Light Pink Pointer

4 Ağustos 2021 Çarşamba

Kelime Oyunu #36

Hepinize selamlar. Bu haftanın Kelime Oyunu’nun kelimeleri yine benden. Kelimeler ise: Gözyaşı, şamdan, balo salonu, uçurtma ve deniz. Umarım bu yazımdan hoşnut kalırsınız. Kelime Oyunu nedir diye soranlarınız buraya tıklayarak cevaba ulaşabilirsiniz. O zaman uzatmadan yazıma geçiyorum.

Denizin Gözyaşları

Bayan S. Fırfırlı, çok katmanlı, kabarık ve dantellerle ince bir şekilde işlenmiş elbisesinin içinde çok zarif duruyordu. Topuz yapılmış kuzgun karası saçlarının arasına çiçekler konmuş, şık bir görünüm kazandırılmıştı kendisine. Kapkalın kaşları ve açık renk teniyle kimilerine göre güzelken kimilerine göre oldukça sıradandı. 

Davet edildiği balo birçok kişinin ancak rüyalarında gidebileceğini düşündüğü oldukça üst düzey soyluların davetli olduğu çok önemli bir baloydu. Ama Bayan S. Bunun için bir heyecan duymuyordu. Tam tersi oldukça kasvetli bir ruh haline sahipti. Çevresindekiler tarafından oldukça neşeli ve samimi göründüğü söylense de aslında zihninin içinde nasıl fırtınalar koptuğundan habersizlerdi. Öyle ki bunu söyleyenlerden biri Bayan S.’yi gece çılgınlar gibi ağlarken görseydi eminim şoka girerdi.

Hizmetçilerden biri Bayan S.’nin boynuna oldukça güzel kokan bir esans sürerken Bayan S. Hareketsiz ve solgun bir şekilde aynaya bakıyordu. Hiçbir şey düşünmemeye çalışıyordu. Düşünürse, kaybolurdu. Düşünürse, çok şey kaybederdi.

Hazırlıkları tamamlanan Bayan S. Şapkasını kafasına yerleştirip atlı arabasına bindi. Saray doğru yol aldı. Oldukça kalabalık olan soylular atlı arabalarıyla saray girişine sıralanmıştı. En sonunda sıra Bayan S.’ye geldi yavaşça arabadan indi ve balo salonuna doğru yol aldı.

Buraya gelmeyi hiç istemiyordu ama yalnız olduğunda düşüncelerinin sesini bastıracak hiçbir şey yapamıyordu. Kalabalıkta huzur buluyordu çünkü zihni bu salondaki binlerce insanın çıkardığından daha çok ses çıkarıyordu.

Yavaşça yerine yerleşen Bayan S. Balonun başlamasıyla gülümsemek zorunda olduğunu hatırladı. Kendisini selamlayan herkese gülümsedi. Herkesi güldürdü ve eğlendirdi. İnsanları eğlendirerek iyilik yaparsa belki zihnindeki günahlardan kurtulabilirdi. Hep böyle yapardı zaten. İnsanları eğlendirirdi. Bir şaklaban gibi. İnsanlar da bu şaklabana güler, ne yaşadığını bilmezlerdi. Çoğu zaman hep neşeli diye onu ciddiye bile almazlardı. Ah o insanlar! Asıl şaklabanın kendileri olduklarından habersizler. İnsanları küçük görerek kendilerini küçülttüklerinden haberleri bile yoktu.

Bayan S.’nin gülümseyecek ve şaka yapacak dermanı kalmamıştı. Yavaşça ve kimseye fark ettirmeden oradan ayrıldı. Bunun için ayrı bir çaba harcamasına gerek yoktu. Kimse gitmesini umursamazdı. Günlük eğlence dozlarını almışlardı. Bayan S.’ye artık ihtiyaç yoktu.

Bulduğu garip bir odaya girdi. Burada küçük yuvarlak bir masa vardı. Üstünde mumları olan bir şamdan bulunuyordu. Odanın geri kalanı ise şöyleydi: Yerde uzanan pofuduk bir halı, cayır cayır yanan bir şömine ve kırmızı koltuklar.

Bayan S. Kendini koltuğa bırakmayı düşündüyse de bacakları daha fazla kaldıramadı kendisini. Sanki bacakları da düşüncelerinin ağırlığından mustaripmiş gibi onu taşıyamadılar. Bayan S. Yuvarlak masaya tutundu ve hıçkırarak ağladı. Hayır, hayır, hayır! Düşünmek istemiyordu. Zihninin konuşmasını istemiyordu! “Lütfen lütfen sus!” diye yalvardı karanlığa. Ama zihni ona itaat etmiyordu. Kontrolü elden kaybedeli çok zaman olmuştu.

Bayan S. Düşüncelerinin üstüne gitmesi gerektiğinin gayet farkındaydı. Ama korkuyordu. Neden korktuğunu da bilmiyordu. Elleri kulaklarının üzerinde sımsıkı duruyor, sanki kulaklarını kapatırsa zihninin susacağını düşünüyordu.

“Ağlamayın artık.”

Bayan S. Olduğu yerde sıçradı. Etrafını deli gibi taradı. Oysa odada kimsecikler yoktu. Sesin nerden geldiğini anlayamadı. Ta ki masanın üstündeki şamdan tekrar konuşana kadar.

“Yardımcı olabilir miyim?”

Bayan S. En sonunda kafayı yediğini düşündü. Konuşan bir şamdan görmek pek de normal insanlara özgü bir davranış değildi.

“Ah evet ben konuşan bir şamdanım. Herkes beni ilk gördüğünde aynı tepkiyi veriyor. Ah her neyse hanımefendi, probleminiz nedir?”

Bayan S. Delirip delirmediğini düşündü. Ama ne önemi vardı ki?

“Ben bunu nasıl anlatacağımı bilmiyorum.”

“Bir şamdanın sizi yargılamasından mı korkuyorsunuz?”

“Kendimi yargılamaktan korkuyorum. Zihnimin içindeki mahkemeye çıkmaktan delicesine korkuyorum! Ah tanrı aşkına şamdan, bana yardım et! Düşüncelerimi dizginleyemiyorum. Zihnim bana düşünmek ve duymak istemediğim şeyler fısıldıyor. Kaçamıyorum ondan. Kapana kısıldım! Hapishanede veya başka herhangi bir yerde kapana kısılmamışken bir insan nasıl kendi zihninin mahkûmu olurdu? Bunu aklın alıyor mu şamdan?”

Şamdan sessizdi. Öyle ki Bayan S. Bir anda gerçekten delirip sesi kendisinin mi yarattığını düşündü.

“Seni anlıyorum.”

“Ah, hayır anlamıyorsun. Beni kimse anlayamaz. Hiç kimse! Çünkü ben daha kendimi anlayamıyorum, neyim var bilmiyorum!”

“Ama ben anlıyorum. Bu durumdan mustarip gördüğüm ilk kişi değilsin.”

“Nasıl yani?”

Şamdan gülümsediğini belli edercesine bir ses çıkardı.

“Pencereye bak hanımım. Ne görüyorsun?”

Bayan S. Pencereye döndü. Dışarıda bir uçurtma uçuyordu. Yeşil renkliydi ve arkasından kurdelesi rüzgârda uçuşuyordu. Üstüne bir gülen yüz çizilmişti.

“İşte o gördüğünüz uçurtma bir zamanlar sizin gibi kendiyle yüzleşemeyen bir beyefendiydi. Kendisi de çareyi bu odaya koşup ağlamakta buldu. Ah ne de çok ziyaretçim var! Neyse, daha sonrasında kendisini kurtarmam için yalvardı. Ben de kendisini kurtaracağımı söyledim. Ne istediğini sorduğumda bana ‘Bir uçurtma olmak istiyorum!’ dedi. ‘Bir uçurtma mı?’ diye sormadan edemedim. Kim uçurtma olmak isterdi ki? O ise bana ‘Artık özgür olmak istiyorum. Yeterince acı çektim. Bunu hak ettim.’ Diye cevap verdi. Makul bir açıklamaydı. Ama kimseye boşuna yardım etmem. Gözyaşı karşılığında istediğini yapacağımı söyledim.”

“Gözyaşı mı? Neden?”

“Çünkü eğer bir uçurtma olmak istiyorsa ruhunu almam gerekiyordu. O bu ruhu hak etmiyordu zaten. Problemlerinden kaçan kimse bir ruhu hak etmez.”

“Dediklerine katılmıyorum. Herkes bir ruhu hak eder. Hem gözyaşı ile ruhun alakası nedir ki?”

“Gözyaşları ruhtan akar hanımefendi. Acı çekmemizin nedeni budur. Acımız için gözyaşı dökerken ruhumuzdan parçalar götürürüz. Yani aslında ruhumuz gözyaşlarından oluşmuştur. Her ağladığımızda ondan bir parça götürürüz. Böylece ruh yavaş yavaş kedere kapılır ve tüm stokunu bitirir. Bu adam da stokunu neredeyse bitirmişti. Berbat durumdaydı. Son kalan birkaç ruhunun parçasını da almak en mantıklısıydı böylece başka birinin yararına bu ruh tekrardan kullanılabilirdi. Ben de kendisine bu olayın mantığını anlattım ve o da bana gözyaşını armağan etti. Ben de kendisi bir uçurtmaya çevirdim. Arada buraya uğrayıp şimdi yaptığı gibi camın arkasından kendisi gibi olanları izler. Ruhunu da başka birine armağan ettim. Gerçekten yaşamayı isteyen birine. Böylece herkes için çok daha iyi bir yaşam sağlamış oldum.”

Bayan S. Şaşkınlıkla dinliyordu bu şamdanı. Ne yapmalıydı bilmiyordu ama bildiği bir şey varsa o da bu eziyetten kurtulmak istediğiydi.

“Beni de istediğim şeye dönüştürebilir misin?”

“Tabii. Ama bu kararından emin misin? Ruhunu bir kez verdin mi bir daha geri alamazsın.”

Bayan S. Bir saniye bile düşünmedi. Normalde her şeyi düşünen zihni bunu düşünmedi.

“Eminim. Hem de çok.”

“Peki hanımım, ne olmak istiyorsunuz?”

“Ben denize karışmak istiyorum. Denizle bir olmak istiyorum. Huzuru bu tuzlu su parçasında bulmak istiyorum. İnsanların telaşını seyredeyim, balıklarla bir olayım istiyorum. Yaşanmışlıklarını duymak istiyorum. Hayatta bir kere kendim için değil başkaları için endişelenmek istiyorum. Ben artık huzur istiyorum, çünkü ben de Bay Uçurtma gibi bunu hak ettim.”

“Pes ediyorsunuz yani?”

“Anlayamadım?”

“Siz de Bay Uçurtma da pes ediyorsunuz. Savaşmıyorsunuz. Kaçıyorsunuz. Ama kaçanın kovalanacağından habersizsiniz. Belki de gayet farkındasınız ama umurunuzda değil çünkü güvende hissetmiyorsunuz. Bir insan kendi zihninde güvende hissedemezken nasıl bu dünyaya karşı güven hissetsindi ki? Ama yine de bunun çözümü kaçmak mıdır hanımım?”

“Ben savaşamayacak kadar yorgunum, şamdan. Kaçmak daha kolay olduğu için belki de. Kaça kaça yoruldum en sonunda. Savaşacak gücüm kalmadı. Artık buraya ait değilim. Artık kendim için bir şeyler yapma zamanım geldi.”

“Pişman olacaksınız.”

“Bırakın olayım. Pişman olma onurunu bana bahşedin.”

Şamdan ne derse desin durumun zaten değişmeyeceğini biliyordu. Bu hanımefendi de Bay Uçurtma gibi tüm stokunu bitirmek üzereydi ve şamdan bunu görebiliyordu. Çok yıpranmıştı. Bir insanı bir insan değil kendisi yıpratıyordu yine.

“Tamamdır, kabul ediyorum hanımım. Lütfen dileğini gerçekleştirmem için mumlarımdan birine gözyaşını damlat.”

Bayan S. Titreyen elleriyle masadan destek alarak ayağa kalktı. Kendini ağlamak için zorlamasına gerek yoktu zaten ağlıyordu. Gözyaşını muma akıtınca ne olacağını bilmiyordu. Nasıl hissedeceğini bilmiyordu. Ama zaten bir önemi yoktu. Kararını vermişti. Böylece gözyaşını muma doğru akıttı. Gözyaşının muma damladığında çıkan cız sesiyle sanki Bayan S.’nin de ruhu cız edip içinden çekilmişti. Boşluğun içine dolduğunu hissediyor, etraf yavaşça kararıyordu. Karanlıkta bir yerlerde şamdanın sesini duyuyordu ama nereden geldiğini bilmiyordu.

“Hoşça kalın hanımım. Mutlu olun. Artık zihninizin mahkûmu değilsiniz. Firar ediyorsunuz.”

Bayan S.’nin yüzünde buruk bir tebessüm peyda etti. Yavaşça dudaklarını oynattı.

“Artık zihnimin mahkûmu değilim.”

Son sözleri bunlar oldu. Artık denize karışmıştı. Denizle bir olmuştu. Kendi dünyasıyla bağını koparıp yeni bir dünyaya adım atmıştı. İnsanlar telaş içinde koşturuyordu. Kimisi gülüyor, kimisi ağlıyor kimisi ise endişe içinde.

Şamdan ise bir kişinin daha ruhunu alıp bir kişiye daha bir ruh bahşetti. Uçurtma ise cama bir kere tıklatıp oradan uzaklaştı.

İnsanlar Bayan S.’nin yokluğunu ertesi gün eğlenmek için evine gittiklerinde anladılar. Kendisini uzun süre beklediler. Ama haftalar geçmesine rağmen kimse Bayan S.’yi görmedi. Böylece Bayan S.’yi unuttular. Evet, sadece birkaç haftada. Kendilerini eğlendirecek başka birini çoktan bulmuşlardı.  Bayan S. ise kendisini anlayan yeni dostu Bay Uçurtma ile bir olarak sonsuza kadar bu diyarlardan uzaklaşmıştı çoktan...

SON

Yazımı okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Kendinize çok dikkat edin. Sağlıcakla kalın.

 

7 yorum:

  1. Güzel bir hikayeydi. Zaman zaman insan olmak ağır gelir insana. Bu durumu çok güzel yansıtmışsın. Kalemine sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkür ederim! Bay Uçurtma artık dilek dilerken ne düşünüyorduysa... :D
    Verdiğim mesajın anlaşılmasına sevindim. Tekrardan teşekkürler. :)

    YanıtlaSil
  3. booooo, gelcam yineğğğğ :)

    YanıtlaSil
  4. ne güzel bir buluş bu, balo, şamdan, uçurtma, deniz :) hepimiz herhalde bazen ruhumuzdan sıkılırız, kendimize ağır geliriz, üf yine mi ben filan deriz herhalde :) yine nefis bir öyküydü :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Sen güzel baktığın için güzel olmuştur. :)

      Sil