Light Pink Pointer

31 Ocak 2021 Pazar

Harry Potter ve Melez Prens | Kitap Yorumu

Hepinize selamlar. Bugün sizlere dün bitirdiğim ve Joanne Kathleen “Jo” Rowling’in yani J.K. Rowling’in yazdığı “Harry Potter” serisinin 6. kitabı olan “Harry Potter ve Melez Prens”i inceliyorum. Umuyorum bu incelememden hoşnut kalırsınız. O zaman lafı dolandırmadan incelememe geçiyorum.

Ne anlatıyor?

Hogwarts’ta 6. sınıfa başlayan Harry Potter hala tehlikenin kol gezdiği büyücülük dünyasında 1. Sınıftan beri kendisinden nefret ettiği Draco Malfoy’un bir şeyler karıştırdığını fark eder. Elbette Harry’nin nefreti karşılıksız değildir. Draco da ondan bir o kadar nefret etmektedir. Bunun üzerine Harry Potter hem Draco’nun neler çevirdiğini anlamak hem de onu suçüstü yakalama arzusuyla Draco’nun peşine düşer. İşler bu kadar karışıkken hem Draco’nun neler karıştırdığını öğrenmek hem de Lord Voldemort’un geçmişine dair yeni bir sürü şey öğrenmek elbette ki hiç kolay değildir. Zorlu bir maceraya daha adım atan Harry Potter, bu maceranın sonlarına doğru belki de hiç beklenmeyecek perişan edici bir şeyin onu beklediğinden habersizdir… 

Benim düşüncelerim neler?

Harry Potter’ın beşinci kitaptaki o aşırı hırçınlık dönemini atlatması derin bir oh çekmeme sebep oldu. Her şeye alınganlık ettiği dönemin bitmesiyle daha mantıklı düşünebildiğini düşünüyorum.

Kitabın işlenişi yine oldukça mantıklı ve kendine çekiciydi. Biraz geç bitirdim çünkü hem sorumluluklar hem de bir seri okudum mu 5. kitaptan sonra bir bunalım geçirme dönemim olduğundan süre biraz uzadı. Ama Harry Potter sayesinde bu bunalım dönemini yok sayarak okumaya devam ettim ve iyi ki de devam etmişim. Hiç sevmediğim bu huyumu aşmak da ayrıca mutlu etti beni.

Sonuyla beni oldukça üzen ve matem havasına sokan “Harry Potter ve Melez Prens” kitabı serinin son kitabına doğru adım adım ilerlerken artık birçok şeyin çözüleceği ve çözülmesi gerektiğinin bir habercisi. 16 yaşın getirdiği hormonlardan ötürü de kitabımızın içine bazı aşk olaylarının da karıştığını söylemeden geçmeyelim. Rowling’in sadece kurgu odaklı değil de karakterlerin yaşlarının getirdiği duygusal dönemleri de işlemesi kitaba doğallık katmakla kalmamış, olabildiğince gerçekçi kılmış yarattığı dünyayı.

Yine beğendiğim ve severek okuduğum bir kitap oldu. Siz “Harry Potter ve Melez Prens”i okudunuz mu? Sizin düşünceleriniz neler?

İncelememi okuduğunuz için teşekkür ederim. Kendinize çok iyi bakın, kendinizi sevin ve kimsenin sizi üzmesine izin vermeyin…Çokça sevgiler!

Bu kitaba puanım: 10/10


Alıntılar

“Ölüme ve karanlığa baktığımızda korktuğumuz şey bilinmezliktir, başka bir şey değil.”

 

------------------------------------------------------------------------


Harry Potter’ın ilk kitabı için yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.

Harry Potter’ın ikinci kitabı için yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.

Harry Potter’ın üçüncü kitabı için yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.

Harry Potter’ın dördüncü kitabı için yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.

Harry Potter’ın beşinci kitabı için yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.

 

Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı | Kitap Yorumu

 Hepinize selamlar. Bugün sizlere altı gün önce bitirdiğim ancak incelemeyi atacak zamanı şimdi bulduğum ve Joanne Kathleen “Jo” Rowling’in yazdığı “Harry Potter” serisinin 5. kitabı olan “Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı”nı inceliyorum. Umarım bu incelememden hoşnut kalırsınız. O zaman çok uzatmadan incelememe geçiyorum.

Ne anlatıyor?

Lord Voldemort’un geçen okul yılının sonunda resmen gücüne kavuşması, tüm sihir dünyasına karşı büyük bir tehdit teşkil ediyordur. Dumbledore’un Voldemort’a karşı savaşmak için çok eskiden beri var olan Zümrüdanka Yoldaşlığı’nı tekrar hayata geçirmesi durumun ne kadar ciddi olduğunu gözler önüne seriyordur. Yaşadığı yerden Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nın çalışmalarını yürüttüğü yere götürülen ve artık 15 yaşında olan Harry, birtakım şeylerin artık farkında olduğunu düşünse de aslında bildiklerinin bilmediklerinin yanında devenin yanında kulak kalıyordu. 15 yaşının getirdiği isyankar ve haşin ergenlik dönemi, Voldemort’un döndüğüne inanmayan Bakanlık’ın Hogwarts’ın iç işlerine karışması ve Hogwarts’a yeni ve oldukça berbat bir Karanlık Sanatlara Karşı Savunma öğretmeni ataması sorunların sadece birkaçıydı. Olayları düzeltmeye çalışırken birçok şeyden ve belki de kendisi için oldukça önemli bir kimseyi kaybedeceğinden habersiz olan Potter, Hogwarts’ı ve büyücülük dünyasının umudu olabilecek midir?

Benim düşüncelerim neler?

İlk başta ergenliğin Harry üzerinde oldukça belirgin izlerine rastlıyoruz. Okurken “Bu gerçekten Harry mi?” diye düşünmeden edemedim. Bu yönden Rowling’in ergenliği güzel bir şekilde yansıtabildiğini düşünüyorum. Zümrüdüanka Yoldaşlığı’ndan önceki kitapların filmlerini izlemiştim ve bölük pörçük de olsa birtakım bilgilere önceden sahiptim ama bu sefer Zümrüdüanka Yoldaşlığı hakkında bir fikrim olmadığı için daha da hevesle okudum. Serinin diğer kitaplarına göre daha kalın olması da kitap için beslediğim umudumu arttırdı. Hayallerim yıkılmadı gayet de beklediğim gibi oldukça güzel bir kitaptı.

Sonuyla da yaşanılan olaylarla da beni etkileyen bir kitap oldu. Özellikle kitapta olan bir olay beni derinden etkiledi. Belki okuyanlarınız hangi olaydan bahsettiğimi anlamışlardır.

Diğer kitapları beğendiğim gibi Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nı da çok beğendim. Siz “Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı”nı okudunuz mu? Okuduysanız sizin düşünceleriniz neler oldu?

İncelememi okuduğunuz için teşekkür ediyorum. Umarım gününüz güzel geçmiştir, geçiyordur. Kendinize çok iyi bakın, kocaman sevgiler!

Bu kitaba puanım: 10/10

 

Harry Potter serisinin ilk kitabına yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.

Harry Potter serisinin ikici kitabına yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.

Harry Potter serisinin üçüncü kitabına yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.

Harry Potter serisinin dördüncü kitabına yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.


20 Ocak 2021 Çarşamba

Harry Potter ve Ateş Kadehi | Kitap Yorumu

 Hepinize selamlar. Bugün sizlere 3 gün önce bitirdiğim J.K. Rowling yani Joanne Kathleen “Jo” Rowling’in yazdığı “Harry Potter” serisinin 4. Kitabı olan “Harry Potter ve Ateş Kadehi” isimli kitabı inceliyorum. Umuyorum ki bu incelememden memnun kalırsınız. O zaman uzatmadan incelememe geçiyorum.

Ne anlatıyor?

Harry Potter artık 14 yaşındadır. Ama 14 yaşında olması hala Dursleylerin himayesi altında olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Yazın sonlarına doğru Harry, Quidditch Dünya Kupası’nı Ron ve ailesi ile izlemek için Dursleylerden bir şekilde izin koparmayı becerir. Her ne kadar eğlenceli zaman geçirseler de günün sonunda korkutucu bir olay gerçekleşir. Zamanında birçok ölümün sorumlusu olan ve adıyla dahi tüm herkesin içine korku tohumları atan Voldemort’un, kendisini destekleyen kişilerden oluşturduğu Ölüm Yiyen’ler topluluğu birçok kişinin Quidditch Dünya Kupası’nı izledikten sonra geceyi orda geçirmek için kaldığı kamp alanına baskın gerçekleştirirler. Ortalığı karıştırdıktan sonra dağılan bu topluluk ortadan kaybolsa bile kimse rahat değildir. Harry başlarına daha kötü ne gelebileceğini daha düşünemeden bu yıl Hogwarts’ta Üçbüyücü Turnuvası’nın yapıldığını öğrenir. Üçbüyücü Turnuvası, 3 sihir okulu olan Durmstrang, Beauxbatons ve Hogwarts arasında yapılan bir turnuvadır. Yüzyıllar sonra tekrardan gerçekleştirilen bu turnuvaya katılım için bir yaş kısıtlaması olmasına rağmen ve Harry bu turnuvaya katılmayı istememesine rağmen turnuvaya katılacak adayların isminin konulduğu Ateş Kadehi’ne bir şekilde adı konulmuştur. Ne olduğunu anlamadan kendini Üçbüyücü Turnuvası’nın tehlikeli ve zor engellerinin arasında bulan Harry, aslında bunun sadece başlangıç olduğundan habersizdi.

Benim düşüncelerim neler?

Soluğumu tutarak okuduğum bir başka Harry Potter kitabı oldu. Bu sefer olayların daha da sarpa sarması ve işlerin boyutunun değişmesi kitabı elden düşürmeyi engelliyor.

Söylenecek çok bir şey bulamıyorum açıkçası çünkü yine çok severek okudum ve ne söylersem söyleyeyim serinin diğer kitaplarına yaptığım incelemelerden farklı bir şey söyleyemeyeceğim.

Yine de özetlemek gerekirse Rowling yine kalemini konuşturmuş ve tadına doyum olmaz bir devam kitabı ortaya koymuş. Sonuyla özellikle okurlarının diğer kitaba el atmasını sağlayan Rowling bu sefer çok daha büyük şeylerin geleceğinin haberini vermiş adeta.

Dediğim gibi yine sevdiğim bir kitap oldu. Çok fazla söyleyecek bir şey bulamıyorum. Bu yüzden bu incelememi de burada sonlandırıyorum. Umuyorum hoşnut kalmışsınızdır. “Benim düşüncelerim neler?” kısmı biraz kısa olduğu için özürlerimi iletiyor ve size sevgilerimi gönderiyorum!

Harry Potter serisinin ilk kitabına yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.

Harry Potter serisinin ikinci kitabına yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.

Harry Potter serisinin üçüncü kitabına yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.

Bu kitaba puanım: 10/10

Alıntılar

“Hep aynı – bir araya geldik mi gösteriş yapmadan duramıyoruz…”

“Hiçbir zaman utanma, bazıları bunu sana karşı kullanacaktır, ama onları kafana takmana değmez.”

“Bir adamın nasıl biri olduğunu anlamak istiyorsan, kendisiyle eşit olanlara değil, astlarına nasıl muamele ettiğine bak.”

“Acıyı bir süreliğine uyuşturmak, sonunda onu hissettiğinde daha da büyük acı çekmene yol açar.”



15 Ocak 2021 Cuma

Harry Potter ve Azkaban Tutsağı | Kitap Yorumu

Hepinize selamlar. Bugün J.K. Rowling’in yani Joanne Katleen “Jo” Rowling’in yazdığı “Harry Potter” serisinin 3. Kitabı olan “Harry Potter ve Azkaban Tutsağı” isimli kitabı inceleyeceğim. İki gün önce ancak bitirebildim yoğunluktan. Umuyorum bu incelememden memnun kalırsınız. O zaman sizi bekletmeden incelememe geçiyorum.

Ne anlatıyor?

Hogwarts’a gittiğinden beri başından bin türlü dert eksik olmayan Harry, bu sene Hogwarts’ta 3. Yılına başlayacaktır. Başına o kadar olay gelmesine rağmen bu sene belki de en zoru olacaktır. Tek bir hareketiyle 13 kişiyi katleden Sirius Black, büyücülere özel olan hapishane’ye, Azkaban’a kapatılmıştır. Ama Black, daha önce kimsenin yapamadığını yapıp Azkaban’ın geçilmesi neredeyse imkânsız muhafızlarını atlatmıştır. Lord Voldemort’un sadık bir yardımcısı olarak bilinen Black, Harry Potter’ı yakalamak için peşine düşmüştür. Bir lanetle 13 kişiyi öldüren Black’in yanında Harry’nin gerçekten şansı var mıdır? Hogwarts bile artık güvenli değilken Potter nasıl güvende olacaktır?    

Benim düşüncelerim neler?
Harry’nin yaşı büyüdükçe kitabın daha eğlenceli olduğunu, daha ilgi çekici olduğunu düşünüyorum. Seri hakkında biraz spoiler sahibi olsam da yani seri hakkında bazı şeyleri önceden bilmiş olsam da asla heyecanı kaçmadı. Bunun Rowling’in dil kullanımı ve yarattığı temeli sağlam kurgudan kaynaklandığını düşünüyorum. Kitabı ancak iki gün önce bitirebildim, yoğundum biraz. Ama sürekli aklımın bir köşesinde kaldı. Elim sürekli kitabı aradı ama kendimi tuttum.

Bu seride açık ara farkla en sevdiğim kapak tasarımı ve renk uyumu “Azkaban Tutsağı”nınkiydi. Koyu renk tonunun üstüne beyaz ve altın renkleri kullanılması kapağa oldukça hoş bir hava katmış.

Kitabı ilk okuduğumda birtakım tahminlerim vardı ve kesin böyle olacak dedim. Ama asla öyle çıkmadı. Ters köşelerle iyice şok oldum ve bu kitabı daha da heyecanlı hale getirdi.

Kelimelerimden anlayacağınız üzere bu kitabı da çok sevdim. İncelememi okuduğunuz için teşekkür ederim. Kendinize çok iyi bakın, Hogwarts’ın ruhu hep sizinle olsun!

Bu kitaba puanım: 10/10

Harry Potter serisinin ilk kitabına yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.

Harry Potter serisinin ikinci kitabına yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız. 


11 Ocak 2021 Pazartesi

Harry Potter ve Sırlar Odası | Kitap Yorumu

Hepinize selamlar. Bugün sizlere J.K. Rowling’in yani Joanne Kathleen "Jo" Rowling’in yazdığı “Harry Potter” serisinin 2. kitabı olan “Harry Potter ve Sırlar Odası” isimli kitabı inceleyeceğim. Umuyorum bu incelememden hoşnut kalırsınız. Eğer serinin ilk kitabını okumuyorsanız incelememin “Ne anlatıyor?” kısmını okumanızı önermem. Daha okuyup öğrenmediğiniz şeyleri bu bölümde yanlışlıkla öğrenebilirsiniz. Bu yüzden direkt incelememin “Benim düşüncelerim neler?” kısmına atlayabilirsiniz.

Ne anlatıyor?

Harry geçirdiği zorlu okul yılının ardından Hogwarts’ta 2. Yılının daha sakin geçeceğini düşünüyorduysa bile bunun pek mümkün olmadığını bir gün odasında beliriveren evcini Dobby’yi görünce anlar. Dobby, kendisine bu yıl Hogwarts’ta korkuç şeyler olacağını bundan dolayı da Hogwarts’a gitmemesi gerektiğini söyler. Ama Harry, Dursleylerin evini ev gibi göremezken kendisine sıcacık bir yuva olmuş olan Hogwarts’a neden gidemeyeceğini anlamaz ve gitmekte ısrarcı olur. Bunun üzerine Harry, Dobby’yi dinlemez ve Hogwarts’a tekrardan gider. Ama karşılaştığı problem aslında Dobby’nin haklı olabileceğini doğruluyordu. 

Hogwarts’ın koridorlarında garip şeyler yaşanıyordu. Bir anda herkes taşa dönüşüyordu ve bunu kimin yaptığı bilinmiyordu. Herkes Sırlar Odası’nın açıldığını söylüyordu, sahi ya neydi bu Sırlar Odası? İşte Harry ve arkadaşları Hermione Granger ile Ron Weasley bu Sırlar Odası’nın gizemini çözmek için tekrardan bir araya gelir.

Peki bu sefer şansları yaver gidecek miydi? Yoksa kendilerini daha kötüsüne hazırlamalı mıydılar?

Benim düşüncelerim neler?

Saat sabahın ikisinde uyanınca ve geri uyuyamayınca okudum serinin ikinci kitabını. Sabaha doğru gözlerim kapana kapana da yarısından fazlasına geldiğimi fark ettim. Uykuya dalınca da akşama doğru tekrar kitabı elime aldım ve heyecandan bir çırpıda okudum.

J.K. Rowling yine kalemiyle bizi şaşırtmıyor. “Bu olayın aslı ne ki, nasıl çözecekler?” diye düşünürken Rowling öyle bir yerden öyle bir ayrıntı yakalıyor ki sır bir anda çözülmüş oluyor. Marissa Meyer’in “Ay Günlükleri” serisinde hoşuma gittiği gibi “Harry Potter” serisinde de yazarımız karakterlerini “acaba nasıl kurtarırım” kaygısı gütmeden rahatça tehlikeye atıyor ve onları da profesyonel bir şekilde kurtarmasını biliyordu. Bu özellik bakımından özellikle hoşuma giden bir kitap oldu. İnsan bir kere okumaya başlayınca elinden bırakamıyor. Yazar, okuru kitaba  nasıl bağlayacağını çok iyi biliyor.

Bu dünyanın bir parçası olmayı isterdim ki kitabı okurken öyle hissetmemek elde değil. J.K. Rowling eğer bana Hogwarts Kabul Mektubu yollamayı isterse bloğumun en aşağısında bulunan iletişim bölümünden bana ulaşabilir. :))

Evet, incelemem bu kadardı. Siz “Harry Potter” serisini okudunuz mu? Sizin düşünceleriniz neler?

İncelememi okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Kendinize çok iyi bakın, büyüyle kalın…

Bu kitaba puanım: 10/10

“Harry Potter” serisinin ilk kitabı olan “Felsefe Taşı” için yaptığım kitap yorumuna ulaşmak için tıklayınız.

Alıntılar

"Bize aslında kim olduğumuzu gösteren şey, yeteneklerimizden çok seçimlerimizdir."

 

8 Ocak 2021 Cuma

Harry Potter ve Felsefe Taşı | Kitap Yorumu

Hepinize selamlar. Bugün sizlere J.K Rowling yani Joanne Kathleen "Jo" Rowling isimli yazarın yazdığı “Harry Potter” serisinin 1. Kitabı olan “Harry Potter ve Felsefe Taşı” adlı kitabı inceleyeceğim. Umuyorum bu incelememden hoşnut kalırsınız. O zaman lafı uzatmadan incelememe geçiyorum.

Ne anlatıyor?

Harry Potter, daha kendisi 1 yaşındayken ailesinin ölümünün ardından akrabaları olan Dursley ailesi ile kalmaya başlar. Ne var ki Dursley ailesi Harry’e hiç iyi davranmamakta, kendisine psikolojik ve fiziksel şiddet de uygulamaktadır. Böyle bir yerde 10 yıl kalmasının ardından günün birinde
kendisine mektup gelmeye başlar. Harry mektubu daha okuyamadan ailenin babası olan Vernon Dursley mektubu imha edince bu mektup mevzusunun kapandığını düşündüler. Nede olsa kim neden Harry Potter’a mektup göndermek istesin ki? Arkadaşı bile yoktu.

Mektup olayı kapanmadı. Hatta her geçen gün yirmiden fazla mektup kendilerine gelmeye başladı. Nereye giderlerse gitsinler Harry’nin mektupları onların peşini bırakmadı.

Günün birinde mektuplardan kaçmak için sığındıkları bir kulübeye koskocaman irice bir adam girdi. Adam eve girince Harry şaşırsa da adamın ağzından duyduğu gerçeklerle hayatı tepetaklak olur.

Harry bir büyücüydü.

Bunun üzerine Hagrid denen bu kocaman adam Harry’e Hogwarts isimli prestijli bir büyücülük okulundan davet aldığını söyleyince Harry bu teklifi kabul eder ve hayatının kökünden değişeceğinden, bir sürü gizeme bulaşacağından habersiz bir şekilde büyülü hayatın içerisine doğru çekilir.

Benim düşüncelerim neler?

“Harry Potter”ı okumayanlarımız varsa bile illaki duymuşturlar. Ününün hakkını verdiğini söyleyebilirim. Birçok kişinin çocuk kitabı olarak damgaladığı serinin bir “çocuk kitabından” fazlası olduğunu Hogwarts’ın gizemlerine doğru çekildiğimizde açıkça hissediyoruz. Harry Potter’ın filmlerinden Zümrüdüanka Yoldaşlığı’na kadar izlemiştim ama çok fazla şeyi unutmuştum. Ama aklımdan kalan sahnelerle kitapta okuduklarımı birleştirince kitap ayrı bir güzel geldi. Büyü dünyasının kendine özgü birçok şeyi olması bana kalırsa kitabı özgünleştiriyor ve güzelleştiriyor bundan dolayıdır ki çok fazla seveni bulunuyor. Kargomun gelmesini heyecanla bekledim ve gelince de hemen Harry Potter’ı okumaya başladım. İlk başta bu kadar ümitlenmemem gerektiğini, çok fazla ümitlenirsem hayal kırıklığına uğrayabileceğimi düşünmüştüm ama ilk kitap gayet güzel çıktı. Umuyorum ki diğer kitaplar da güzel çıkar ve tadından geçilmeyen bir okuma zevkiyle karşılaşırım.

Benim düşüncelerim bunlardı. Sizin düşünceleriniz neler? Umuyorum bu incelememden hoşnut kalırsınız. Kendinize çok iyi bakın, sağlıcakla kalın!

Bu kitaba puanım: 10/10

Alıntılar

“Düşler dünyasına dalıp gerçek dünyayı, yaşamayı unutmak doğru değildir, unutma bunu.”

“Dilediğin kadar para, dilediğin kadar yaşam! Birçok insanın hemen isteyeceği iki şey –asıl sorun, insanların kendileri için en kötü şeyleri isteme tutkuları.”

“Her şeyin gerçek adını söyle. Bir şeyin adından korkarsan, kendisinden daha çok korkmaya başlarsın.”

 

1 Ocak 2021 Cuma

Winter | Kitap Yorumu

 Hepinize selamlar. Bugün sizlere Marissa Meyer’in yazdığı “Ay Günlükleri” serisinin final kitabı olan “Winter”ı inceleyeceğim. Final kitabı olmasına rağmen kendisinden sonra bir kitabı daha var ama serinin devamı niteliğinde değil. Yani bir ara kitap. Onu da inceleyeceğim inşallah ve sizlerle paylaşacağım. Ama bugünkü inceleyeceğim kitap “Winter”. O zaman çok uzatmadan incelememe geçeyim.

Ne anlatıyor?

Prenses Winter, üvey annesi Levana gibi değildi. Güzelliği büyüyle yapılmamıştı. İyi kalpliydi ve gören herkesi etkiliyordu. Ama büyüsünü kullanmaması ona pahalıya patlıyordu. Her geçen gün deliriyor, sanrılar görüyordu.

Kendisine büyük bir tutkuyla bağlı olan Jacin ile çocukluktan dayanan
dostlukları aslında dostluktan da öteydi ve ikisi de bunu biliyordu. Birbirlerine karşı farklı duygular besliyorlardı. Ama ne var ki Levana bunu bilmesine rağmen Winter’a asla ama asla Jacin ile olamayacağını hatırlatmaktan geri kalmıyordu.

Winter, Cinder’ın ve arkadaşlarının Ay Ülkesi’ni işgal etmeyi ve Levana’yı tahttan indirmeyi düşündüklerini öğrenince kendini onlara yardım ederken bulur.

Peki bu ekip Levana’nın oldukça güçlü muhafızlarını, sihirbazlarını ve sihrini yenebilecek miydi? Bir isyan başlatıp halkı örgütleyebilecekler miydi?  Bunca yıl ezilip hırpalanan halk cesaretini toplayıp Levana’ya karşı Cinder’ın yanında durabilecekler miydi?

Benim düşüncelerim neler?

Sanırım bu seriyi sevmemin sebebi yazarın karakterlerini zor durumda bırakmaktan çekinmemesi oldu. İçimizden “Her şeyden kurtuldular tamam ama bu olaydan nasıl kurtulacaklar?” diye düşünürken yazar olayı öyle bir ele alıp çözüm yolu sunuyor ki insanın içi adrenalinle doluyor. Karakterlerin içlerinde verdikleri savaş ve sevdiklerini koruma arzusundan aldıkları güç ile başları dik bir şekilde yürümeleri çok hoşuma gitti. Herkesin küçümsediği bir sayborgun bir şeyler başarmak ve insanları kurtarmak adına kendi canını hiçe sayması oldukça hoşuma gitti. Ama şüphe götürmez bir gerçek ki favorim Iko oldu bu kitapta. Bir androide göre verdiği tepkilerin insanlarınkine benzemesi ve  komik tepkileriyle kalbimde Kaptan Thorne gibi ayrı bir yere sahip oldu kendisi de.  

Biraz da çeviriden bahsetmek istiyorum. Diğer kitaplarda gözüme çarpmayan ama “Winter”da gözüme çarpan birtakım şeyler olunca diğer kitaplara bakayım dedim. Ve gözüme çarpan şeyin neden gözüme çarptığını anlamış oldum.

“Winter”da karakterler sanki Türklermiş gibi konuşuyorlardı. Yani nasıl söylenir bilemiyorum size anlayabileceğiniz şekilde şöyle anlatayım mesela yabancı bir film izlerken alt yazıda Türkçe bir deyime yer verilmesi ya da “Maşallah” denmesi gibi. Bunun sebebinin “Cress” dâhil olmak üzere “Cress”ten sonraki kitaplarda çevirmenin değişmesi olmuş. Beni rahatsız eden bir detay olmadı açıkçası ama dilin değişimini elbette ki fark ettim. “Cress”te bu dil değişimi çok göze batmasa da “Winter”da bunu belirgin bir şekilde görebiliyoruz.

Genel olarak sevdiğim bir seri oldu. Okuması keyifli ve merak uyandırıcıydı. Okumak isteyenlere kesinlikle öneririm. Bu seriyi elinizden bırakamayacağınızı düşünüyorum.

Benim düşüncelerim bunlardı. İncelememi okuduğunuz için teşekkür ederim. Kendinize çok iyi bakın, yeni yılınız tekrardan kutlu olsun!

Bu kitaba puanım: 9/10

Serinin ilk kitabı Cinder için yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.

Serinin ikinci kitabı Scarlet için yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.

Serinin üçüncü kitabı Cress için yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.

Serinin ara kitabı Levana için yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.

Alıntılar

“Umut, korkakların bahanesiydi.”

“İyiliği seçersek yalnızca iyi olduğumuza inanırız. İnsanları mutlu edeceğimizi. Onlara aşk, huzur ve tatmin vadettiğimizde iyilik yaptığımızı zannederiz. Oysa gerçeği görmelerini engelleriz ki bence bu da en büyük zalimliklerden biri.”

“Son zamanlarda ne düşünüyorum, biliyor musun? Galiba kusursuzluğun da kendi içinde kusurları olabiliyor. Gerçi bazen de kusursuzluğa katkıda bulunan bir kusurdur.”

“Kendi zihnimden korkmadığımda, mutlu ve güvende olacağım.”