Light Pink Pointer

19 Ağustos 2021 Perşembe

Tess | Kitap Yorumu

Hepinize selamlar. Bugün sizlere Thomas Hardy’nin yazdığı “Tess” isimli kitabı inceliyorum. Umarım bu incelememden hoşnut kalırsınız. O zaman uzatmadan incelememe geçiyorum.

Ne anlatıyor?

Tess, eğitimini belli bir seviyeye kadar ilerletebilmiş oldukça güzel bir köylü kızıdır. Yaşadığı yerde mutludur ve kıt kanaat geçinebiliyor olsalar dahi halinden memnundur.

Ta ki günün birinde yaşadıkları yerin papazının Tess’in babası olan Bay Durbeyfield’e aslında soylu bir aileden geldiklerini söyleyene kadar. Bu haber üzerine havalara uçan Bay Durbeyfield, haberi herkese yayar.

Bayan Durbeyfield’ın araştırması üzerine yakınlarda bir yerde soylu ailelerinin ismi olan d’Urberville ismini taşıyan başka bir kişi daha
bulunuyordu.

Tess’i bu kişinin yanına gönderen ailesi, onu belki de sonsuza kadar takip edecek bir lanetin kollarına attıklarından habersizlerdi.

Bu kişinin evine giden Tess, akrabaları olduğu düşünülen kişi olan Alec d’Urberville ile tanışır.

Ne var ki Alec’in bu soy ismi sonradan aldığı ortaya çıkar ama olay çoktan akrabalıktan çıkmış ve kötü bir niyete dönüşmüştür…

Tess başına gelen bu korkunç facia sonucu ne yapacağından habersiz bir şekilde bir yaprak gibi oradan oraya savrulur. Peki, ne yapacaktır? Toplumun dayattığı normlar ne kadar doğrudur? Tess kendi doğrularının peşinden mi gidecektir yoksa dayatılanlara boyun mu eğecektir?

Benim düşüncelerim neler?

Kitabı biraz yavaş okudum. Yoğun bir zamanıma denk geldi açıkçası.

Kitabın ilk 50 sayfası oldukça yavaş ve durağan bir şekilde ilerliyor. Öyle bunaldım ki bu dönemde bunu okumasam sanırım benim için daha iyi olur diye düşündüm ama yarım bırakmaya da içim el vermedi. Her kitabın okunacak bir zamanı olduğunu düşünüyorum ve içimden bir ses de “Tess”i okumak için uygun zamanın şu an olduğunu söylüyordu.

Öncelikle Tess’in başına gelen bu korkunç olay ve bu olayın sonuçları üzerine konuşalım.

Alec, Tess’in istememesine rağmen ona zorla sahip oluyor ve bu olayın herkes tarafından duyulması da kaçınılmaz oluyor.

Ama şaşırmayacağınız üzere burada suçlu Alec yerine daha çok Tess oluyor. Çünkü toplumda her şey kadının üzerine atılıyor. Ataerkilliğin buram buram koktuğu bu kokuşmuş toplum düzeninde başı yanan Tess oluyor kısacası ve bunun sonucu olarak ahlaksız ve daha birçok kötü sıfatlarla anılıyor sevgili Tess.

Aynı zamanda dindarlık o kadar yaygın ki insanlar kaçınılmaz bir şekilde ilerlemeleri gerekirken daha da geriliyorlar. Kısacası Tess’in üzerinde kurulan bu baskı da biraz dindarların yarattığı ve topluma dayattığı algıdan kaynaklanıyor.

Bakireliğin namus olarak, bir kimlik olarak görüldüğü bu geri kafalı toplumun görüşlerine daha fazla dayanamayan Tess yaşadığı yeri terk ediyor ve kendine yeni bir hayat kurmaya çalışıyor.

Tess geçmişinden kaçmaya çalışırken geçmişinin hem şimdiki hem de gelecek zamana sıçrayarak onları da lekelediğinden habersizdir.

Hiçbir suçu olmamasına rağmen ahlaksız olarak görülen Tess, geçmişinden utanıyor ve kimseyle paylaşamıyordur. Çalışmaya gittiği mandırada samimi dostluklar kursa da tam bir kapalı kutudur. Öyle ki âşık olacak en son insan olarak kendini gören Tess, mandırada tanıştığı Angel Clare’in hayatını değiştireceğinden habersizdir.

Tess’in Angel’ı sevmesinin bir sebebinin de Angel’ın Tess’i diğerleri gibi sadece güzelliği için sevmemesi olduğunu düşünüyorum. Tabii ki sadece bu sebepten değil. Angel diğer erkekler gibi saldırganca ve vahşice sevmiyordur. Aynı zamanda oldukça dine bağlı bir papazın oğlu olmasına rağmen dine ait görüşleri çok farklıdır. Dindar değildir ve daha açık görüşlüdür.

Bu ikilinin aşkı tahmin edilemez bir şekilde gelişir. Ama geçmiş, kader ya da siz ne olarak adlandırmak isterseniz öyle adlandırın, peşlerini yine bırakmaz.

Zorluklara göğüs geren Tess, kadınların bir eşya gibi görülüp ikinci plana
atıldığı bu toplumda ayakta kalmaya çalışan ve gururunu önemseyen bir kadındır. Ama elbette ki Tess’in yetiştiği ortamdan kaynaklanan batıl inançları vardır. Hatta öyle ki çok da bağımsız bir karakter değildir. Öyle ki Angel ile aşklarını okuduğunuzda Tess’in Angel’ı nasıl ilahlaştırdığını anlayabilirsiniz. Ki burada Tess bu sefer kendisine bir eşya gibi davranmaya başlıyor. Bunun yerine keşke Tess’in bir kadın olarak nasıl da bağımsız ve güçlü olduğunu okuduğumuz bir roman çıksaymış karşımıza.

424. sayfada dikkatimi çeken bir olaydan bahsedeyim bir de size. Burası biraz spoiler içerebilir. Bundan dolayı eğer kitabı okumadıysanız ya da okumayı düşünüyorsanız “Spoiler Bitimi” yazan yere kadar yazdıklarımı okumanızı önermem.

424. sayfada Alec ve Tess tekrardan karşılaşıyorlar ve Alec, Tess’in bir yoldan çıkarıcı olduğunu söylüyor. Öyle ki Tess’e yüzünü başına taktığı örtü ile örtmesini çünkü ona bakarsa tekrar yoldan çıkacağını söylüyor. Burada Alec’in kendini sanki suçsuzmuş ve kendisinin değilmiş gibi kabahati Tess’e atarak onu yüzünü kapatmaya zorlaması sinirlerimi gerdi. İşte yine kadınlar her şeyin sorumlusu ilan edildi, işte yine kadınlar baştan çıkarıcı oldu… Keşke erkekler de biraz nefislerine hâkim olmayı bilseler de böyle boş konuşmak yerine gerçekten de dedikleri gibi “suçsuz” olsalar… Buradan Alec'in ve genel olarak diğer kişilerin zihniyetlerinin nasıl olduğunu da anlamış oluyoruz.

Spoiler bitimi.

Kısacası kitap hakkındaki görüşlerim bunlardı. Okurken çoğu yerde sinir krizi geçireceğiniz ama küçük ayrıntıları görerek dönemin toplum yapısını gözlemleyeceğiniz güzel bir eserdi.

Eseri geçtiği döneme göre değerlendirmemiz gerektiğinden bazı yerlerden bahsetmeye gerek görmüyorum. O zamanın toplum yapısı ve kişilerin doğruları bunlardı. Bundan dolayı lafı çok da uzatmanın bir gereği olduğunu sanmıyorum.

Betimlemenin ağırlıkta olduğu, süslü ve uzun cümleler içeren bir kitaptı “Tess”. Okurken bazen derin bir nefes almamıza bazen ise bunalmamıza sebep olduysa da bu cümleler yine de okurken merakta kaldığım bir kitaptı. Bol acı ve bol hayal kırıklığı içeren bu sayfalarda Tess’İn ruhuna dokunacak, oralarda ne gibi yaraların saklı olduğunu öğreneceksiniz…

Çevirmenin de kaliteli olduğunu düşünüyorum. O uzun ve süslü cümleleri çevirmek her yiğidin harcı değildir. Dipnotlarıyla da bana kalırsa bunu kanıtlıyor aynı zamanda.

Koridor yayınlarının bez kapaklarına bayılıyorum!!! Bundan dolayı kitap kapağı hakkında çok da bir yorumda bulunmadan hemen kitabı puanlamaya geçiyorum. 

Bu kitaba puanım: 7/10

İncelememi okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Siz “Tess”i okudunuz mu? Sizin düşünceleriniz neler? Kendinize çok iyi bakın, sağlıcakla ve sevgiyle kalın…

Alıntılar

“Çırpınan ve ıstırap çeken yüreğini, ceremesini tek başına çektiği deneyimsizliğin açtığı en güçlü pişmanlıklarla yıprattıktan sonra sağduyusu galip gelmiş ve gerçeği görmesini sağlamıştı. Tekrar bir işe yarayacağını ve ne pahasına olursa olsun özgürlüğün tadını bir kez daha tadabileceğini düşünmek ona kendisini iyi hissettirmişti. Olan olmuştu, geçmiş geçmişte kalmıştı. Sonuçlar ne olursa olsun, zaman her şeyin üstünü örtecekti. Birkaç sene içinde her şey maziye gömülecek ve insanlar onu da, onun başına gelenleri de unutacaklardı. Hem ağaçlar eskiden olduğu gibi yemyeşil değil miydi? Kuşlar cıvıldaşıyor ve güneş de her zamanki gibi parıldıyordu. Çevredeki hiçbir şey onun kederi nedeniyle kararmamış, onun çektiği acıdan etkilenmemişti.”

“Başını öne eğmesine neden olan cümle âlemin onu ayıpladığı düşüncesinin bir yanılsamadan ibaret olduğunu da düşünüyordu. Varlığı, deneyimleri, tutkuları ve tüm duyumsamalarını içeren vücudu, sadece kendisine aitti. ‘Bir insan olarak başkaları için gelip geçici bir düşünceyim,’ diye geçirdi içinden. Dostları bile onu sadece arada bir akıllarına getiriyorlardı hiç kuşkusuz. Tüm hayatı boyunca, gece gündüz hiç durmadan kendisini harap etse bile olsa olsa, ‘Ah, ah! Bu kız kendi kendini yiyip bitiriyor,’ derler, başka da bir şey demezlerdi. Biraz neşelense, sıkıntılarından az da olsa sıyrılsa, gün ışığının, çiçeklerin ve bebeğinin keyfini çıkarsa bu sefer de ‘Amma da dayanıklıymış, ha!’ derlerdi.”

“Kişi ne kadar akıllıysa çevresinde o kadar çok sayıda özgün insan olduğunu görür; sıradan kişiler insanlar arasındaki farklılıkların ayırdına varamazlar.”

“Hayaletleri bilmem ama ruhlarımızın bizler canlıyken bile bedenlerimizden çıkabildiğini biliyorum.”

“Bence mantıklı bireyler olarak atalarımızın ne ölçüde safkan olduğuna değil, onların bilgelik ve erdemlilik gibi manevi özelliklerine değer vermeyi bilmemiz gerekir.”

“Sevgi sabırlıdır, sevgi şefkatlidir. Sevgi kıskanmaz, övünmez, böbürlenmez. Sevgi kaba saba davranmaz, kendi çıkarını aramaz, kolayca öfkelenmez, kötülüğün hesabını tutmaz. Sevgi haksızlığa sevinmez ama gerçek olanla sevinir. Sevgi her şeye katlanır, her şeye inanır, her şeyi ümit eder, her şeye dayanır.”

“Duygulu olan herkes gibi o da güzelliğin nesnenin içinde olan değil, onun temsil ettiği şey olduğunu düşünüyordu.”

“Yeter, sus artık! Böyle bir anda oluveren şeylere inanmıyorum ben! Beni nasıl mahvettiğini bile bile bu şekilde konuşman beni çok öfkelendiriyor! Sen ve senin gibiler, bu hayatta benim gibilerin hayatını kederle gark etmekten zevk alıyorsunuz ve bundan bıktığınızda da cennetteki yerinizi garantiye almak için iman tazelemekle her şeyi hallettiğinizi sanıyorsunuz! Oh, ne güzel!”

“Sorunlar insana çok şey öğretebiliyor.”

“İyi de dogma diye tanımladığın o şeye inanmasan da sevgi, şefkat ve saflık dinini benimseyebilirsin.”

“Artık sadece geçmişi değil, bugünü de düşündüğümde içim yanıyor.”

“Ahlaklı adam kime denirdi? Bundan daha yerinde olan bir soru da kime ahlaklı kadın deneceğiydi. Bir kişinin güzelliği ya da çirkinliği sadece yaptığı işle değil amaçları ve dürtüleri açısından da değerlendirilmeliydi. Bir insanın gerçek hayat öyküsü, yaptıklarıyla değil özgür iradesiyle yapmayı amaçladığı işlerle ölçülmeliydi.”

“Zaman kendi romantik öykülerini acımasızca öğüten bir makineydi.”

 

4 yorum:

  1. okuduuum, çok sevdiğim romanlardan, evet o dönem olduğu için yani üzücü de, tess i anlamak da zor, neler geliyor başına, o kadar da olmaz diyor insan ama işte ingiltere nin tutucu olduğu zamanlar, konu üzücü ama işte kitap yani edebiyat müthiş yaa, thomas hardy bütün romanlarını öğütleriiim :) jude örneğin :)

    YanıtlaSil
  2. tess in filmi de var dizisi de, ikisi de nefis nefis :) filmi 1979 yapımı :) dizisi de 2008 yapımı :) bencesi ikisini de kaçırmaaa :)

    YanıtlaSil
  3. Ne filmini ne dizisini ne de kitabını okudum ama konusu şahaneymiiş

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten öyle. Umarım okuduğunuzda ya da izlediğinizde beğenirsiniz.

      Sil