kısacası beni memnun etmedi ama tabii ki
belirttiğim gibi yazıldığı dönemi ve kitabın geçtiği dönemi de göz önünde
bulundurmak gerek.
Benim
düşüncelerim bunlar. Siz Emile Zola’nın “Hayvanlaşan İnsan” kitabını okudunuz
mu? Sizin düşünceleriniz neler?
İncelememi okuduğunuz için teşekkür ederim. Kendinizle birlikte
çevrenizdekileri sevmeyi ve kitap okumayı bırakmayın, hoşça kalın!
Bu kitaba
puanım: 7/10
Alıntılar
“İnsanlar
hızla seyahat ediyor, bilgileri görgüleri artıyor… Ama yabaniler hep yabani
kalıyor, daha iyi makineler icat etseler de içlerinde hep bu yabaniler olacak.”
“Tek düşüncesi
kendinden kaçmak, ta içinde varlığını hissettiği kudurmuş hayvandan kaçmak için
dosdoğru ileriye, daha uzağa, hep daha uzağa gitmekti. Ama o kudurmuş hayvan da
kendisiyle birlikte gidiyor, aynı hızla koşuyordu.”
“İnsan denen
hayvanın karanlık özünde, sahip olmak öldürmekle aynı şey miydi?”
“Bu keşif
Phasie’nin yüreğine oturmuştu, bu kadar sinsice ahlaksızlık yapılıyordu da,
kimse farkına bile varmıyordu, olacak şey değildi doğrusu. Oysa evlerinin
önünden epeyce bir kalabalık, binlerce insan geçiyordu, fakat nasılda aceleleri
vardı hepsinin, bu basık, küçük evde, sessiz sedasız, kolayca adam öldürüleceği
birinin bile aklından geçmezdi. Phasie Hala, birdenbire evinde beliren bu
insanları tek tek inceliyor ve insanın acelesi olunca pisliğe bile batsa fark
etmiyor demek ki, diye düşünüyordu.”
“Sevdiklerinin
hepsini öldürecekse, sevmek neye yarardı ki?”
“İnsanın çok
büyük bir derdi varsa, başka bir derde yer kalmıyordu.”
“Ona göre
insanın kendi acısını gidermek için bir başkasına kötülük yapmayı düşünmesi
intikam sayılmazdı; intikam tıpkı bir tufan gibi her şeyi altüst ederek tüm
olup bitene bir son vermeliydi.”
“Demek insan
birini öldürünce sarsılmıyor, yaşam sürüp gidiyordu.”
“Onlar
yalanlar işitmeyi tercih ediyorsa, doğruyu söylemek neye yarardı?”
hımmm peki heyecanlı mı roman yoksa sıkıcı mı ilerliyor :) seni görmek ne güzel ayrıca :)
YanıtlaSilİlk başlarda her klasik romanda olduğu gibi biraz durağan ilerliyor ama sonrasında gerçekten heyecanlı. Senş de görmek çok güzel deep! :))
Sil