Light Pink Pointer

20 Şubat 2019 Çarşamba

Sierra Burgess Is A Loser | Film Yorumu


Uzun bir süreden sonra herkese tekrardan selamlar! Bugün yine bir Netflix filmi olan “Sierra Burgess Is A Loser” isimli filmin incelemesini yazıyorum. Başrollerde Shannon Purser, Noah Centineo, Kristine Frøseth, RJ Cyler, Chrissy Metz, Lea Thompson, Alan Ruck, Will Peltz, Loretta Devine, Alice Lee, Geoff Stuldts, Mary Pat Gleason ve Matt Malloy yer almaktadır. O zaman hemen incelememize geçelim!

Ne anlatıyor?   

Sierra Burgess isimli genç kız fiziksel kusurlarından dolayı(kilosu, yüzü…) pek sevilmemektedir. Tek dostu Dan olan genç kızın hayatında pek de heyecan yoktur. Normal bir şekilde ilerleyen hayatına devam ederken Veronica isimli okulun popüler ve en güzel kızı ile aralarında bir atışma olunca, Veronica bunu gururuna yediremez. Veronica bir kafede arkadaşlarıyla otururken yanına gelen genç ondan etkilenir ve numarasını ister. Veronica ise Sierra ile olan atışmalarından dolayı kendi numarası yerine Sierra’nın numarasını verir. 

Gencin adı ise Jamey. Jamey Sierra’ya mesaj çeker. Sierra’da ona cevap verir ve böylece aralarında bir sohbet oluşmaya başlar. Ama sorun şudur ki Jamey Sierra yerine Veronica ile konuştuğunu zannetmektedir. Yani Veronica’nın kendi numarasını verdiğini sanar. Sierra ve Jamey olayı iyice ilerletir. Sierra gencin kendini Veronica sandığını anlamaktadır ama Sierra gençten hoşlanmaya başladığından dolayı Veronica rolünü oynamaya başlar. Veronica ile bir anlaşma yaparlar ve beraber olabildiğince iyi bir şekilde olayı hallederler. Mesajlaşmalar üzerinden yürüyen bu ilişki uzun bir süre böyle devam eder. Sierra’nın en iyi arkadaşı Dan, Sierra’nın yaptığını yanlış bulmasına rağmen Sierra onu takmamaktadır.

Sierra okulunda gayet başarılıdır peki sizce bu aşk konusunda da başarılı olabilecek mi? Bu cevap için filmi izlemeniz gerekiyor. Şimdiden iyi seyirler dilerim!

Benim düşüncelerim neler?

İlk Netflix filmlerimden biri olan “Sierra Burgess Is A Loser” kesinlikle hayatımın dönüm noktalarından biriydi. İnsanların dış görünüşüne göre değil içindeki iyiliğe göre yargılamamızı anlatan mükemmel bir film. Oyuncuların harika rol yetenekleri ile bu film kendini unutulmaz yapıyor!  

5 Şubat 2019 Salı

Tokyo Ghoul | Çizgi Roman Yorumu


Merhabalar bugün normal bir kitaptan çok bir çizgi roman olan ve Sui İşida adlı yazarın kaleme aldığı “Tokyo Ghoul” serisini inceleyeceğim. Birçoğunuz filmini izlese de ben filmini değil kitabını inceleyeceğim. Şahsen filmini izleyemedim çünkü izleyebileceğim bir film sitesi bulamadım. O zaman daha fazla uzatmadan incelememe geçiyorum.

Ne anlatıyor?

Ghouller insan yiyerek beslenen ve besin zincirinin en üst sınıfında yer alan yaratıklardır. İnsan gibi göründüklerinden dolayı kimse onların gerçekte Ghoul olup olmadığını bilemez. Ken Kaneki isimli başkarakterimiz, bu Ghoullerden birine denk gelir ve ona âşık olur.  Âşık olduğu Ghoul’ün ismi ise Rize’dir ama Kaneki Rize’nin Ghoul olduğunu bilmemektedir. Rize, Kaneki’yi kandırır ve ona saldırıp yemeye çalışır. Kaneki ne kadar kurtulmaya çalışsa da boşadır. Ama şansa inşaat demirleri Rize’nin üstüne düşüp Rize’yi öldürür. Doktor fazla hasar alan Kaneki’ye organ naklinin zorunlu olduğunu söyleyip Rize’nin Ghoul organlarından birini Kaneki’ye nakil eder. Kaneki hastanede birkaç gün geçirdikten sonra taburcu olur. Kaneki en yakın arkadaşı Hide ile yemeye çıkar. En sevdiği yemek sipariş edilir ama Kaneki bu yemeyi yediğinde midesi kalkar ve kusmaya başlar. Eve gider. Televizyonda çıkan bir haberde Ghoullerin özellikleri anlatılmaktadır. Kaneki bu özelliklerin hepsini taşıdığını fark eder… İçini bir korku sarar. Sizce sonrasında ne olacak? 14 kitaptan oluşan bu seriye heyecanla başladım ve aynı heyecanla bitirdim. Size de öneriyorum şimdiden iyi okumalar!

Bu çizgi romanı çok önceden okuduğum için yanlış hatırlayıp yazdığım veya karıştırdığım yerler olabilir. Hatam varsa yorumlara yazabilirsiniz çok mutlu olurum. Bu incelememi biraz kısa tuttum ve aceleyle yazdım çünkü okulum başladı ve fazla yoğunum anlayışla karşılamanızı umuyorum. Teşekkürler!


3 Şubat 2019 Pazar

Okja | Film Yorumu

Merhabalar bugün beni ağlatan ve çok derinden etkileyen bir Netflix filminin incelemesini yazıyorum filmimizin adı "Okja". Film o kadar anlamlıydı ki 2 saatlik süreç boyunca insanların vicdanını sorguladım. İnsanoğlunun hayvanlardan ve diğer canlılardan tek farkı zekâ seviyesinin daha gelişmiş olmasıdır der bütün kaynaklar. Bana kalsa insanlar ve hayvanlar arasındaki fark vicdana, hoşgörüye, sevgiye ve en önemlisi saygıyla belirlenmeli. Neyse daha fazla uzatmadan incelememe geçeyim.

Ne anlatıyor?



Lucy Mirando isimli şirket müdürü, genetiğiyle oynanmış Süper Domuzlar üretir. Buradaki amacı geçmişteki ismi kirletilmiş şirketlerinin adını temizlemek ve aynı zamanda bu ürünleri doğal diyerek insanları kandırıp satmak. Mirando, çeşitli bölgelerdeki çeşitli çiftçilerin bazılarına bu 10 tane Süper Domuzdan birini verir. Bu domuzlardan bir tanesini de Mija adındaki küçük çiftçi kızına verir. Mija’ya verilen Süper Domuzun adı tahmin etmekte zorlanmayacağınız gibi Okja’dır. Mija 10 yıllık bu süreç içerisinde Okja’ya çok iyi bir şekilde bakar. Ama Mija, Okja’nın aslında bir et ticaretinin ortasında kalmış savunmasız bir domuz olduğunun farkında değildir. Mija, Okja’nın sonsuza kadar onunla kalacağını düşünmektedir. Ama öyle olmaz. Mirando ve onun adamları bir gün gelir ve Okja’yı en iyi süper domuz yarışması için almaya gelirler. Kendilerini iyi göstermeye çalışırlar ama asıl amaç bu süper domuzların etinden yararlanmak. Okja’nın gitmesini istemeyen Mija, Güney Kore’nin Seul şehrine gider ve tüm her şeyini riske atıp koca arkadaşı Okja’yı kurtarmaya çalışır. Aynı zamanda Okja için tek çabalayan Mija değildir. Şehrin Hayvan Severler Birliği de Okja’yı kurtarmak için Mija ile birlik olurlar. Ama bu hayvan severler fazlasıyla masum ve iyi niyetliler. Sizce Okja ve diğer Süper Domuzlar kurtulabilecekler mi? Bunu öğrenmek için bu şahane filmi izlemenizi öneririm!

Oyuncular

Seo-Hyeon Ahn (Mija), Paul Dano (Jay), Tilda Swinton (Lucy Mirando, Nancy Mirando), Lily Collins (Kızıl) , Jake Gyllenhaal (Dr. Johnny), Steven Yeun (K), Devon Bostick (Gümüş), Choi Woo-Shik (Kim), Shirley Henderson(Jennifer)

Ben ne düşünüyorum?

Mükemmel bir filmdi. İnsanoğlunun hayvanlara yaptığı eziyeti çok iyi bir şekilde yorumlamışlar. Gerek oyuncuların harika rol yetenekleri olsun, gerek arkaya koyulan müzikler olsun filmdeki hüznü daha çok arttırarak bu filmi unutulmaz yapıyor. Kesinlikle bu filmi herkese öneririm.

Filmi çok iyi yorumlayamamış olabilirim. Filmi özetleyecek cümleleri kurmak benim için biraz zor oldu. Olabildiğince en açık şekilde yazmaya çalıştım umarım beğenirsiniz. İyi seyirler!

1 Şubat 2019 Cuma

Ölüme Fısıldayan Adam | Kitap Yorumu


Selamlar herkese. Bugün Büşra Yılmaz’ın yazdığı “Ölüme Fısıldayan Adam” kitabının incelemesini yazıyorum. Şunu ilk baştan söylemek isterim ki eğer burada eleştirilerimi kaldıramayacaksanız şimdiden okumanızı tavsiye etmiyorum. Olabildiğince saygı seviyemi bozmadan yorumlayacağım sizden de saygı seviyenizi bozmadan tepki gösterecekseniz göstermenizi istiyorum. Unutmayın herkes herkesin beğendiğini beğenmek durumunda değil ama saygı göstermek zorunda. O yüzden ben bu kitabı sevenlere saygı göstereceğim sizde benim bu incelememe saygı gösterin. Uzatmadan incelememe geçiyorum.

Ne anlatıyor?

Yaşadığı bazı sıkıntılı durumlardan dolayı intihara kalkışan Yosun adındaki karakterimiz tam intihar edeceği sırada birden kapısı çalınır. Kapıyı açtığında ise Özgür adındaki bir genç ile karşılaşır. Özgür belirli bir miktar para çaldığı mafya adamlarından kaçmak üzere Yosun’un evine sığınır. Yosun ise bu olaylara istese de istemese de bulaşır. Özgür ile Yosun mafyalardan kurtulduğu zaman Özgür, Yosun’dan polislere ifade vermesini ister. Yosun, Özgür’ü ilk gördüğü andan beri etkilenmiştir. Güvende olmadığını ve korktuğunu bahane edip Özgür’ün evinde kalmaya başlar. Böylece maceraları başlamış olur.

Benim düşüncelerim neler?

Benim bu kitapta hoşuma gitmeyen şeylerden bir tanesi cinsellik içeren bazı bölümlerinin olması. Fazla açıkça yazıldığını düşünüyorum ve bu hiç hoşuma gitmedi. Aynı zamanda Yosun’un hal ve hareketlerini yaşına göre hiçte olgunca bulmuyorum. Büşra Yılmaz’ın 4N1K kitabı oldukça hoş ve komik olmasına karşın Ölüme Fısıldayan Adam kitabını pek beğenmedim. Hatta kitabı daha fazla okuyamayacağıma karar kılıp yarım bıraktım. Normalde kitap almadan önce araştırıp alırdım ama Büşra Yılmaz’ın 4N1K kitabını beğendiğimden ve Büşra Yılmaz’ın kelime dağarcığı hoşuma gittiğinden araştırma gereği duymamıştım. Ben burada sadece düşüncelerimi dile getiriyorum siz sevmiş olabilirsiniz saygı duyarım ama pek benim tarzım bir kitap değildi. Hitap ettiği yaşın üstünde bir dil kullanımı vardı. Büşra Yılmaz hala sevdiğim bir yazar olarak kalacak ama bu kitabıyla değil. Yine de hala okumak isterseniz diye size iyi okumalar diliyorum!