Light Pink Pointer

23 Aralık 2020 Çarşamba

Scarlet | Kitap Yorumu

Hepinize selamlar! Bugün sizlere Marissa Meyer’in yazdığı “Ay Günlükleri” serisinin ikinci kitabı olan “Scarlet"i inceleyeceğim. Uzun zamandır elimde bulunuyordu ama okuyacak isteği kendimde bulmam biraz zaman aldı aradan uzun bir süre geçince. Ya şimdi ya hiç diyerek başladım. Bakalım benim düşüncelerim neler olmuş? Haydi, o zaman incelememe geçelim! Bu arada inceleyeceğim kitap serinin ikinci kitabı olacağından “Ne anlatıyor?” bölümünü atlamanızı öneririm çünkü daha okumadığınız için öğrenmediğiniz şeyleri bu yazımdan yanlışlıkla öğrenebilirsiniz. Kısacası spoiler yiyebilirsiniz o yüzden isterseniz “Benim düşüncelerim neler?” bölümüne atlayabilirsiniz.

“Ay Günlükleri” serisinin birinci kitabı olan “Cinder”a yaptığım incelemeye ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.

Ne anlatıyor?

Cinder, hapsolduğu hapishane hücresinden kaçmak için planlar kurarken Scarlet adındaki bir genç kız 2 haftadan uzun süredir kayıp olan babaannesini aramaktadır. Polisler, Scarlet’a göre bir “kaçırılma” mevzusu olan bu olayı askıya alınca Scarlet iyice sinirlenir ve işi kendi başına halletmeye çalışır. O sırada bir sokak dövüşçüsü olmasına rağmen oldukça naif görünen Wolf ile tanışır. Scarler’ın bulunduğu durumu öğrenen Wolf ise babaannesini bulmak üzere Scarlet’a yardım etmeye başlar. Böylece bir yandan Cinder bir yandan da Scarlet ve Wolf zorlu bir yolculuğa baş koyarlar ama düşündüklerinden de zor bir yolculuk olacağından hiçbirinin haberi yoktur…

Benim düşüncelerim neler?

Bana kalırsa “Scarlet” kitabı “Cinder” kitabından çok daha iyiydi. Burada adrenalini çok daha iyi bir şekilde hissettim ve neler olacağını merakla okudum. Mesela Cinder’ın sonunu tahmin etmiştim çünkü çok tahmin edilebilirdi ama Scarlet bu açıdan daha farklıydı. Adrenalin seviyesi düşürülmemişti, olaylar düşündüğümüzden çok daha farklı ilerledi. Bir yandan Cinder’ın maceralarını okurken bir yandan da Scarlet ve Wolf’un maceralarını okumak, yani iki farklı kahramanın gözünden olayları okumak çok güzeldi. Kitabın başına oturduğumda kalkamadım doğrusu. Bir oturuşta yarısından fazlasını okudum zaten, gözlerim ağrımasaydı da çok daha fazla okurdum çünkü kendine çeken cümleleriyle çok beğendiğim bir kurguya sahipti.

Cinder belki okuyanların ya da duyanların bildiği üzere Sindirella’nın kurgulanmış ve daha modern hale getirilmiş bir hikâyesiydi. Elbette ki tamamen Sindirella’nın kurgulanmış hali değildi, kendine özgü bir evrendi. Scarlet ise Kırmızı Başlıklı Kızın kurgulanmış hali gibi bir şeydi alt yapı olarak. Wolf isminden belki de anlamışsınızdır bilemiyorum.

Kitap kısacası çok güzeldi. Şimdi de bitirir bitirmez elime serinin 3. Kitabı olan “Cress”i aldım. Bakalım onun hakkındaki düşüncelerim neler olacak?

Bu incelememi okuduğunuz için çok teşekkür ediyorum. Siz Scarlet’ı beğendiniz mi? Sizin düşünceleriniz neler?

Kendinize çok iyi bakın sağlıcakla ve en önemlisi de evde kalın…

Bu kitaba puanım: 10/10

 

2 yorum:

  1. Bu kitaba bayılmıştım! O sıralar daha üçüncü kitap yoktu piyasada, sonra da unuttum gitti. :) Hatta bu kitap yüzünden kırmızı başlıklı kız temaları şeylere epey sarmıştım. :')

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bende de böyle oluyor genelde. Çok sevdiğim bir kitabın anımsattığı ya da bahsettiği şeylere hayran oluyorum. Kitabı sevmenize sevindim.😄

      Sil