Hepinize selamlar. Bu haftanın Kelime Oyunu’nun kelimeleri yine benden. Kelimeler ise: Gözyaşı, şamdan, balo salonu, uçurtma ve deniz. Umarım bu yazımdan hoşnut kalırsınız. Kelime Oyunu nedir diye soranlarınız buraya tıklayarak cevaba ulaşabilirsiniz. O zaman uzatmadan yazıma geçiyorum.
Denizin Gözyaşları
Bayan S.
Fırfırlı, çok katmanlı, kabarık ve dantellerle ince bir şekilde işlenmiş
elbisesinin içinde çok zarif duruyordu. Topuz yapılmış kuzgun karası saçlarının
arasına çiçekler konmuş, şık bir görünüm kazandırılmıştı kendisine. Kapkalın
kaşları ve açık renk teniyle kimilerine göre güzelken kimilerine göre oldukça sıradandı.
Davet
edildiği balo birçok kişinin ancak rüyalarında gidebileceğini düşündüğü oldukça
üst düzey soyluların davetli olduğu çok önemli bir baloydu. Ama Bayan S. Bunun
için bir heyecan duymuyordu. Tam tersi oldukça kasvetli bir ruh haline sahipti.
Çevresindekiler tarafından oldukça neşeli ve samimi göründüğü söylense de
aslında zihninin içinde nasıl fırtınalar koptuğundan habersizlerdi. Öyle ki
bunu söyleyenlerden biri Bayan S.’yi gece çılgınlar gibi ağlarken görseydi
eminim şoka girerdi.
Hizmetçilerden
biri Bayan S.’nin boynuna oldukça güzel kokan bir esans sürerken Bayan S.
Hareketsiz ve solgun bir şekilde aynaya bakıyordu. Hiçbir şey düşünmemeye
çalışıyordu. Düşünürse, kaybolurdu. Düşünürse, çok şey kaybederdi.
Hazırlıkları
tamamlanan Bayan S. Şapkasını kafasına yerleştirip atlı arabasına bindi. Saray
doğru yol aldı. Oldukça kalabalık olan soylular atlı arabalarıyla saray girişine
sıralanmıştı. En sonunda sıra Bayan S.’ye geldi yavaşça arabadan indi ve balo
salonuna doğru yol aldı.
Buraya
gelmeyi hiç istemiyordu ama yalnız olduğunda düşüncelerinin sesini bastıracak
hiçbir şey yapamıyordu. Kalabalıkta huzur buluyordu çünkü zihni bu salondaki
binlerce insanın çıkardığından daha çok ses çıkarıyordu.
Yavaşça
yerine yerleşen Bayan S. Balonun başlamasıyla gülümsemek zorunda olduğunu
hatırladı. Kendisini selamlayan herkese gülümsedi. Herkesi güldürdü ve
eğlendirdi. İnsanları eğlendirerek iyilik yaparsa belki zihnindeki günahlardan
kurtulabilirdi. Hep böyle yapardı zaten. İnsanları eğlendirirdi. Bir şaklaban
gibi. İnsanlar da bu şaklabana güler, ne yaşadığını bilmezlerdi. Çoğu zaman hep
neşeli diye onu ciddiye bile almazlardı. Ah o insanlar! Asıl şaklabanın
kendileri olduklarından habersizler. İnsanları küçük görerek kendilerini
küçülttüklerinden haberleri bile yoktu.
Bayan S.’nin
gülümseyecek ve şaka yapacak dermanı kalmamıştı. Yavaşça ve kimseye fark
ettirmeden oradan ayrıldı. Bunun için ayrı bir çaba harcamasına gerek yoktu.
Kimse gitmesini umursamazdı. Günlük eğlence dozlarını almışlardı. Bayan S.’ye
artık ihtiyaç yoktu.
Bulduğu
garip bir odaya girdi. Burada küçük yuvarlak bir masa vardı. Üstünde mumları
olan bir şamdan bulunuyordu. Odanın geri kalanı ise şöyleydi: Yerde uzanan
pofuduk bir halı, cayır cayır yanan bir şömine ve kırmızı koltuklar.
Bayan S.
Kendini koltuğa bırakmayı düşündüyse de bacakları daha fazla kaldıramadı
kendisini. Sanki bacakları da düşüncelerinin ağırlığından mustaripmiş gibi onu
taşıyamadılar. Bayan S. Yuvarlak masaya tutundu ve hıçkırarak ağladı. Hayır,
hayır, hayır! Düşünmek istemiyordu. Zihninin konuşmasını istemiyordu! “Lütfen
lütfen sus!” diye yalvardı karanlığa. Ama zihni ona itaat etmiyordu. Kontrolü
elden kaybedeli çok zaman olmuştu.
Bayan S.
Düşüncelerinin üstüne gitmesi gerektiğinin gayet farkındaydı. Ama korkuyordu.
Neden korktuğunu da bilmiyordu. Elleri kulaklarının üzerinde sımsıkı duruyor,
sanki kulaklarını kapatırsa zihninin susacağını düşünüyordu.
“Ağlamayın
artık.”
Bayan S.
Olduğu yerde sıçradı. Etrafını deli gibi taradı. Oysa odada kimsecikler yoktu.
Sesin nerden geldiğini anlayamadı. Ta ki masanın üstündeki şamdan tekrar
konuşana kadar.
“Yardımcı
olabilir miyim?”
Bayan S. En
sonunda kafayı yediğini düşündü. Konuşan bir şamdan görmek pek de normal
insanlara özgü bir davranış değildi.
“Ah evet ben
konuşan bir şamdanım. Herkes beni ilk gördüğünde aynı tepkiyi veriyor. Ah her
neyse hanımefendi, probleminiz nedir?”
Bayan S.
Delirip delirmediğini düşündü. Ama ne önemi vardı ki?
“Ben bunu
nasıl anlatacağımı bilmiyorum.”
“Bir
şamdanın sizi yargılamasından mı korkuyorsunuz?”
“Kendimi yargılamaktan korkuyorum. Zihnimin içindeki mahkemeye çıkmaktan delicesine
korkuyorum! Ah tanrı aşkına şamdan, bana yardım et! Düşüncelerimi
dizginleyemiyorum. Zihnim bana düşünmek ve duymak istemediğim şeyler
fısıldıyor. Kaçamıyorum ondan. Kapana kısıldım! Hapishanede veya başka herhangi
bir yerde kapana kısılmamışken bir insan nasıl kendi zihninin mahkûmu olurdu?
Bunu aklın alıyor mu şamdan?”
Şamdan
sessizdi. Öyle ki Bayan S. Bir anda gerçekten delirip sesi kendisinin mi
yarattığını düşündü.
“Seni
anlıyorum.”
“Ah, hayır
anlamıyorsun. Beni kimse anlayamaz. Hiç kimse! Çünkü ben daha kendimi
anlayamıyorum, neyim var bilmiyorum!”
“Ama ben
anlıyorum. Bu durumdan mustarip gördüğüm ilk kişi değilsin.”
“Nasıl
yani?”
Şamdan
gülümsediğini belli edercesine bir ses çıkardı.
“Pencereye
bak hanımım. Ne görüyorsun?”
Bayan S.
Pencereye döndü. Dışarıda bir uçurtma uçuyordu. Yeşil renkliydi ve arkasından
kurdelesi rüzgârda uçuşuyordu. Üstüne bir gülen yüz çizilmişti.
“İşte o
gördüğünüz uçurtma bir zamanlar sizin gibi kendiyle yüzleşemeyen bir
beyefendiydi. Kendisi de çareyi bu odaya koşup ağlamakta buldu. Ah ne de çok
ziyaretçim var! Neyse, daha sonrasında kendisini kurtarmam için yalvardı. Ben
de kendisini kurtaracağımı söyledim. Ne istediğini sorduğumda bana ‘Bir uçurtma
olmak istiyorum!’ dedi. ‘Bir uçurtma mı?’ diye sormadan edemedim. Kim uçurtma
olmak isterdi ki? O ise bana ‘Artık özgür olmak istiyorum. Yeterince acı
çektim. Bunu hak ettim.’ Diye cevap verdi. Makul bir açıklamaydı. Ama kimseye
boşuna yardım etmem. Gözyaşı karşılığında istediğini yapacağımı söyledim.”
“Gözyaşı mı?
Neden?”
“Çünkü eğer
bir uçurtma olmak istiyorsa ruhunu almam gerekiyordu. O bu ruhu hak etmiyordu
zaten. Problemlerinden kaçan kimse bir ruhu hak etmez.”
“Dediklerine
katılmıyorum. Herkes bir ruhu hak eder. Hem gözyaşı ile ruhun alakası nedir
ki?”
“Gözyaşları
ruhtan akar hanımefendi. Acı çekmemizin nedeni budur. Acımız için gözyaşı
dökerken ruhumuzdan parçalar götürürüz. Yani aslında ruhumuz gözyaşlarından
oluşmuştur. Her ağladığımızda ondan bir parça götürürüz. Böylece ruh yavaş
yavaş kedere kapılır ve tüm stokunu bitirir. Bu adam da stokunu neredeyse
bitirmişti. Berbat durumdaydı. Son kalan birkaç ruhunun parçasını da almak en
mantıklısıydı böylece başka birinin yararına bu ruh tekrardan kullanılabilirdi.
Ben de kendisine bu olayın mantığını anlattım ve o da bana gözyaşını armağan
etti. Ben de kendisi bir uçurtmaya çevirdim. Arada buraya uğrayıp şimdi yaptığı
gibi camın arkasından kendisi gibi olanları izler. Ruhunu da başka birine
armağan ettim. Gerçekten yaşamayı isteyen birine. Böylece herkes için çok daha
iyi bir yaşam sağlamış oldum.”
Bayan S.
Şaşkınlıkla dinliyordu bu şamdanı. Ne yapmalıydı bilmiyordu ama bildiği bir şey
varsa o da bu eziyetten kurtulmak istediğiydi.
“Beni de
istediğim şeye dönüştürebilir misin?”
“Tabii. Ama
bu kararından emin misin? Ruhunu bir kez verdin mi bir daha geri alamazsın.”
Bayan S. Bir
saniye bile düşünmedi. Normalde her şeyi düşünen zihni bunu düşünmedi.
“Eminim. Hem
de çok.”
“Peki
hanımım, ne olmak istiyorsunuz?”
“Ben denize karışmak istiyorum. Denizle bir olmak istiyorum. Huzuru bu tuzlu su parçasında bulmak
istiyorum. İnsanların telaşını seyredeyim, balıklarla bir olayım istiyorum. Yaşanmışlıklarını duymak istiyorum. Hayatta bir kere kendim için değil
başkaları için endişelenmek istiyorum. Ben artık huzur istiyorum, çünkü ben de
Bay Uçurtma gibi bunu hak ettim.”
“Pes
ediyorsunuz yani?”
“Anlayamadım?”
“Siz de Bay
Uçurtma da pes ediyorsunuz. Savaşmıyorsunuz. Kaçıyorsunuz. Ama kaçanın
kovalanacağından habersizsiniz. Belki de gayet farkındasınız ama umurunuzda
değil çünkü güvende hissetmiyorsunuz. Bir insan kendi zihninde güvende
hissedemezken nasıl bu dünyaya karşı güven hissetsindi ki? Ama yine de bunun
çözümü kaçmak mıdır hanımım?”
“Ben
savaşamayacak kadar yorgunum, şamdan. Kaçmak daha kolay olduğu için belki de.
Kaça kaça yoruldum en sonunda. Savaşacak gücüm kalmadı. Artık buraya ait
değilim. Artık kendim için bir şeyler yapma zamanım geldi.”
“Pişman
olacaksınız.”
“Bırakın
olayım. Pişman olma onurunu bana bahşedin.”
Şamdan ne
derse desin durumun zaten değişmeyeceğini biliyordu. Bu hanımefendi de Bay
Uçurtma gibi tüm stokunu bitirmek üzereydi ve şamdan bunu görebiliyordu. Çok
yıpranmıştı. Bir insanı bir insan değil kendisi yıpratıyordu yine.
“Tamamdır,
kabul ediyorum hanımım. Lütfen dileğini gerçekleştirmem için mumlarımdan birine
gözyaşını damlat.”
Bayan S.
Titreyen elleriyle masadan destek alarak ayağa kalktı. Kendini ağlamak için
zorlamasına gerek yoktu zaten ağlıyordu. Gözyaşını muma akıtınca ne olacağını
bilmiyordu. Nasıl hissedeceğini bilmiyordu. Ama zaten bir önemi yoktu. Kararını
vermişti. Böylece gözyaşını muma doğru akıttı. Gözyaşının muma damladığında
çıkan cız sesiyle sanki Bayan S.’nin de ruhu cız edip içinden çekilmişti. Boşluğun
içine dolduğunu hissediyor, etraf yavaşça kararıyordu. Karanlıkta bir yerlerde
şamdanın sesini duyuyordu ama nereden geldiğini bilmiyordu.
“Hoşça kalın
hanımım. Mutlu olun. Artık zihninizin mahkûmu değilsiniz. Firar ediyorsunuz.”
Bayan S.’nin
yüzünde buruk bir tebessüm peyda etti. Yavaşça dudaklarını oynattı.
“Artık
zihnimin mahkûmu değilim.”
Son sözleri
bunlar oldu. Artık denize karışmıştı. Denizle bir olmuştu. Kendi dünyasıyla
bağını koparıp yeni bir dünyaya adım atmıştı. İnsanlar telaş içinde
koşturuyordu. Kimisi gülüyor, kimisi ağlıyor kimisi ise endişe içinde.
Şamdan ise
bir kişinin daha ruhunu alıp bir kişiye daha bir ruh bahşetti. Uçurtma ise cama
bir kere tıklatıp oradan uzaklaştı.
İnsanlar
Bayan S.’nin yokluğunu ertesi gün eğlenmek için evine gittiklerinde anladılar.
Kendisini uzun süre beklediler. Ama haftalar geçmesine rağmen kimse Bayan S.’yi
görmedi. Böylece Bayan S.’yi unuttular. Evet, sadece birkaç haftada.
Kendilerini eğlendirecek başka birini çoktan bulmuşlardı. Bayan S. ise kendisini anlayan yeni dostu Bay
Uçurtma ile bir olarak sonsuza kadar bu diyarlardan uzaklaşmıştı çoktan...
SON
Yazımı
okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Kendinize çok dikkat edin. Sağlıcakla
kalın.
Güzel bir hikayeydi. Zaman zaman insan olmak ağır gelir insana. Bu durumu çok güzel yansıtmışsın. Kalemine sağlık.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. :)
SilÇok teşekkür ederim! Bay Uçurtma artık dilek dilerken ne düşünüyorduysa... :D
YanıtlaSilVerdiğim mesajın anlaşılmasına sevindim. Tekrardan teşekkürler. :)
booooo, gelcam yineğğğğ :)
YanıtlaSilUuuu bekliyorum. :)
Silne güzel bir buluş bu, balo, şamdan, uçurtma, deniz :) hepimiz herhalde bazen ruhumuzdan sıkılırız, kendimize ağır geliriz, üf yine mi ben filan deriz herhalde :) yine nefis bir öyküydü :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Sen güzel baktığın için güzel olmuştur. :)
Sil