Hepinize selamlar! Bugün sizlere Marissa Meyer’in yazdığı “Ay Günlükleri” serisinin ikinci kitabı olan “Scarlet"i inceleyeceğim. Uzun zamandır elimde bulunuyordu ama okuyacak isteği kendimde bulmam biraz zaman aldı aradan uzun bir süre geçince. Ya şimdi ya hiç diyerek başladım. Bakalım benim düşüncelerim neler olmuş? Haydi, o zaman incelememe geçelim! Bu arada inceleyeceğim kitap serinin ikinci kitabı olacağından “Ne anlatıyor?” bölümünü atlamanızı öneririm çünkü daha okumadığınız için öğrenmediğiniz şeyleri bu yazımdan yanlışlıkla öğrenebilirsiniz. Kısacası spoiler yiyebilirsiniz o yüzden isterseniz “Benim düşüncelerim neler?” bölümüne atlayabilirsiniz.
“Ay Günlükleri” serisinin birinci kitabı olan “Cinder”a yaptığım incelemeye
ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.
Ne anlatıyor?
Cinder,
hapsolduğu hapishane hücresinden kaçmak için planlar kurarken Scarlet adındaki
bir genç kız 2 haftadan uzun süredir kayıp olan babaannesini aramaktadır.
Polisler, Scarlet’a göre bir “kaçırılma” mevzusu olan bu olayı askıya alınca
Scarlet iyice sinirlenir ve işi kendi başına halletmeye çalışır. O sırada bir
sokak dövüşçüsü olmasına rağmen oldukça naif görünen Wolf ile tanışır. Scarler’ın
bulunduğu durumu öğrenen Wolf ise babaannesini bulmak üzere Scarlet’a yardım
etmeye başlar. Böylece bir yandan Cinder bir yandan da Scarlet ve Wolf zorlu
bir yolculuğa baş koyarlar ama düşündüklerinden de zor bir yolculuk olacağından
hiçbirinin haberi yoktur…
Benim
düşüncelerim neler?
Bana kalırsa
“Scarlet” kitabı “Cinder” kitabından çok daha iyiydi. Burada adrenalini çok
daha iyi bir şekilde hissettim ve neler olacağını merakla okudum. Mesela Cinder’ın
sonunu tahmin etmiştim çünkü çok tahmin edilebilirdi ama Scarlet bu açıdan daha
farklıydı. Adrenalin seviyesi düşürülmemişti, olaylar düşündüğümüzden çok daha farklı
ilerledi. Bir yandan Cinder’ın maceralarını okurken bir yandan da Scarlet ve
Wolf’un maceralarını okumak, yani iki farklı kahramanın gözünden olayları
okumak çok güzeldi. Kitabın başına oturduğumda kalkamadım doğrusu. Bir oturuşta
yarısından fazlasını okudum zaten, gözlerim ağrımasaydı da çok daha fazla
okurdum çünkü kendine çeken cümleleriyle çok beğendiğim bir kurguya sahipti.
Cinder belki
okuyanların ya da duyanların bildiği üzere Sindirella’nın kurgulanmış ve daha
modern hale getirilmiş bir hikâyesiydi. Elbette ki tamamen Sindirella’nın
kurgulanmış hali değildi, kendine özgü bir evrendi. Scarlet ise Kırmızı
Başlıklı Kızın kurgulanmış hali gibi bir şeydi alt yapı olarak. Wolf isminden
belki de anlamışsınızdır bilemiyorum.
Kitap
kısacası çok güzeldi. Şimdi de bitirir bitirmez elime serinin 3. Kitabı olan “Cress”i
aldım. Bakalım onun hakkındaki düşüncelerim neler olacak?
Bu
incelememi okuduğunuz için çok teşekkür ediyorum. Siz Scarlet’ı beğendiniz mi?
Sizin düşünceleriniz neler?
Kendinize
çok iyi bakın sağlıcakla ve en önemlisi de evde kalın…
Bu kitaba
puanım: 10/10
Bu kitaba bayılmıştım! O sıralar daha üçüncü kitap yoktu piyasada, sonra da unuttum gitti. :) Hatta bu kitap yüzünden kırmızı başlıklı kız temaları şeylere epey sarmıştım. :')
YanıtlaSilBende de böyle oluyor genelde. Çok sevdiğim bir kitabın anımsattığı ya da bahsettiği şeylere hayran oluyorum. Kitabı sevmenize sevindim.😄
Sil