Düşüncelerimiz başkalarının hayatını birçok yönden etkilerken nasıl bu kadar rahat davranabiliyoruz?
Karşımızdakini
küçük görmeden bir dakikamız geçiyor mu? Karşımızdakinin nasıl etkileneceğini
bilmeden? O kadar yozlaştık ki birtakım yıkılmaz algılar yarattık. Güzellik
algısını zayıf ve hastalıklı bedenlere yükledik mesela. Aldatmayı çok olağan
bir şeymiş gibi normalleştirdik. Yaşadığımız çevreyi katlettik. Peki elimize ne
geçti? Günün sonunda yine kendimizle kaldık. Çevremizdekileri bir bir kendimizden
uzaklaştırırken utanma duygumuz yavaş yavaş yok oldu. Birbirimize güvenemez
olduk. Öyle bir yabancılaştık ki yaşadığımız topluma, insanlara, yakınlarımıza,
kimsenin kıymetini bilemedik.
Sorunu hep
karşımızdakinde bulduk. İğrenin ucunu birazcık da kendimize batırmadık. Hep
telafisi olmayan olaylardan sonra değer bildik. Birçok can çoktan başka âlemlerin
yolunu tutmuşken arkalarından gözyaşı dökmekten başka herhangi bir şey yapmadık.
Çünkü
insanoğlu bu. Kıymet bilmez. Ahlak bilmez. Özür dilemeyi zayıflık olarak görür.
Gururunu bir kenara bırakmaz.
Kendisini
yüceltirken yanındakileri teker teker aşağı çeker. Kusursuz olmaya çalışır. Bu
yolda birçok şeyden feragat eder.
Kendi
benliği gibi.
Kendi
oluşturduğu sistemde yavaş yavaş boğulur. Koyun misali, her kabul gören düşüncenin
peşinden sürüklenir. Her ne kadar kendi benliğine ters olsa da bu düşünceleri kendisi
bile fark etmeden yavaş yavaş kabullenir. Aklına hiç çoban olmak gelmez. O
sadece bir koyundur.
Katil bir
koyun.
Diğer
bireylere de bu düşünceleri dayatır. Birçok kişiyi fark etmeden sağlığından,
umutlarından ve düşünce tarzından eder.
Sevdiklerinden
ayrı kaldığında aklı başına gelir. Virüsten dolayı kaldığı bu pandemi sürecinde
aslında olması gereken davranışlarının az da olsun farkına varır. Ama şunun
asla farkına varmaz:
Dünyanın en
büyük pandemisi insanoğludur.
Günün şarkısı: