Hepinize selamlar. Bugün sizlere Stefan Zweig’in yazdığı “Bir Kadının Hayatından 24 Saat” isimli kitabı inceliyorum. Umarım bu incelememden hoşnut kalırsınız. O zaman sizleri bekletmeden incelememe geçiyorum.
Ne
anlatıyor?
Ana
karakterlerden biri olan Hanımefendi, günün birinde kaldığı oteldeki Madam
Henriette isimli bir kadının eşi ve çocuklarını bırakıp oteldeki yeni tanıştığı
başka bir adam ile kaçması üzerine bu kaçan kadını savunur ve herkes kendisine
çıkışır. Nasıl olurdu da bu kadını savunurdu? Eşi ve çocuklarını bırakıp gitmiş
bir kadını savunan başka bir kadın nasıl biri olabilirdi ki?
Ana
karakterimiz olan Hanımefendi ise bir kadının kocasının yüzüne bakıp kocasını
aldatmasındansa böyle bir şey yapmasının daha doğru olduğunu savunur. Her
kadının hayatında böyle anlarının olabileceğini ve eğer bir kişi mutsuzsa
gerçekleşen olay onun sadece bahanesidir diye düşünerek düşüncelerini belli
eder.
Bunun
üzerine otelde kalanlardan biri olan Mrs. C. Hanımefendi’nin bu sözlerinden çok
etkilenir ve kendisine yaşadığı bazı şeyleri anlatmak istediğini söyler. Bir
kadının yaşamının 24 saatte nasıl da değişebileceğini kanıtlayan bu olay ise
hem Mrs. C. İçin anlatması zorlu hem de Hanımefendi için dinlemesi üzücü bir hikâyedir…
Benim
düşüncelerim neler?
Ana
karakterlerden biri olan Hanımefendi’nin düşünce tarzı bence çok hoştu. Kendisini
birçok konuda takdir ettim.
Mrs. C.’nin
öyküsünden oluşan bu kitapta bir kadının daha doğrusu bir insanın yaşamının 24
saatte nasıl da tepetaklak olabileceğini okuyoruz.
Bir insanın
tutkuları uğruna nasıl da yanıp kül olabileceği, bağımlılıklardan vazgeçmenin
nasıl da zorlu olabileceğini iliklerimizde hissettiğimiz hoş bir kitaptı.
Aynı zamanda
tüm otelde kalanların kaçan kadını kötülemesi, adını lekelemesi ama kaçan ve
iyi anlaştıkları beyefendiyi sadece kınamaları ise dikkatimi çekti. Beyefendi’den
söz bile edilmezken kaçan Hanımefendi yerden yere vuruluyor. Bu da toplumun ataerkilliğinin
bir göstergesidir bana kalırsa.
Bir şey daha
belirtmeliyim ki dipnotlar çok karışık bir şekilde yazılmıştı. Düzenleyen ya da
bununla ilgilenen kişinin işini çok da iyi yapamadığını düşünüyorum maalesef.
Rastgele yerleştirilmişti dipnotlar. Birininkini okurken bir diğer dipnotu
okuyamamak bana kalırsa oldukça büyük ve düzeltilmesi gereken bir hata.
Buralar
hafiften spoiler içerebilir. Yani kitabı okumadıysanız kitap hakkında
öğrenmediğiniz şeyleri öğrenebilirsiniz. Bu yüzden kitabı okumadıysanız
buraları okumanızı önermiyorum.
Bana kalırsa
Mrs. C.’nin Genç Çocuk’tan hoşlanmasının bir sebebi kumar masasındaki tek
duygularını yansıtmaktan çekinmeyen kişi olmasıydı. Diğer herkes yüzlerini
kaskatı tutup mekanik birer robot gibi oyununa bakarken Genç Çocuk hiçbir duygu
belirtisi göstermekten korkmuyor ve tutkuyla oyununu oynuyordu.
Genç Çocuk’un
bu tutku ve duygu yüklü karakterini kumar masasında kaybetmesinden korkan Mrs.
C. Belki de bu tutkusunu yaşamaya yönlendirmesini istedi. Kendi hayatı
ellerinden kayıp gitmişken belki birine bir hayat bahşedebilirdi? Kendi hayatı
bu kadar amaçsızken bu çocuk onun amacı olabilir, bu kalbini pırpır ettiren
genç kendi yaşayamadıklarını yaşayabilirdi.
Bunun üzerine
tabii ki Mrs. C. Yardımcı oluyor çocuğa. Ama kumar tutkusu öyle bir tutkudur ki…
Spoiler
bitimi.
Mrs. C.’nin
yaşadığı oldukça zorlu ve yıpratıcı bu anıyı okurken kalbim burkula burkula
okudum. Kalbi pır pır ederken kalbinin de kumar masasında kaybedileceğinden
habersiz Mrs. C. Yaşamının bu zorlu anlarını Hanımefendi’ye anlatabilecek
midir? Hanımefendi’nin tepkisi ne olacaktır?
Benim
düşüncelerim bunlardı. Siz “Bir Kadının Hayatından 24 Saat”i okudunuz mu? Sizin
düşünceleriniz neler?
İncelememi
okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Kendinize çok iyi bakın. Hep mutlu olun,
mutluluğu hak edenlere değer verin…
Bu kitaba
puanım: 8/10
Alıntılar
“İnsanların
çoğunun hayal gücü kısıtlıdır. Kendilerine doğrudan dokunmayan, sivri ucu sert
bir biçimde ısrarla duyularını harekete geçirmeyen şey, onları neredeyse hiç
tahrik etmez; ancak tam gözlerinin önünde meydana gelen ve duygularının dokunma
mesafesindeki en ufak bir şey dahi içlerinde ölçüsüz bir tutkuyu tutuşturur. Böyle
bir durumda da nadiren gösterdikleri duyarlılıklarının yerini yersiz ve
abartılı biri şiddet alır.”
“Sonrasında
Alman bayan da bunu abartarak ders verircesine, bir yandan gerçek kadınların,
öte yandan da Madam Henriette gibi ‘doğasında azgılık yatan’ kadınların olduğu
söyleyince sabrım iyice taştı ve ben de saldırgan olmaya başladım. Bir kadının
hayatının bazı anlarında isteği ve bilgisi dışında gizemli güçlerin etkisi
altında olabileceği gerçeğine karşı gösterilen dirençte, insanın kendi
içgüdülerinden duyduğu korkunun ve doğasındaki şeytanlıkların yattığını ve bazı
insanların kendilerini: ‘kolay baştan çıkarılanlar’dan güçlü hissetmekten zevk
aldıklarını dile getirdim.”
“Devletin
adaleti bu tür olaylar hakkında elbette benden daha sert karar verir, genel
ahlak kurallarını ve gelenekleri acımasızca korumak onun yetkisindedir: Bu da
onun insanları affetmesini değil, yargılamasını zorunlu hale getirmektedir. Fakat
ben sivil biri olarak neden gönüllü biçimde bir savcının rolünü üstlenmem
gerektiğini anlamıyorum: Ben savunma tarafında olmayı tercih ediyorum. Şahsen ben
insanları yargılamak yerine, onları anlamaya çalışmaktan zevk alıyorum.”
“Belli bir
amaç için yaşanmayan her hayat da bir yanılgıdır.”
“Minnettarlık,
insanlarda bu duyguyu hissetmek artık çok nadirdir ve özellikle en çok minnet
duyanlar bunu pek ifade edemezler, şaşkın bir şekilde susarlar, utanırlar ve
duygularını gizlemek için de bazen öylece durup kalırlar.”
“Şimdi o
karışıklıktan kaskatı bir şekilde kendime gelmiş, hatırlamak dediğimiz o
kendini kandırmaca büyüsü sayesinde kaybolup uzaklaşan yaşananlara koşup
keyfini çıkararak tekrar tatmak istiyordum: Böyle durumlar insanın anladığı ya
da anlamadığı şeylerdir. Belki de bunları anlamak için insanın yanan bir yüreği
olması gerekir.”
“Kızgınlığımı
ve hayal kırıklığımı size anlatamam. Fakat o anki duygularımı bir düşünün. Uğruna
bütün hayatımı feda etmeye hazır olduğum bir insan için elinin tersiyle öylece
kovalayacağı bir sinek kadar değerim yoktu.”
“Büyük büyük
laflarla ruh, mana, duygu dediğimiz, acı ve ıstırap dediğimiz şeylerin gerçekte
ne kadar da güçsüz, zavallı, acı veren şeyler olduğunu korkuyla şu an dahi
hissediyorum.”
“Zaten
yaşlanmak da insanın geçmişinden artık korkmamasından başka bir şey değildir.”
okumuştum ivit, ne güzel anlatmışsın. tutkular işte onlar olmasaydı romanlar filmler olmazdı :) zweig keyifli hıhıms :) daha önce de okumuştun eveeet :) ben iş bankası ndan okumuştum, seninki başka yayınevi galiba. bi de ne güzel foto o yaa, neresi ki, doğa ne güzel, manzara, vadi gibi :)
YanıtlaSilZweig'in kalemi gerçekten çok farklı. Her karakter için ayrı bir yaşam hikayesi her karakterin psikolojisinin derinlerine inmek çok zor. Kaliteli bir kalem kendileri. Çektiğim fotoğraf Karadeniz'deki Karester Yaylası'ndan. Çok güzel yer mutlaka gidilmeli. :)
SilTanıtım güzel olmuş. Belki kitabı okurum diye spoiler kısmını atladım.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Okursanız umarım beğenirsiniz.
SilMerhabalar.
YanıtlaSilKitapla ilgili tanıtımınız ile birlikte kitaba yönelik duygu ve düşüncelerinizden yola çıkarak bir kanaate varılabilir. Ancak, kitabın tamamı okunduğunda her şeyin daha iyi anlaşılacağı ve kitap hakkında sağlıklı bir yorumda bulunabileceği bir gerçektir.
Kitabın tanıtımı ile birlikte kitapla ilgili duygu ve düşüncelerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim. Kaleminize ve yüreğinize sağlıklar dilerim.
Selam ve saygılarımla.
Merhabalar. Dediğiniz gibi kitabın tamamı okuduğunda insanlar daha rahat bir kanaate varabilir. Ben tanıtımla görevliyim ama okuyucunun kendi düşünceleri çok önemli.😊
SilBu güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. Sağlıcakla kalın. Saygılar.
Kesinlikle katılıyorum. Karakterlerin psikolojisinin derinlerine inmek zaten sadece Zweig gibi başarılı yazarların işi olabilirdi. :)
YanıtlaSilİş bankası bulamadım maalesef. Ben de bu yayınevini deneyeyim dedim. :)
Bu yazardan Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu kitabını okuyup çok sevmiştim, bu kitabını da okuyacağım mutlaka. Çok hoş bir yorum olmuş <3
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Siz güzel baktığınız için hoş görünmüştür. Umarım okursanız beğenirsiniz. <3
Silben geldim:)
YanıtlaSilbu kitabı okumadım malesef ki. o yüzden spoiler kısmında gözlerimi şaşı yaptım:P
gerçekten de fotoğrafta gözüken manzara harika. umarım güzel anlar biriktiriyorsundur orada.:)
Hoş geldin. Özlendin! :)
SilOpss aman dikkat spoiler kısmına. :D
Güzel anlar biriktirdim galiba ya. Komik ve eğlenceliydi. :) tekrardan hoş geldin.