Light Pink Pointer

23 Temmuz 2021 Cuma

Bir Kadının Hayatından 24 Saat | Kitap Yorumu

Hepinize selamlar. Bugün sizlere Stefan Zweig’in yazdığı “Bir Kadının Hayatından 24 Saat” isimli kitabı inceliyorum. Umarım bu incelememden hoşnut kalırsınız. O zaman sizleri bekletmeden incelememe geçiyorum.

Ne anlatıyor?

Ana karakterlerden biri olan Hanımefendi, günün birinde kaldığı oteldeki Madam Henriette isimli bir kadının eşi ve çocuklarını bırakıp oteldeki yeni tanıştığı başka bir adam ile kaçması üzerine bu kaçan kadını savunur ve herkes kendisine çıkışır. Nasıl olurdu da bu kadını savunurdu? Eşi ve çocuklarını bırakıp gitmiş bir kadını savunan başka bir kadın nasıl biri olabilirdi ki?

Ana karakterimiz olan Hanımefendi ise bir kadının kocasının yüzüne bakıp kocasını aldatmasındansa böyle bir şey yapmasının daha doğru olduğunu savunur. Her kadının hayatında böyle anlarının olabileceğini ve eğer bir kişi mutsuzsa gerçekleşen olay onun sadece bahanesidir diye düşünerek düşüncelerini belli eder.

Bunun üzerine otelde kalanlardan biri olan Mrs. C. Hanımefendi’nin bu sözlerinden çok etkilenir ve kendisine yaşadığı bazı şeyleri anlatmak istediğini söyler. Bir kadının yaşamının 24 saatte nasıl da değişebileceğini kanıtlayan bu olay ise hem Mrs. C. İçin anlatması zorlu hem de Hanımefendi için dinlemesi üzücü bir hikâyedir…

Benim düşüncelerim neler?

Ana karakterlerden biri olan Hanımefendi’nin düşünce tarzı bence çok hoştu. Kendisini birçok konuda takdir ettim.

Mrs. C.’nin öyküsünden oluşan bu kitapta bir kadının daha doğrusu bir insanın yaşamının 24 saatte nasıl da tepetaklak olabileceğini okuyoruz.

Bir insanın tutkuları uğruna nasıl da yanıp kül olabileceği, bağımlılıklardan vazgeçmenin nasıl da zorlu olabileceğini iliklerimizde hissettiğimiz hoş  bir kitaptı.

Aynı zamanda tüm otelde kalanların kaçan kadını kötülemesi, adını lekelemesi ama kaçan ve iyi anlaştıkları beyefendiyi sadece kınamaları ise dikkatimi çekti. Beyefendi’den söz bile edilmezken kaçan Hanımefendi yerden yere vuruluyor. Bu da toplumun ataerkilliğinin bir göstergesidir bana kalırsa.

Bir şey daha belirtmeliyim ki dipnotlar çok karışık bir şekilde yazılmıştı. Düzenleyen ya da bununla ilgilenen kişinin işini çok da iyi yapamadığını düşünüyorum maalesef. Rastgele yerleştirilmişti dipnotlar. Birininkini okurken bir diğer dipnotu okuyamamak bana kalırsa oldukça büyük ve düzeltilmesi gereken bir hata.

Buralar hafiften spoiler içerebilir. Yani kitabı okumadıysanız kitap hakkında öğrenmediğiniz şeyleri öğrenebilirsiniz. Bu yüzden kitabı okumadıysanız buraları okumanızı önermiyorum.

Bana kalırsa Mrs. C.’nin Genç Çocuk’tan hoşlanmasının bir sebebi kumar masasındaki tek duygularını yansıtmaktan çekinmeyen kişi olmasıydı. Diğer herkes yüzlerini kaskatı tutup mekanik birer robot gibi oyununa bakarken Genç Çocuk hiçbir duygu belirtisi göstermekten korkmuyor ve tutkuyla oyununu oynuyordu.

Genç Çocuk’un bu tutku ve duygu yüklü karakterini kumar masasında kaybetmesinden korkan Mrs. C. Belki de bu tutkusunu yaşamaya yönlendirmesini istedi. Kendi hayatı ellerinden kayıp gitmişken belki birine bir hayat bahşedebilirdi? Kendi hayatı bu kadar amaçsızken bu çocuk onun amacı olabilir, bu kalbini pırpır ettiren genç kendi yaşayamadıklarını yaşayabilirdi.

Bunun üzerine tabii ki Mrs. C. Yardımcı oluyor çocuğa. Ama kumar tutkusu öyle bir tutkudur ki…

Spoiler bitimi.

Mrs. C.’nin yaşadığı oldukça zorlu ve yıpratıcı bu anıyı okurken kalbim burkula burkula okudum. Kalbi pır pır ederken kalbinin de kumar masasında kaybedileceğinden habersiz Mrs. C. Yaşamının bu zorlu anlarını Hanımefendi’ye anlatabilecek midir? Hanımefendi’nin tepkisi ne olacaktır?

Benim düşüncelerim bunlardı. Siz “Bir Kadının Hayatından 24 Saat”i okudunuz mu? Sizin düşünceleriniz neler?

İncelememi okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Kendinize çok iyi bakın. Hep mutlu olun, mutluluğu hak edenlere değer verin…

Bu kitaba puanım: 8/10

Alıntılar

“İnsanların çoğunun hayal gücü kısıtlıdır. Kendilerine doğrudan dokunmayan, sivri ucu sert bir biçimde ısrarla duyularını harekete geçirmeyen şey, onları neredeyse hiç tahrik etmez; ancak tam gözlerinin önünde meydana gelen ve duygularının dokunma mesafesindeki en ufak bir şey dahi içlerinde ölçüsüz bir tutkuyu tutuşturur. Böyle bir durumda da nadiren gösterdikleri duyarlılıklarının yerini yersiz ve abartılı biri şiddet alır.”

“Sonrasında Alman bayan da bunu abartarak ders verircesine, bir yandan gerçek kadınların, öte yandan da Madam Henriette gibi ‘doğasında azgılık yatan’ kadınların olduğu söyleyince sabrım iyice taştı ve ben de saldırgan olmaya başladım. Bir kadının hayatının bazı anlarında isteği ve bilgisi dışında gizemli güçlerin etkisi altında olabileceği gerçeğine karşı gösterilen dirençte, insanın kendi içgüdülerinden duyduğu korkunun ve doğasındaki şeytanlıkların yattığını ve bazı insanların kendilerini: ‘kolay baştan çıkarılanlar’dan güçlü hissetmekten zevk aldıklarını dile getirdim.”

“Devletin adaleti bu tür olaylar hakkında elbette benden daha sert karar verir, genel ahlak kurallarını ve gelenekleri acımasızca korumak onun yetkisindedir: Bu da onun insanları affetmesini değil, yargılamasını zorunlu hale getirmektedir. Fakat ben sivil biri olarak neden gönüllü biçimde bir savcının rolünü üstlenmem gerektiğini anlamıyorum: Ben savunma tarafında olmayı tercih ediyorum. Şahsen ben insanları yargılamak yerine, onları anlamaya çalışmaktan zevk alıyorum.”

“Belli bir amaç için yaşanmayan her hayat da bir yanılgıdır.”

“Minnettarlık, insanlarda bu duyguyu hissetmek artık çok nadirdir ve özellikle en çok minnet duyanlar bunu pek ifade edemezler, şaşkın bir şekilde susarlar, utanırlar ve duygularını gizlemek için de bazen öylece durup kalırlar.”

“Şimdi o karışıklıktan kaskatı bir şekilde kendime gelmiş, hatırlamak dediğimiz o kendini kandırmaca büyüsü sayesinde kaybolup uzaklaşan yaşananlara koşup keyfini çıkararak tekrar tatmak istiyordum: Böyle durumlar insanın anladığı ya da anlamadığı şeylerdir. Belki de bunları anlamak için insanın yanan bir yüreği olması gerekir.”

“Kızgınlığımı ve hayal kırıklığımı size anlatamam. Fakat o anki duygularımı bir düşünün. Uğruna bütün hayatımı feda etmeye hazır olduğum bir insan için elinin tersiyle öylece kovalayacağı bir sinek kadar değerim yoktu.”

“Büyük büyük laflarla ruh, mana, duygu dediğimiz, acı ve ıstırap dediğimiz şeylerin gerçekte ne kadar da güçsüz, zavallı, acı veren şeyler olduğunu korkuyla şu an dahi hissediyorum.”

“Zaten yaşlanmak da insanın geçmişinden artık korkmamasından başka bir şey değildir.”

 

11 yorum:

  1. okumuştum ivit, ne güzel anlatmışsın. tutkular işte onlar olmasaydı romanlar filmler olmazdı :) zweig keyifli hıhıms :) daha önce de okumuştun eveeet :) ben iş bankası ndan okumuştum, seninki başka yayınevi galiba. bi de ne güzel foto o yaa, neresi ki, doğa ne güzel, manzara, vadi gibi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zweig'in kalemi gerçekten çok farklı. Her karakter için ayrı bir yaşam hikayesi her karakterin psikolojisinin derinlerine inmek çok zor. Kaliteli bir kalem kendileri. Çektiğim fotoğraf Karadeniz'deki Karester Yaylası'ndan. Çok güzel yer mutlaka gidilmeli. :)

      Sil
  2. Tanıtım güzel olmuş. Belki kitabı okurum diye spoiler kısmını atladım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Okursanız umarım beğenirsiniz.

      Sil
  3. Merhabalar.
    Kitapla ilgili tanıtımınız ile birlikte kitaba yönelik duygu ve düşüncelerinizden yola çıkarak bir kanaate varılabilir. Ancak, kitabın tamamı okunduğunda her şeyin daha iyi anlaşılacağı ve kitap hakkında sağlıklı bir yorumda bulunabileceği bir gerçektir.

    Kitabın tanıtımı ile birlikte kitapla ilgili duygu ve düşüncelerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim. Kaleminize ve yüreğinize sağlıklar dilerim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar. Dediğiniz gibi kitabın tamamı okuduğunda insanlar daha rahat bir kanaate varabilir. Ben tanıtımla görevliyim ama okuyucunun kendi düşünceleri çok önemli.😊
      Bu güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. Sağlıcakla kalın. Saygılar.

      Sil
  4. Kesinlikle katılıyorum. Karakterlerin psikolojisinin derinlerine inmek zaten sadece Zweig gibi başarılı yazarların işi olabilirdi. :)
    İş bankası bulamadım maalesef. Ben de bu yayınevini deneyeyim dedim. :)

    YanıtlaSil
  5. Bu yazardan Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu kitabını okuyup çok sevmiştim, bu kitabını da okuyacağım mutlaka. Çok hoş bir yorum olmuş <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Siz güzel baktığınız için hoş görünmüştür. Umarım okursanız beğenirsiniz. <3

      Sil
  6. ben geldim:)
    bu kitabı okumadım malesef ki. o yüzden spoiler kısmında gözlerimi şaşı yaptım:P

    gerçekten de fotoğrafta gözüken manzara harika. umarım güzel anlar biriktiriyorsundur orada.:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş geldin. Özlendin! :)
      Opss aman dikkat spoiler kısmına. :D
      Güzel anlar biriktirdim galiba ya. Komik ve eğlenceliydi. :) tekrardan hoş geldin.

      Sil