Light Pink Pointer

9 Ağustos 2021 Pazartesi

Hayvan Çiftliği | Kitap Yorumu

Hepinize selamlar. Bugün sizlere Eric Arthur Blair’in ya da takma ismiyle George Orwell’ın yazdığı “Hayvan Çiftliği” isimli kitabı inceliyorum. Umarım bu incelemem sizler için yararlı olabilir. O zaman çok da uzatmadan incelememe geçiyorum.

Ne anlatıyor?

Bay Jones, Beylik Çiftlik isimli bir çiftliğin sahibidir. Kaba saba ve alkole vurmuş biridir. Hayvanlara kötü davranır, hiçbir iyi özelliği yoktur.

Günün birinde Koca Reis isimli yaşlıca ve hayvanlar tarafından saygı gören bir domuz, öleceği günün yakın olduğunu hissettiğini bundan dolayı da çiftlikteki hayvanlarla gördüğü bir rüya hakkında konuşmak istediğini söyler.

Bu saygıdeğer domuzun ne söyleyeceğini merak eden diğer çiftlik hayvanları Koca Reis’in etrafına toplanırlar. Bunun üzerine Koca Reis gördüğü rüyadan bahseder ve bu rüyanın sonucu olarak çiftlikteki hayvanların insanlara karşı ayaklanmaları gerektiğini söyler.

İnsanların onlara yıllar boyu çektirdiği zulümden kurtulmak ve özgürlüklerini kazanmak için ayaklanmaları gerektiğini belirten Koca Reis bu sözlerinden birkaç gün sonra beklenildiği üzere ölür.  Hayvanlar ayaklanmanın nasıl ve ne zaman olacağını bilmiyorlardır.

Ama çok da beklemeleri gerekmedi. İlk başta Bay Jones’a karşı ayaklanan hayvanlar daha sonra diğer tüm insanlara karşı ayaklandılar.

Özgürlüklerini kazanan hayvanlar kendi aralarında kurallar belirlerler. İnsanlara benzemeyeceklerdir, insanların kullandığı hiçbir şeyi kullanmayacaklardır. Kardeşçe, dostça ve adaletle yaşayacaklardır.

Böyle başlayan hayvan egemenliği, çok da beklendiği gibi sürmez. Diğer hayvanlardan daha zeki olan domuzlar, kendilerini bu topluluğun lideri belirlerler ve yavaş yavaş bu liderlik tiranlığa dönüşür…

Benim düşüncelerim neler?

Kitap bilindiği ve anlaşılacağı üzere siyasilere ve politikaya taşlama yapmak amacıyla yazılmıştır. Hayvanlar üzerinden siyaset anlatılmıştır.

İnsanlara benzememeye çalışan Hayvanların, nasıl da insanlara dönüştüğünü daha doğrusu birer canavar olduklarını okuyoruz. Belirledikleri kurallarda oynamalar yapıyor, diğer hayvanları korkuyla sindirmeye çalışıyor ve kendi çıkarları doğrultusunda diğer hayvanları kullanıyorlar.

Öyle ki hayvanlar arasında sosyal statü açısından farklar da meydana geliyor. Domuzlar ilk sıradayken köpekler ve daha sonrasında bu şekilde başka hayvanlarla devam eden bir sosyal tabaka vardır.

 Öyle ki Bay Jones’un zamanında daha beter halde olan hayvanlar, domuzların başa geçtiği bu durumda bile daha iyi olduklarını düşünüyorlar. Hatta özgür oldukları için kendilerini mutlu hissediyorlardı. Peki düşünce özgürlüğü yoksa bir korku tiranlığı kurulmuşsa orada yaşayanlar gerçekten de özgür müdür?
Domuzlar yaptıkları veya başa gelen tüm kötü olaylarda kendi düşüncelerine karşı olan ve yakın zamanda çiftlikten kaçan başka bir siyasi olan domuza suç atıyorlar. Kısacası Muhalefeti kötü gösteriyor, insanların gözlerini boyuyorlar.

Başlarına gelen tüm güzel olayların başlarındaki domuz Napoleon sayesinde olduğunu da diğer hayvanların kafasına sokuyorlar ve bunda başarılı da oluyorlar. Mesela gölün suyu tatlıysa bunun sebebi Napoleon. Bu ve bunun benzeri asla Napoleon ile ilgisi olmayan olayları sanki Napoleon yapmış gibi gösterip Napoleon’nun yönetiminin iyi olduğuna ikna ediyorlar diğerlerini.

Kısacası tatlı dille ve korkuyla yönetilen bir çiftlik çıkıyor ortaya. Zamanla domuzlar o çok nefret ettikleri insanlara dönüşüyor ve insanlarla dost bile olmaya başlıyorlar.

Aynı zamanda Moses isimli bir karakter vardı. Moses sürekli göklerin arkasındaki bir diyardan bahsediyor ve orada sonsuz buğday, arpa şekeri ve benzeri hayvanların sevdiği birçok şeyin olduğunu savunuyordu. Moses karakterinin burada dindarlığı daha doğrusu her ülkede olan din adamlarını temsil ettiğini düşünüyorum. Sürekli olarak bu ülkeden bahsetmesi ve hiçbir şey yapmamasına rağmen domuzlar tarafından önemli görülmesi ise bu görüşüme katkı sağladı.

Hepimize tanıdık gelen bu olaylar, tüm ülkelerin siyasetinin ne halde olduğunu gözler önüne seriyor. Özgürlük kavramını sorgulayacağımız bu kitapta herkesin bulunduğu durumdan birer parça bulacağı oldukça çarpıcı olaylar yaşanıyor ve George Orwell’in cümleleriyle bunları çok daha iç acıtıcı bir şekilde anlıyoruz.

İncelememi okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Kendinize çok dikkat edin, çokça sevgiyle kalın…

Bu kitaba puanım: 10/10

Alıntılar

“Benjamin’e göre, açlık, zorluk ve hayal kırıklığı hayatın değişmez yasalarıydı.”

Son Yazılarım

Romeo ve Juliet kitabına yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.

Kimse Gerçek Değil kitabına yaptığım incelemeye ulaşmak için tıklayınız.

Kelime Oyunu #36 isimli yazıma ulaşmak için tıklayınız.

 

6 yorum:

  1. Benim en sevdiğim kitaplardan biridir Hayvan Çiftliği. Kitap hakkındaki düşüncelerinizi okumak keyif vericiydi. Ellerinize sağlık <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Sanırım Hayvan Çiftliği kitaplığımın enleri arasına girdi. Gerçekten güzeldi. <3

      Sil
  2. Çok teşekkür ederim. George Orwell'dan okuduğum ilk kitaptı. Dediğin gibi rahatsız edici ve bu nedenle de etkileyici bir kitap çıkarmış ortaya. :)

    YanıtlaSil
  3. sevilmez mi tabiii bu kitap :) insan çiftliği de olabilirmiş hihihi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğrusu domuzların insanlara benzemesinden sonra İnsan Çiftliği daha mantıklı olurdu. :))

      Sil
  4. 'Tüm hayvanlar eşittir ama domuzlar daha eşittir.' Kitabın unutamadığım cümlesi bu... Güzel bir yazı olmuş keyifle okudum.

    YanıtlaSil