Light Pink Pointer

26 Eylül 2019 Perşembe

İlham Mimi | Mim


Hepinize selamlar! Bugün Taha Akkurt’un başlatmış olduğu “İlham Mimi” adlı mim fazlasıyla ilgimi çektiği için ve ilk defa bir mim yazısı yazacağım için hemen işe koyulmalıyım dedim ve başladım yazmaya. Umarım cevaplarımı beğenirsiniz. O zaman hemen yazıma geçelim!

Taha Akkurt’un İlham Mimi’ne ulaşmak için: İLHAM MİMİ

1) Hayatınızda Şikâyet Ettiğiniz Şeyler Nelerdir?

Bu soru bana bundan birkaç yıl önce sorulmuş olsaydı kesinlikle 50 maddeyi geçebilecek bir liste çıkardı karşınıza. Ama bu birkaç yıl önceki bene değil, şimdiki bene soruluyor. Şimdiki benim listemde ise 2 madde zar zor vardır. O iki maddenin de hayatımı şekillendirmesine asla izin vermiyorum. Örneğin eskiden olsa gözlüğüm yüzünden spor müsabakalarında hiçbir şey yapamadığımı söyler dururdum. Hala da arada söylüyorum. Veya gözlüğüm yüzünden yatarak televizyon izleyemediğimi ve yanımda sürekli gözlük bezi ve spreyi taşıdığımı söyleyip insanların kafalarını ütüleyebilirdim. Ama sonra fark ettim ki bunlar şikâyet bile edilemeyecek kadar gereksiz konular. Daha doğrusu fazlasıyla gereksiz takıntılar. Sadece bu konuda değil, tüm problemlerim aslında hayatımdan şikayet edecek kadar önemli değil. Matematik çözememem ve daha birçoğu… :)

Hiçbirinden şikâyet edemem. İnsanlar ağır sağlık sorunlarıyla doğup büyüyorlar. Ama onlar bile hayatlarından şikâyet etmiyorlar. Hayata tutunup istedikleri şeyleri yapıp mutlu oluyorlar ve umutsuzluğa kapılmıyorlar. Gözleri görmeyip kitap yazıyorlar, kulakları duymayıp şarkı besteliyorlar… Bunlar gibi güzel ve önemli örnekler varken hayatımdan şikâyet etmem gerçekten hiç hoş olmaz. Bu yüzden hayatımda gereksiz yere şikâyet ettiğim her şeyin daha kötüsünü düşünerek halime şükrederim. Herkes yaşadığı hayata sımsıkı sarılmalı ve ondan şikâyetçi olmamalıdır. Çünkü hayat şikayetçi olunamayacak kadar güzel ve kısa.

2) Rutine Girdiğinizi Fark Ettiğinizde Ne Yaparsınız?

Eğer rutine girdiğimi düşünürsem hiç yapmadığım veya hep yapmak istediğim şeyleri yapıp kendime o günlük izin veririm. Veya rutine girmemek için her zaman yaptığım şeylerde küçük ve beni mutlu edecek değişiklikler eklerim. Günümün verimli geçmesini sağlarım. 

3) En Son Hayatınızda Yaptığınız Önemli Değişiklikler 
Nelerdir?

Hayatımda beni mutsuz eden veya fikirlerimi önemsemeyen, kendini üstün gören insanları hayatımdan çıkartmaktı sanırım. Bu çok yakınımda olan biri olsa da daha huzurlu ve mutlu olduğumu hissettim. Çünkü negatif enerji negatif enerjiyi çeker. Ve ben hayata pozitif yaklaşmayı istediğimden ve sevdiğimden dolayı bu tür insanlardan uzaklaşmak benim için iyi bir karar oldu.

4) Motivasyon Olarak Düştüğünüzde Sizi Ayağa Kaldıran, Size  İlham Veren Şey Nedir?

Eğer motivasyon olarak düşmüşsem iyi olduğum, yaparken mutlu hissettiğim, becerikli olduğum işleri veya anıları hatırlayıp kendime “Kötü olan ve seni üzen şeylere değil, becerebildiğin ve severek yaptığın şeylere ağırlık ver” diyerek aslında her işte dört dörtlük olamayacağımı ve herkesin kusursuz olamayacağını hatırlatırım. Bu bana iyi gelir ve kendimi rahatlamış hissederim.

5) Hayat Mottonuz Nedir?

“Sadece iki günümüz var yaşamak için bu iki günü de aşağılık heriflerin önünde diz çökerek geçirmeye değmez.” Sözü sanırım benim sloganım.  Çünkü bu söz bana istemediğim veya hoşuma gitmeyen hiçbir şeyi yapmamam için bir teşvik gibi adeta. Aynı zamanda bu cümlede geçen “iki gün” kelimesini de bugün ve yarın olarak alabiliriz. Geçmişe odaklanarak hiçbir şeyi çözemeyeceğimizden dolayı geleceğe umutla bakıp anı yaşamalıyız –bunu düşünmemi sağlayan “Renkli Düşler Sahnesi adlı kitaptır incelememin en sonunda linkini bulabilirsiniz-.

Evet benim cevaplarım bunlar. Umarım hoşunuza gider. Taha Akkurt’un canının sıkkın olduğunu öğrendim ve ona notum şudur ki hayatta arada sırada nedenini bile dahi bilmediğimiz çoğu şey canımızı sıkar. Bu can sıkıntısı kimi zaman uzun sürer kimi zaman ise kısa. Ama hayatta hiçbir şey için canını sıkmaman ve problemlerine çözüm bulman dileğiyle! :) 

Bugünlük bu kadardı diğer bir yazımda görüşmek dileğiyle. Kucak dolusu sevgiler değerli okuyucularım!

Renkli Düşler Sahnesi kitabı incelemem: RENKLİ DÜŞLER SAHNESİ


8 Eylül 2019 Pazar

Kız Arkadaşım 9 Kuyruklu Bir Tilki | Kitap Yorumu


Hepinize selamlar! Bugün heyecanla okuyup heyecanla bitirdiğim bir kitabın incelemesini sizlerle paylaşacağım. Kim Seong-yeon’un yazarlığını yaptığı “Kız Arkadaşım 9 Kuyruklu Bir Tilki” adlı kitabı bugün bitirmem ile “Hemen Blogger’da yayınlamalıyım!” dedim. Kitap dememe bakmayın aynı zamanda dizisi de bulunmakta. Şimdi zaman kaybetmeden incelememe geçeyim o zaman!  Kitap hakkındaki düşüncelerimi incelememin en sonunda bulabilirsiniz!

Ne anlatıyor?

Cha Dae Woong, arkadaşları ile sıradan bir günde kuaförde saçlarını bedavaya yaptırırken büyükbabası sinirle kuaföre gelir. Kuaförün bedavaya olmasının sebebi ise kuaförün Dae Woong’un büyükbabasına ait olmasıdır. Büyükbabası sinirle içeri girer ve yine arkadaşlarıyla bedavaya kuaföre gelmesine kızar. Aynı zamanda okul harcını neden yatırmadığını sorarak Dae Woong’a iyice sinirlenir. Dae Woong ise kaçacak yol arar ve büyükbabasının elinden kurtulup kaçar. Elbette ki yakalanır. Arabaya binerler. Dae Woong yine kaçacak yol arar ve büyükbabasına lavaboya gitmesi gerektiğini söyleyerek arabayı durdurmasını ister. Büyükbabası kaçmamasını sağlamak için Dae Woong’un ayakkabısının tekini alır. Ama elbette ki büyükbabası, Dae Woong’un sinsiliğiyle yarışamaz.

Dae Woong tuvaletin pencereden atlama süsü verir. Dae Woong kaçmasın diye tuvaletin başında bekleyen büyükbabası olayı fark eder ve elinde tuttuğu ayakkabıyı yere fırlatır. Tuvaletten dışarı çıkar. Dae Woong fırsat bu fırsat deyip ayakkabısını ayağına geçirir ve koşarak dışarı çıkar. Büyük bir yük kamyonunun arkasında saklanır. Araba hareket etmeye başlayınca büyükbabası onu fark eder ve Dae Woong hızlıca kamyonun kasasına atlar. Büyükbabası ne kadar bağırsa da Dae Woong çoktan uzaklaşmıştı.

Kamyon benzincide durunca Dae Woong kamyondan indi ve başka bir araba ile gitme kararı aldı. Otostop çektiğinde bir Budist Rahibe denk gelir ve tapınağa doğru giderler. Rahip, Dae Woong’a bir oda verir. Dae Woong son kez bir ricada bulunur ve büyükbabasının yanında kalan halasını aramak istediğini söyler. Rahip telefonunu verir ve Dae Woong telefonun çektiği bir yer bulmak üzere Samsingak Tapınağına gider. Samsingak Tapınağında telefon çeker ve birkaç yanlış numara tuşlar. En son hatırladığı numarayı dener.

Bir kız telefonu açar. Dae Woong halası olmadığını anladığında tam kapatacağı sırada kız “Kapatma” der. Dae Woong’un bundan önce şaşırması gereken şey telefonun şarjı bitmişti ama yine de telefondaki kız hala hattaydı. Kız, Dae Woong’u telefondan bir resmin önüne gitmesi için yönlendirir. Dae Woong resmin önüne gider. Kız resimdeki tilkiye 9 tane kuyruk çizmesini ister. Dae Woong ise bunun yanlış olduğunu söylese de kız diretir ve Dae Woong resimdeki tilkiye 9 tane kuyruk çizer. DaeWoong farkında olmadan resmin mührünü kırmıştır yani Dokuz Kuyruklu Tilkinin kaçmasını sağlamıştır. Havada birden fırtınalar kopmaya başlar. Dae Woong biri resme yaptıklarını görmesin diye kaçar. Ama kaçarken önüne bakmadığı için bir tepeden yuvarlanır.

 Uyandığında ise hiçbir yeri ağrımıyordu. Ve bir ağaca asılıydı. Aşağısında da bir kız vardı. Bu kız fazlasıyla güzeldi. Kız, onu yaban domuzlarından korumak için ağaca astığını belirtti. Dae Woong ile biraz konuşurlar. Kız sürekli kendisinin Dokuz Kuyruklu Tilki yani Gumiho olduğunu söyleyip durur. Hatta Dae Woong’un, kendisine ait tilki boncuğu sayesinde o tepeden yuvarlanıp hayatta kaldığını ve hiçbir yerinin acımadığını söyler. Elbette ki Dae Woong bunu saçma bulur ve kızın deli olduğunu düşünür.
Kızdan kurtulmaya çalışır ama kurtulamaz. Kız ona sakız gibi yapışmıştır. Nereye gitse takip ediyordur. Dae Woong’un bu durum sinirlerini bozmaya başlamıştır. Böylece Dae Woong ve 9 Kuyruklu Tilkinin yani gerçek adıyla Miho’nun maceraları başlamış olur. Maceradan kastım 9 Kuyruklu Tilki Efsanesinde hiçte beklenmeyen bir aşka yelken açılır.

Benim düşüncelerim neler?

Kesinlikle kalbinizi yumuşacık bir kıvama getirecek bir kitap. Mizahi yönü oldukça iyiydi. Arada -çeviriden dolayı oluşan bir aksaklık olduğunu düşünüyorum- anlayamadığım ve birkaç kere okumak durumunda olduğum cümleler oldu ama kesinlikle şahane bir kitaptı. Normalde bugün bitirmeyi hiç planlamamıştım ama heyecanıma yenik düşüp bugün bitirdim. Çok güzeldi, çok akıcıydı.

Umarım sizde kitabı ve diziyi beğenirsiniz. İncelememi noktalama zamanı geldi. Sevgi dolu ve mutlulukla kalmanız dileğiyle hoşça kalın!

Senaristler:

Hong Jeong-Eun

Hong Mi-Ran


Oyuncular:

Shin Min-a

Lee Seung-gi

No Min-woo

Park Soo-jin

Hyomin

Dong-il Song

Park Shin-hye

Byun Hee-bong

1 Eylül 2019 Pazar

Abigail Sınırların Ötesinde | Film Yorumu


Hepinize Selamlar! Bugün dün izlediğim bir filmin incelemesini sizlerle paylaşacağım. Aleksandr Boguslavsky’nin yönetmenliğini yaptığı “Abigail: Sınırların Ötesinde” filmi hala gösterimde ama ben yine de sizinle ufak çaplı bir incelemesini paylaşacağım. Gerçi genelde benim incelemelerim pek ufak çaplı olmuyor ama neyse :) Film hakkındaki düşüncelerimi incelememin en sonunda bulunduracağım. O zaman incelememe geçme zamanı!

Ne anlatıyor?

Abigail ve ailesi küçük bir şehirde yaşıyorlardır. Ama bu küçük şehrin büyük bir problemi vardır. İnsanların onda birinde görülen ve şehrin bakanının bu olayı “hastalık” olarak adlandırdığı seçilmiş insanlar vardır. Bu insanların sihirli güçleri vardır. Ama dediğim gibi bakan bu güçleri insanlara “hastalık” olarak tanıtıp bu özel güçleri olan insanları toplar ve şehrin sınırına yerleştirir. Aslında şehrin bakanı da bu özel güçlere sahiptir ama bu özel güçlerin sadece onda var kalmasını istemektedir.

Abigail’in babasının da özel güçleri vardır ve bakan Abigail’in babasını da yakalamıştır. Abigail babasını kurtarmak için her türlü yolu denemeye karar verir. Ama yakalanmaması da gerekiyordu. Bakanda var olan alet insanların o güçlere sahip olup olmadıklarını gösteriyordu. Eğer güçlere sahipseniz ya bakanın emri altında olmak durumundasınız ya da sınır dışı edilirsiniz. Yani iki seçeneğiniz var. Abigail bakanın odasına girer ve kayıtlardan babasının sınır dışı edildiğini görür. Abigail bakanın bagajına girer ve sınır dışına ulaşır. Bagajdan çıktığında ise tam sınır dışı edilenlerin binasına geçeceği zaman bir anda savaş başlar. Sınır dışı edilen büyü sahibi insanlar bakana ve yardımcılarına saldırmaya çalışır. Abigail’e isabet eden büyü ile Abigail bayılır. Uyandığında ise çok farklı bir yerdedir. Farklı farklı bir sürü insan ve en önemlisi her yerde büyü vardır. Tanıştığı yaşlı adam Abigail’de çok farklı ve güçlü bir büyü yeteneği olduğunu söyler. Abigail durumu anlatır ve babasını bulmak istediğini söyler. Böylece Abigail’in babasını bulma macerası da burada başlamış olur.

Benim düşüncelerim neler?

İlk öncelikle filmi beğendiğimi pek söyleyemem. Tek güzel yanı o büyüyü gerçekmiş gibi yansıtmalarıydı.Onun dışında diyaloglar ve olay örgüsü çok saçmaydı. Gittiğime pişman olmadım ama çokta umduğum gibi bir film değildi. Olay örgüsünün saçma olduğunu söylememdeki kastım mesela bir anda kavga ettiği çocukla iki dakika sonra aralarında bir aşk doğuyor ve biz bu olay örgüsünü takip ederken fazlasıyla kafa karışıklılığı yaşıyoruz. Bir anda olmayan bir şey bir anda var oluyor. Veya daha ne olduğunu anlayamadan garip garip olaylar gerçekleşiyor. Yani olay örgüsünü takip etmekte zorlandım ve bu incelemeyi yazana kadar da canım çıktı. Çünkü film o kadar karışıktı ki özetleyecek veya anlatacak cümleleri bulurken zorlanıyorum.

Bunlar benim yorumlarım. Belki de siz filmi beğenirsiniz. Sonuçta filmde her filmde olduğu gibi bir emek var bunun hakkını yiyemeyiz. Umarım bu incelememi beğenirsiniz. Sağlıklı, mutlu ve en önemlisi huzurla kalmanız dileğiyle! ^^


Oyuncular:
Tina Dalakishvili
Eddie Marsan
Ravshana Kurkova
Artem Tkachenko