Light Pink Pointer

31 Mart 2020 Salı

İsyan | Kitap Yorumu


Hepinize selamlar! Bugün sizlere Cindy Pon’un kaleme aldığı “İsyan” kitabını yorumlayacağım. Dün bitirdiğim bu kitaba tek kelimeyle bayıldım. Bu çok beğendiğim kitabın sayfalarına hadi hep beraber dalalım!

Ne anlatıyor?

Günümüzden uzunca bir zaman sonra dünyada hava kirliliğinden dolayı insanlar You ve Mei olarak 2 kısma ayrılmıştırlar. Mei’ler fazlasıyla yoksul ve fakir kesimdir. Hava kirliliğine karşı savunmasız kalan Mei’ler, 40lı yaşlarını bile göremeden ölüyorlardır. You’lar ise varlıklı ve zengin olduklarından hava kirliliğine karşı özel kostümler satın alarak hava kirliliğinden korunabilmektedirler. Bu kostümlerin üreticisi ve aslında insanlar arası bu statü farklılığının yaratan kişi ise Jin Holding’in sahini Bay Jin’dir.

Zhou, insanların bu iğrenç gruplaşmalarından dolayı kaybettiği annesinin acısıyla ve arkadaşlarının yardımıyla bu berbat sistemi değiştirmeye baş koymuştur. Jin Holding’i yok etmeye arkadaşlarıyla birlikte ant içerek planlarını gerçekleştirmek üzere hazırlanırlar. Zhou, You’ların yani zenginlerin dünyasına dalarak planlarını yürürlüğe koyar. Ama en büyük düşmanlarının kızı Daiyu, Zhou’nun yakınlarında durduğu sürece işler Zhou için hiç ama hiç kolay olmaz…

Benim düşüncelerim neler?

Kitabın olası geleceğimizi yansıtması açıkçası kitabı beğenmemde önemli bir etken oldu. Yazarın dilinin sadeliği hoşuma gitti. Okunması zor değildi ve çok akıcıydı. Ama elbette bazı garip bulduğum şeyler de oldu. Bu garip bulduğum şeyler hafiften spoiler içereceği için birazdan ayrı bir bölümde bunlardan bahsedeceğim.

İsyan, güzel bir şekilde kurgulanmış ve türünün güzel bir örneği. Bana kalırsa sırf konusu için bile bir şans verilebilir. Bu arada şu karantina günlerinde İsyan’ı okumanızı tavsiye ederim. Kitabın belli bir bölümünden itibaren aslında durumumuza çok uygun bir şekilde işlenmiş bir virüslü olay çıkıyor karşımıza.

Şimdi garip bulduğum birkaç yeri spoiler ile anlatacağım…

Zhou, Daiyu’yu kaçırdığında Daiyu’nun sanki her gün kaçırılıyormuş gibi tepki vermesi bence kitabın inandırıcılığını biraz zedelemiş. Daiy’nun korkusunu azıcık da olsa hissetmeliydik bence bir okur olarak. Onun dışında birkaç uygunsuz bölümümüz de olmuş. Onları da hoş bulmadım.

Bunların dışında gerçekten de kitap çok hoştu. Eğer okursanız umarım siz de çok ama çok seversiniz. Kendinize çok iyi bakın sağlıcakla, sevgiyle ve huzurla kalın!

Bu kitaba puanım: 7/10

Alıntılar

“İşin aslı, idealler gerçekliğin altında daima ezilirler.”

“Kitaplar gerçeği göstermekten çekinmezler.”

28 Mart 2020 Cumartesi

Clean With Passion For Now | Dizi Yorumu


Hepinize selamlar! Bugün sizlere çok ama çok güzel bir kore dizisini inceleyeceğim. Bu mükemmel kore dizisi ise “Clean With Passion For Now”. Uzun hem de çok uzun bir zaman önce dizi izlemiştim. Bu karantina sayesinde sonunda bir dizi izleyebildim. :)
Neyse daha fazla uzatmadan incelememe geçeyim!

Ne anlatıyor?

Jang Seon-kyul, Temizlik Perileri adı altında bir temizlik şirketinin sahibidir. Jang Seon-kyul misofobi yani temizlik hastasıdır. Yani mikroplardan ve kirli olan her şeyden tiksinir, korkar. Ama böyle sıradan bir hastalık değildir. Bir yerlere otururken altına bez serer öyle oturur, eldivensiz hiçbir yere dokunamaz…

Gil Oh-sol ise aşırı kirli, pasaklı ve dağınıktır. Öyle bir kirlidir ki haftalarca banyo yapmayabilir.

Bu ikilinin yolu ilk başta Gil Oh-sol’ün Jang Seon-kyul’ün arabasına yanlışlıkla tüm çöp poşetlerini devirmesi ile kesişir. Seon Kyul arabasını dezenfekte etmek için Gil Oh Sol’den 3500 Dolar ister ve eğer Gil Oh Sol bu parayı ödemezse mahkemelere kadar çıkacaklarını dile getirir.

Bunun üzerine Gil Oh Sol ne yapacağını bilemez bir şekilde iş aramaya başlar. O sırada Temizlik Perileri şirketinin aday seçmelerine katılır ve aday seçmelerini kazanır. Şirketin sahibinin Jang Seon Kyul olduğunu bilmeden başladığı bu işte ikilinin yolu tekrardan kesişir ve doyum olmaz bir romantik komedi ortaya çıkar.

Benim düşüncelerim neler?

Öyle sesli bir şekilde kahkahalar attım ki diziyi izlerken sanırım tüm apartman sakinleri benden şikâyetçi olmuşlardır. Oyuncular çok başarılıydı. Duygusal sahnelerde ister istemez gözlerim doldu, oyuncular gülünce ben de güldüm… Kısacası tüm duyguları oyuncular ile birlikte ben de yaşadım. Kurguyu çok beğendim. Dizinin müzikleri de çok hoştu. Dizideki favorilerim ise Jae Min ve Choi Ha In oldu. Jae Min ve Choi Ha In’in her komikliklerine katıla katıla güldüm.

Birkaç sahne dışında tüm diziye âşık oldum adeta. Diziyi yavaş yavaş izleyebildim çünkü her bölüm en az 1 saatti ve benim göz numaram yüksek olunca diziyi bitirmem biraz uzun sürdü. Aman efendim geç olsun güç olmasın diyelim :)

Umarım bu incelememi beğenirsiniz sevgili okurlarım. Kendinize çok iyi bakın, sağlıcakla ve sevgiyle kalın!

Bu diziye puanım: 9/10


Oyuncular

Kim Yoo-Jung

Yoon Kyun-sang

Song Jae-rim

Lee Do-hyun

Cha In Ha

Yoo Sun

Dohee

Won-hae Kim

Kim Hye-eun

Ahn Suk-hwan

Son Byeong ho

Choi Woong

Woo Hyun

Shin So-yul

Na Hae-ryung




Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaç/Melek Sanmıştım Şeytanı | Kitap Yorumu


Hepinize selamlar! Bugün sizlere Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın kaleme aldığı “Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç” ile “Melek Sanmıştım Şeytanı” kitaplarının incelemesini yapacağım. Bu iki kitabın tek bir kitapta sadeleştirilmiş versiyonlarını aldım ben. Siz de almak isterseniz “Everest Yayınları”ndan alabilirsiniz. 

Daha fazla sizi bekletmeden incelememe geçeyim!

Ne anlatıyor?

Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç

Halley Kuyruklu Yıldızı’nın dünyaya çarpacağı haberleri, İstanbul mahallelisini bir hayli korkutur. Etrafta çeşitli dedikodular dönmeye başlar. İrfan Galip ise tam bir kadın düşmanıdır. Kadınlar tarafından reddedilmesiyle bu düşmanlığı başlar. Aynı zamanda İrfan Galip şöhret, ün ve tanınmayı da kafasına takmıştır.

Mahalledeki kadınların Halley korkusundan faydalanan İrfan, evinde bir konferans verir. Kadınların korkusuna korku katmayı amaç güden İrfan’ın elbette hesap etmediği bir şey vardır. Aşk.

Konferanstan bir gün sonra bir kadın İrfan’a mektup getirir. İrfan mektubu okur ve mektuptaki kelimelerin içinde adeta kaybolur. Bu mektuptaki kıza delicesine âşık olur. Böylece İrfan bu mektuptaki kızı bulmaya çalışır. Peki, Halley’in dünyayı yok etme ihtimali varken yine de bu durumu yok sayarak aşka yelken açabilecek mi İrfan?

Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaç hikâyesine puanım: 5/10

Melek Sanmıştım Şeytanı
Melek Sanmıştım Şeytanı aslında birkaç hikâyeden oluşuyor. Ama ben ilk hikâyeyi temel alacağım çünkü ana hikâye bana kalırsa ilk hikâye olarak belirlenmiş yazar tarafından.

Hüsnü adındaki bir adamın evdeki hizmetçileri olan Servinaz isimli bir kadınla yaşadığı yasak aşkı anlatıyor. Karısı Bedriye ve diğerlerine yakalanmadan olabildiğince bu aşkı saklamaya çalışır.

Melek Sanmıştım Şeytanı hikâyesine puanım: 2/10

Benim düşüncelerim neler?

Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaç o kadar da kötü değildi ama Melek Sanmıştım Şeytanı hikâyesini hiç ama hiç beğenemedim. 2 puan vermemin sebebi ise aralarından sadece 2 tane hikâyeyi beğenmemden dolayı oldu. Onun dışında “Ne zaman bitecek?” diyerek okudum maalesef. Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaç’ın konusu açıkçası çok hoşuma gitti ama ne yalan söyleyeyim karakterleri pek beğenemedim. İrfan’ın tanımadığı birine karşı aşırı aşkı olsun, kadının söyledikleri olsun… Karakterler gönlümde taht kurmayı maalesef ki pek beceremediler. Bu özelliklerin dışında biraz iyi şeylerden bahsedeyim. Dönemin o “kadın erkek ayrımcılığı”nı yazar gayet iyi bir şekilde bize hissettirmiş. Erkeğin ne yapsa el üstünde tutulduğu, kadının ise adının kötü şeylere çıkıp aşağılandığı bir toplumu başarılı bir şekilde kaleme almış Hüseyin Rahmi Gürpınar. Okurken toplumun o geri kalmışlığını iyi bir şekilde hissettim.

Umarım bu incelememi beğenirsiniz. Kendinize çok ama çok iyi bakın kocaman sevgiler!

Alıntılar

“İnsan bir konu üzerinde derinlere daldıkça o konu zihnindeki eski berraklığı da kaybolur.”

“Bu ana kadar gördüğümüz örneklere bakılırsa hakkı kuvvetin doğurduğu anlaşılıyor. Kuvvetli olan haklı oluyor. O derece ki zavallılara, zayıflara hakkı, en kuvvetli olan kimse o dağıtıyor. Kuvvetlinin fikri hak oluyor. Zayıf biri kuvvetlinin fikrini hak olarak kabul etmek zorunda bulundukça hürriyet, adalet kurulmuş olmaz. O kuvveti imkân derecesinde herkese dağıtmanın yolu bulmalıdır…”

“Beş kuruşun sağladığı üstünlüğü en adaletli kanunlar bağışlayamıyor…”

“İnsanın doğasında yasaklanan şeyden sakınmak yerine ona yaklaşma isteği vardır.”

“Bir şeyi yapmak günah olabilir… Lakin düşünmek öyle değil. Aklı çalışmaktan kim alıkoyabilir ve özellikle bundan dolayı kim ayıplayabilir? Akıldan dışarı çıkmayan düşünceler nasıl olurlarsa olsun, bunlara kanun bile karışamaz.”

“İnsanların mutluluktan mahrum olmalarının sebebi onun doğa kanunlarını hangisinin üzerinde kurulduğunu bilmemelerinden ileri gelir. Mümkün olduğu kadar da felaketten uzak kalmak da açıkça bir sevinç sayılabilir. Doğrusu mutluluk o kadar büyük ve o kadar küçük bir şeydir ki, buna sahip bazı kimseler kendilerinde bunun bulunduğundan habersizdir. Onu kendine özgü şekle aykırı şekillerde düşünüp aramakla durmadan bozarlar.”

“Çok sevinmek de insanı büyük bir kedere uğramak kadar üzer.”

“Hayalin tadı gerçeğe dönüşmesinde değil ilk şeklini daima korumasındaymış.”

23 Mart 2020 Pazartesi

Prenses ve Hayranı | Kitap Yorumu


Hepinize selamlar! Bugün sizlere Ashley Poston’ın yazdığı “Geekerella”nın 2. Kitabı olan “Prenses ve Hayranı”nın incelemesini yapacağım. Bu arada şunu belirtmeliyim ki bu kitap Geekerella’dan bağımsız bir kitap. Yani tam olarak bir devam kitabı değil. Ama eğer Geekerella’yı okumazsanız Prenses ve Hayranı’nı anlayamazsınız. Bir de normalde “Gözlük 3” kitabının incelemesini yapacaktım ama kitapta basım hatası olduğundan maalesef ki kitabı okuyamadım. Basım hatasından kastım sayfaların çoğu basılmamış yani sayfalar boş.

Neyse umarım bu incelememi beğenirsiniz o zaman daha fazla sizi bekletmeden incelememe geçiyorum!

Ne anlatıyor?   
                                                        
Imogen Lovelace, sıradan bir hayran kızdır. Imogen’in amacı Yıldızalanı filminin sonunda ölen ve delicesine hayran olduğu Prenses Amara’yı kurtarmaktır. Bunun için Twitter’da bir imza kampanyası başlatmıştır hatta elli bin imza toplamıştır.

Prenses Amara karakterini canlandıran Jessica Stone ise bu rolünün bitmesi için can atmaktadır. Yıldızalanı’nı hiç ama hiç sevmemektedir.
Bir hata sonucu birbirlerine ikiz kadar benzemeleriyle birlikte Imogen, Jessica Stone sanılır. Aynı zamanda biri tarafından yeni filmin senaryosu sızdırılınca Jessica, Imogen’den yardım ister. Birbirlerinin yerine geçerek hayatlarını değiş tokuş ederler. Birbirlerinin gözünden baktıkları bir sürelik yeni hayatlarında başlarına neler gelecek? Aşk, heyecan ve hayranlık işin içine girince olaylar pek de beklendiği gibi gitmez ve bir sürü yeni kapı da bu olaylar silsilesi sayesinde açılır…

Benim düşüncelerim neler?

Açıkçası bu kitabı “Geekerella” kadar beğenemedim. “Prenses ve Hayranı” bana biraz abartı geldi. Uygunsuz benzetmeler ve abartılı bir şekilde bir kişiyi niteleyen sıfatlar hoşuma gitmedi. Prenses ve Hayranı’nı bir devam kitabı sanmıştım ilk başta. Ama tam olarak devam kitabı olmaması az da olsa beni üzdü. Aynı zamanda Elle ve Darien’ın aşkı bana daha kaliteli bir şekilde kurgulanmış gibi geldi.

Ashley Poston’ın bir sonraki kitabı umarım Geekerella’nın devamı şeklinde olmaz çünkü bana kalırsa Prenses ve Hayranı’ndan sonra seri biraz baydı. Yani 3. Kitap çıkarsa yine okurum ama umarım Ashley Poston daha farklı bir kurgu yazar. Çünkü Ashley Poston yetenekli bir yazar ve başka bir kurgu yazarsa gayet güzel bir şekilde yazacağına inanıyorum. Yani genel olarak hoş bir kitaptı ama o kadar da harika değildi. Yine de şans verilebilir bir kitap.

Bu kitaba puanım: 6/10


Bu arada Geekerella için yaptığım kitap yorumuma ulaşmak isterseniz: https://depresifpatates.blogspot.com/2019/12/geekerella-kitap-yorumu.html

Umarım bu incelememi beğenmişsinizdir değerli okurlarım. Kendinize çok iyi bakın, sevgiyle ve saygıyla kalın!

Alıntılar

“Annem bir keresinde, bir insanın çirkin olabilecek tek tarafının davranışları ve içten içe kim oldukları olduğunu söylemişti.”

“İnsan her zaman en ağır kendisini eleştirir.”

“Bazen en iyi kahramanlar, insanın zihnindekilerdir.”


19 Mart 2020 Perşembe

Kurtuluş | Kitap Yorumu


Hepinize selamlar! Bugün sizlere Scott Sigler’ın yazmış olduğu “Uyanış” adlı serinin 3. Kitabı olan “Kurtuluş”un kitap yorumunu yapacağım. Belirtmeliyim ki yapacağım bu inceleme spoiler içerebilir. Yani demek istediğim eğer bu seriyi okumayı düşünüyorsanız daha fazla bu incelememi okumaya devam etmeyin çünkü heyecanınız kaçabilir. Bilmediğiniz şeyler öğrenebilirsiniz. Ya da eğer seri hakkında bir bilgi sahibi olmak isterseniz serinin ilk kitabı için yaptığım incelemeye göz atabilirsiniz. Sizin için hemen linkini bırakayım.


Arzu ederseniz serinin 2. Kitabı için yaptığım incelemeye de göz atabilirsiniz.

Kaçış için yaptığım kitap yorumum: https://depresifpatates.blogspot.com/2020/03/kacs-kitap-yorumu.html

Daha fazla uzatmadan hadi hep beraber Scott Sigler’ın Kurtuluş kitabının satırlarında gezinmeye başlayalım!

Ne anlatıyor?

Omeyocan’a vardıklarından beri dertleri bitmeyen Em ve arkadaşlarının başına bu sefer de bir uzaylı istilası eklenince artık Em ve arkadaşlarına gına gelir. Kaybettikleri onca can ve akıttıkları onca kana rağmen Omeyocan onlar için gerçekten de uygun mudur? Em Savage zorlu kararların kötü sonuçlar getirebileceğini daha önceden bizzat öğrenmişken, halkı için çok daha zorlu kararlar alabilecek midir?
Artık gizemlerin çözülme zamanı geldi, bu Em Savage ve arkadaşlarının hikâyesinin son perdesi…

Benim düşüncelerim neler?

3 kitaplık bir seriyi daha bitirdim. Kurtuluş bana kalırsa serinin diğer kitaplarına göre çok daha güzel. Çünkü artık aklımızı kurcalayan tüm o düğümler çözülüyor ve yapboz parçaları yerlerine oturuyor. Ağzım açık bir şekilde sayfaları çevirdim. Kitabın çoğu yerinde karakterler ile birlikte kalbim burkuldu. Kitabı bitirdiğimde sanki ben de başından beri kitaptaki bir karaktermişim de kitabın bitimiyle benim de hikâyem bitmiş gibi hissettim. Kısacası etkileyici ve çok hoş bir kitaptı.

Şimdi bundan sonra söyleyeceklerim fazlasıyla spoiler içerir…

Kitapta hoşuma gitmeyen şeylerden bir tanesi Em Savage’ın Mattie’ye dönüşümü oldu. Bana pek hoş gelmedi açıkçası. Ama yine de fena olmamış. Bir de şu Victor olayı var. Ey Mattie, neden hemen son bölümde Bishop unutuldu? Direkt Victor’a şans verildi? Tamam anladık, bin küsürlü yaşlardasın ama üzülmedim değil yani Bishop’a. Neyse canım sağlık olsun. :)

İncelememi okuduğunuz için çok teşekkür ederim sevgili okurlarım. Bir sonraki incelememde görüşmek dileğiyle sağlıcakla ve sevgiyle kalın!

Bu kitaba puanım: 9/10

Alıntılar

"Çünkü insanlar yalan söyler. İstediklerini almak için, bize duymak istediğimiz şeyleri söylerler."

"Herkes söz verebilirdi, işin zor kısmı verilen sözleri tutmaktı."

"Bir şeyi isteyip o şey için savaşmak zorunda kalmazsan, o şey zaten sahip olmaya değmezmiş demektir."

"Büyük başarıların bedeli büyük mücadelelerdir."

Çocukluğunda Sevdiğin Çizgi Filmler | Mim


Hepinize selamlar! Bugün minnoş bir mim ile karşınızdayım. Beni bu mime davet eden kedikedikedi’ye çok teşekkür ederim. Mimleri cevaplamak çok hoşuma gidiyor o yüzden bu mimi de yazmazsam olmazdı. Hadi o zaman daha fazla beklemeden cevaplarıma geçeyim!

Bu arada kedikedikedi'nin bu mime verdiği cevaplara ulaşmak isterseniz:
Gumball
En ama en sevdiğim çizgi film olabilir. Bayılıyorum!


Adventure Time
Bir aralar deli gibi izlerdim. Hatta o kadar çok severdim ki ukulele'de giriş müziğini çalabiliyordum :)

Regular Show
Mordecai ve Rigby unutulmaz ki :)


Esrarengiz Kasaba
Teyzemle birlikte tüm bölümlerini izlemiştik. Ne müthişti ama! Unutulmazlar arasında elbette Esrarengiz Kasaba.

Charlotte
Birkaç tane de anime serpiştirelim şu yazıya. Charlotte gibi bir efsaneyle başlayalım mesela.


Saiki Kusuo No Psi nan
3. sezon çok heyecanlı bitti bana kalırsa. Büyük bir ihtimalle 4. Sezon gelir diye düşünüyorum. Umarım da gelir. Yazın deli gibi izlerdim Saiki’yi

Death Note
İlk izlediğim animeydi. O yüzden bende yeri çok farklıdır ve tüm bölümleri en az 4 kere izlemişimdir. Herkese izletmişimdir de orası ayrı :)

Sword Art Online

15. bölümünü youtube’da bulamadığım için neredeyse sinir krizi geçirecektim ama sonradan iyice araştırıp buldum :)



Evet bu mim de böyleydi. Biraz kısa ama olsun. Bence çok hoştu. Tekrardan beni bu mime davet eden kedikedikedi’ye çok teşekkür ediyorum. Hepinize kocaman sevgiler gönderip bu yazıma da burada noktayı koyuyorum. Kendinize iyi bakın sevgili okurlarım!

14 Mart 2020 Cumartesi

Okunmamış Kitaplar | Etkinlik

Hepinize selamlar! Bugün de çok şirin bir etkinlik ile karşınızdayım. Bugünün etkinliği “Okunmamış Kitaplar”. Ruhuna Renk Kat adlı bir arkadaşımız başlatmış bu etkinliği. Ben de bu etkinliği Deep’ten gördüm. Eee Deep’ten görüp de yapmamak olmaz :)

Ben de bugün sizlere daha okumadığım ve okunmayı bekleyen kitaplarımı göstereceğim. Aynı zamanda bu kitaplardan neler beklediğimi söyleyeceğim. Hadi o zaman hemen geçelim bu kitaplara!

Gözlük 3- Koray Yersüren
1 ve 2. Kitaplarını okuduğum “Gözlük” kitabının çıktığını öğrenince şok oldum. Uzun zaman önce okumuştum ve çok heyecanlı bir yerinde kitap bitmişti. O yüzden 3. Kitabı bayağı bir merak ediyorum. Tabii çok önceden okuduğum için belki de kitap hakkındaki düşüncelerim değişir. Hiçbir fikrim yok ama heyecanla kitaplığımda okunmayı bekliyor Gözlük 3!
Aynı zamanda Gözlük’ün 1. Kitabının incelemesini yapmıştım. Linkini de bakmak isterseniz diye bırakayım.

Prenses ve Hayranı- Ashley Poston
“Geekerella”nın devam kitabı olan “Prenses ve Hayranı” da yeni çıktı. Arkadaşım kitabın çıktığını söyleyince hemen kitabı istettim. Prenses ve Hayranı’ndan ümitliyim çünkü birinci kitabı çok ama çok hoştu. Şirin bir kurgusu vardı. Kitaplığımda en çok merak ettiğim kitaplarımdan.

Geekerella için yaptığım incelemeye ulaşmak isterseniz: https://depresifpatates.blogspot.com/2019/12/geekerella-kitap-yorumu.html

Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç/Melek Sanmıştım Şeytanı- Hüseyin Rahmi Gürpınar

Bu kitabı sevgili İlkay’ın yani Kâğıttan Dünyam’ın bloğunda görmüştüm ve çok ilgimi çekmişti. Kitaba hafiften göz gezdirdiğimde sade bir dili olması hoşuma gitti. Okurken zorlamaması benim için önemli bir özellik çünkü. Bu kitabı okumayı da dört gözle bekliyorum!

Kumarbaz- Dostoyevski
Bu kitabı ise Okuyan Muggle’dan gördüm. Çok güzel bir şekilde kitap yorumunu yapmıştı bu yüzden de ben de hemen almak istedim. Aldım da. O da okunmayı bekleyenler arasında. Bakalım nasıl çıkacak Kumarbaz.

Tutunamayanlar- Oğuz Atay
En ama en çok merak ettiğim kitap olabilir. Bir dönem herkesin okuduğu bir kitaptı. Ben de aldım hemen “Tutunamayanlar”ı. Umarım güzel çıkar. Aşırı derecede merak ediyorum Oğuz Atay’ın kalemini.

Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana- Yaşar Kemal
İnkılap öğretmenimin önerisi üzerine bu kitabı aldım. Yaşar Kemal’in eşsiz bir yazar olduğunu biliyorum. Bu kitabının da eşsiz ve mükemmel çıkacağına tüm kalbimle inanıyorum.

İsyan- Cindy Pon
Şu ana kadar bu kitap hakkında olumsuz bir yorum görmedim. Konusu da ilgi çekici. Aslında bakılacak olursa günümüzün önemli bir sorunu olan hava kirliliğini geleceğe uyarlayarak önümüze sunmuş Cindy Pon. Bu yönden de bu kitabın satırlarında kaybolmaya can atıyorum.

Sonsuz+Bir- Amy Harmon
Hoş bir görüntüsü var “Sonsuz+Bir”in. Kitap yorumları da genel anlamda olumlu. “İsyan”dan sonra okumayı düşünmekteyim.

Açlık Oyunları, Ateşi Yakalamak, Alaycı Kuş- Suzanne Collins
“Açlık Oyunları”nın normalde birinci kitabını okumuştum. Ama sonra serisini istettiğim için bir daha hepsini birden okumaya karar verdim. 1. Kitap efsaneydi. Devamından da ümitliyim.

Cinder- Marissa Meyer
Bu kitabı da sevgili Mor Düşler Kitaplığı’ndan görmüştüm. Konusu da bayağı bir hoş. O yüzden eksik kalmayıp hemen aldım bu kitabı da. Bakalım Marissa Meyer bizi nasıl harika diyarlara sürükleyecek.

Toplam okunacak 12 kitabım var. Hepsini de şu an çocuklarım gibi görüyorum. Benim için çok değerliler yani. Bakalım beğenecek miyim kitaplarımı.

Yazdığım bu kitapların arasından okuduklarınız var mı? Varsa beğendiniz mi? Düşüncelerinizi merakla bekliyorum.

Hepinize kocaman sevgiler gönderiyorum değerli okuyucularım!



10 Mart 2020 Salı

Kaçış | Kitap Yorumu

Hepinize selamlar! Uzun bir aradan sonra tekrardan bloğuma yazı yazmak iyi geldi. O kadar yoğunum ki normalde 3 veya 4 günde bitirebileceğim bu kitabı yaklaşık olarak 1 hafta kadar bir sürede bitirebildim ancak.

Scott Sigler’ın yazdığı “Uyanış” adlı kitabın ikincisi olan “Kaçış”ı bugün sizlere inceleyeceğim. Umarım bu yazım hoşunuza gider. “Kaçış” serinin 2. Kitabı olduğu için bu incelemem spoiler içerir. Yani eğer seriyi okumayı düşünüyorsanız bu incelemeyi yarım bırakmanızı öneririm. Ya da “Uyanış” için yaptığım kitap incelemesine bakabilirsiniz. Linkini bırakayım hemen.

Neyse daha fazla uzatmadan hemen incelememe geçeyim :)

Ne anlatıyor?

Omeyocan’a ulaşan Em ve arkadaşları yeni hayatlarına başlamaya hazırken yine başlarına gelmeyen kalmaz. Yetişkinlerden ve tüm problemlerden kurtulduklarını düşünürken aslında birçok şeyin yeni başladığını fark etmeleri üzerine Em Savage ve arkadaşları yeni bir maceraya daha yelken açarlar. Açlık her şeyi bu kadar etkilerken Em yaklaşık 300 boğazın hayatta kalmasını sağlayabilecek miydi? Peki ya Omeyocan’da başkaları da varsa?...  Bu mümkün müydü?

Benim düşüncelerim neler?

Scott Sigler beni yine şaşırtmadı. Uyanış gibi Kaçış’ta mükemmeldi. Okuduğum kaliteli bilimkurgulardandı. Kimi sayfalarda şoklar içerisinde kalırken kimi sayfalarda karakterler gibi ben de heyecanlanıp korktum. Şu an 3. Kitap olan “Kurtuluş”a başladım. Zaman bulabilirsem onu da hemen bitirip incelemesini yapmayı düşünüyorum.
Dediğim gibi kaliteli, heyecanlı ve soluksuz bırakan bir kitaptı. İnsanın elinden düşüresi gelmiyor. Bir de ben bir bilimkurgu hastası olduğum için ayrı bir sevdim.

Bu incelememi zaman ayırıp okuduğunuz için çok ama çok teşekkür ederim. Şu sıralar çok yoğunum. Bu yüzden incelemem biraz kısa olmuş olabilir. Eğer böyle olduysa kusuruma bakmayın lütfen. Umarım bu incelememi beğenirsiniz. Kendinize çok iyi bakın hepinize kocaman sevgiler değerli okuyucularım! :)
Bu kitaba puanım: 8/10