Hepinize selamlar. Bugün sizlere Thomas Hardy’nin yazdığı “Tess” isimli kitabı inceliyorum. Umarım bu incelememden hoşnut kalırsınız. O zaman uzatmadan incelememe geçiyorum.
Ne
anlatıyor?
Ta ki günün
birinde yaşadıkları yerin papazının Tess’in babası olan Bay Durbeyfield’e
aslında soylu bir aileden geldiklerini söyleyene kadar. Bu haber üzerine
havalara uçan Bay Durbeyfield, haberi herkese yayar.
Bayan
Durbeyfield’ın araştırması üzerine yakınlarda bir yerde soylu ailelerinin ismi
olan d’Urberville ismini taşıyan başka bir kişi daha
bulunuyordu.
Tess’i bu
kişinin yanına gönderen ailesi, onu belki de sonsuza kadar takip edecek bir
lanetin kollarına attıklarından habersizlerdi.
Bu kişinin
evine giden Tess, akrabaları olduğu düşünülen kişi olan Alec d’Urberville ile
tanışır.
Ne var ki
Alec’in bu soy ismi sonradan aldığı ortaya çıkar ama olay çoktan akrabalıktan
çıkmış ve kötü bir niyete dönüşmüştür…
Tess başına
gelen bu korkunç facia sonucu ne yapacağından habersiz bir şekilde bir yaprak
gibi oradan oraya savrulur. Peki, ne yapacaktır? Toplumun dayattığı normlar ne
kadar doğrudur? Tess kendi doğrularının peşinden mi gidecektir yoksa
dayatılanlara boyun mu eğecektir?
Benim
düşüncelerim neler?
Kitabı biraz
yavaş okudum. Yoğun bir zamanıma denk geldi açıkçası.
Kitabın ilk
50 sayfası oldukça yavaş ve durağan bir şekilde ilerliyor. Öyle bunaldım ki bu
dönemde bunu okumasam sanırım benim için daha iyi olur diye düşündüm ama yarım
bırakmaya da içim el vermedi. Her kitabın okunacak bir zamanı olduğunu düşünüyorum
ve içimden bir ses de “Tess”i okumak için uygun zamanın şu an olduğunu
söylüyordu.
Öncelikle
Tess’in başına gelen bu korkunç olay ve bu olayın sonuçları üzerine konuşalım.
Alec, Tess’in
istememesine rağmen ona zorla sahip oluyor ve bu olayın herkes tarafından
duyulması da kaçınılmaz oluyor.
Ama
şaşırmayacağınız üzere burada suçlu Alec yerine daha çok Tess oluyor. Çünkü toplumda
her şey kadının üzerine atılıyor. Ataerkilliğin buram buram koktuğu bu kokuşmuş
toplum düzeninde başı yanan Tess oluyor kısacası ve bunun sonucu olarak
ahlaksız ve daha birçok kötü sıfatlarla anılıyor sevgili Tess.
Aynı zamanda
dindarlık o kadar yaygın ki insanlar kaçınılmaz bir şekilde ilerlemeleri
gerekirken daha da geriliyorlar. Kısacası Tess’in üzerinde kurulan bu baskı da
biraz dindarların yarattığı ve topluma dayattığı algıdan kaynaklanıyor.
Bakireliğin
namus olarak, bir kimlik olarak görüldüğü bu geri kafalı toplumun görüşlerine
daha fazla dayanamayan Tess yaşadığı yeri terk ediyor ve kendine yeni bir hayat kurmaya çalışıyor.
Tess geçmişinden
kaçmaya çalışırken geçmişinin hem şimdiki hem de gelecek zamana sıçrayarak
onları da lekelediğinden habersizdir.
Hiçbir suçu
olmamasına rağmen ahlaksız olarak görülen Tess, geçmişinden utanıyor ve
kimseyle paylaşamıyordur. Çalışmaya gittiği mandırada samimi dostluklar kursa
da tam bir kapalı kutudur. Öyle ki âşık olacak en son insan olarak kendini
gören Tess, mandırada tanıştığı Angel Clare’in hayatını değiştireceğinden
habersizdir.
Tess’in
Angel’ı sevmesinin bir sebebinin de Angel’ın Tess’i diğerleri gibi sadece
güzelliği için sevmemesi olduğunu düşünüyorum. Tabii ki sadece bu sebepten
değil. Angel diğer erkekler gibi saldırganca ve vahşice sevmiyordur. Aynı
zamanda oldukça dine bağlı bir papazın oğlu olmasına rağmen dine ait görüşleri
çok farklıdır. Dindar değildir ve daha açık görüşlüdür.
Bu ikilinin
aşkı tahmin edilemez bir şekilde gelişir. Ama geçmiş, kader ya da siz ne olarak
adlandırmak isterseniz öyle adlandırın, peşlerini yine bırakmaz.
Zorluklara
göğüs geren Tess, kadınların bir eşya gibi görülüp ikinci plana
atıldığı bu
toplumda ayakta kalmaya çalışan ve gururunu önemseyen bir kadındır. Ama elbette
ki Tess’in yetiştiği ortamdan kaynaklanan batıl inançları vardır. Hatta öyle ki
çok da bağımsız bir karakter değildir. Öyle ki Angel ile aşklarını okuduğunuzda
Tess’in Angel’ı nasıl ilahlaştırdığını anlayabilirsiniz. Ki burada Tess bu
sefer kendisine bir eşya gibi davranmaya başlıyor. Bunun yerine keşke Tess’in
bir kadın olarak nasıl da bağımsız ve güçlü olduğunu okuduğumuz bir roman
çıksaymış karşımıza.
424. sayfada
dikkatimi çeken bir olaydan bahsedeyim bir de size. Burası biraz spoiler
içerebilir. Bundan dolayı eğer kitabı okumadıysanız ya da okumayı
düşünüyorsanız “Spoiler Bitimi” yazan yere kadar yazdıklarımı okumanızı
önermem.
424. sayfada
Alec ve Tess tekrardan karşılaşıyorlar ve Alec, Tess’in bir yoldan çıkarıcı
olduğunu söylüyor. Öyle ki Tess’e yüzünü başına taktığı örtü ile örtmesini
çünkü ona bakarsa tekrar yoldan çıkacağını söylüyor. Burada Alec’in kendini
sanki suçsuzmuş ve kendisinin değilmiş gibi kabahati Tess’e atarak onu yüzünü
kapatmaya zorlaması sinirlerimi gerdi. İşte yine kadınlar her şeyin sorumlusu
ilan edildi, işte yine kadınlar baştan çıkarıcı oldu… Keşke erkekler de biraz nefislerine
hâkim olmayı bilseler de böyle boş konuşmak yerine gerçekten de dedikleri gibi “suçsuz”
olsalar… Buradan Alec'in ve genel olarak diğer kişilerin zihniyetlerinin nasıl olduğunu da anlamış oluyoruz.
Spoiler
bitimi.
Kısacası
kitap hakkındaki görüşlerim bunlardı. Okurken çoğu yerde sinir krizi
geçireceğiniz ama küçük ayrıntıları görerek dönemin toplum yapısını
gözlemleyeceğiniz güzel bir eserdi.
Eseri
geçtiği döneme göre değerlendirmemiz gerektiğinden bazı yerlerden bahsetmeye
gerek görmüyorum. O zamanın toplum yapısı ve kişilerin doğruları bunlardı.
Bundan dolayı lafı çok da uzatmanın bir gereği olduğunu sanmıyorum.
Betimlemenin
ağırlıkta olduğu, süslü ve uzun cümleler içeren bir kitaptı “Tess”. Okurken
bazen derin bir nefes almamıza bazen ise bunalmamıza sebep olduysa da bu
cümleler yine de okurken merakta kaldığım bir kitaptı. Bol acı ve bol hayal
kırıklığı içeren bu sayfalarda Tess’İn ruhuna dokunacak, oralarda ne gibi
yaraların saklı olduğunu öğreneceksiniz…
Çevirmenin
de kaliteli olduğunu düşünüyorum. O uzun ve süslü cümleleri çevirmek her
yiğidin harcı değildir. Dipnotlarıyla da bana kalırsa bunu kanıtlıyor aynı zamanda.
Koridor
yayınlarının bez kapaklarına bayılıyorum!!! Bundan dolayı kitap kapağı hakkında çok da bir yorumda bulunmadan hemen kitabı puanlamaya geçiyorum.
Bu kitaba
puanım: 7/10
İncelememi
okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Siz “Tess”i okudunuz mu? Sizin
düşünceleriniz neler? Kendinize çok iyi bakın, sağlıcakla ve sevgiyle kalın…
Alıntılar
“Çırpınan ve
ıstırap çeken yüreğini, ceremesini tek başına çektiği deneyimsizliğin açtığı en
güçlü pişmanlıklarla yıprattıktan sonra sağduyusu galip gelmiş ve gerçeği
görmesini sağlamıştı. Tekrar bir işe yarayacağını ve ne pahasına olursa olsun
özgürlüğün tadını bir kez daha tadabileceğini düşünmek ona kendisini iyi
hissettirmişti. Olan olmuştu, geçmiş geçmişte kalmıştı. Sonuçlar ne olursa
olsun, zaman her şeyin üstünü örtecekti. Birkaç sene içinde her şey maziye
gömülecek ve insanlar onu da, onun başına gelenleri de unutacaklardı. Hem ağaçlar
eskiden olduğu gibi yemyeşil değil miydi? Kuşlar cıvıldaşıyor ve güneş de her
zamanki gibi parıldıyordu. Çevredeki hiçbir şey onun kederi nedeniyle
kararmamış, onun çektiği acıdan etkilenmemişti.”
“Başını öne
eğmesine neden olan cümle âlemin onu ayıpladığı düşüncesinin bir yanılsamadan
ibaret olduğunu da düşünüyordu. Varlığı, deneyimleri, tutkuları ve tüm
duyumsamalarını içeren vücudu, sadece kendisine aitti. ‘Bir insan olarak
başkaları için gelip geçici bir düşünceyim,’ diye geçirdi içinden. Dostları bile
onu sadece arada bir akıllarına getiriyorlardı hiç kuşkusuz. Tüm hayatı
boyunca, gece gündüz hiç durmadan kendisini harap etse bile olsa olsa, ‘Ah, ah!
Bu kız kendi kendini yiyip bitiriyor,’ derler, başka da bir şey demezlerdi. Biraz
neşelense, sıkıntılarından az da olsa sıyrılsa, gün ışığının, çiçeklerin ve
bebeğinin keyfini çıkarsa bu sefer de ‘Amma da dayanıklıymış, ha!’ derlerdi.”
“Kişi ne
kadar akıllıysa çevresinde o kadar çok sayıda özgün insan olduğunu görür;
sıradan kişiler insanlar arasındaki farklılıkların ayırdına varamazlar.”
“Hayaletleri
bilmem ama ruhlarımızın bizler canlıyken bile bedenlerimizden çıkabildiğini
biliyorum.”
“Bence
mantıklı bireyler olarak atalarımızın ne ölçüde safkan olduğuna değil, onların
bilgelik ve erdemlilik gibi manevi özelliklerine değer vermeyi bilmemiz
gerekir.”
“Sevgi
sabırlıdır, sevgi şefkatlidir. Sevgi kıskanmaz, övünmez, böbürlenmez. Sevgi kaba
saba davranmaz, kendi çıkarını aramaz, kolayca öfkelenmez, kötülüğün hesabını
tutmaz. Sevgi haksızlığa sevinmez ama gerçek olanla sevinir. Sevgi her şeye
katlanır, her şeye inanır, her şeyi ümit eder, her şeye dayanır.”
“Duygulu
olan herkes gibi o da güzelliğin nesnenin içinde olan değil, onun temsil ettiği
şey olduğunu düşünüyordu.”
“Yeter, sus
artık! Böyle bir anda oluveren şeylere inanmıyorum ben! Beni nasıl mahvettiğini
bile bile bu şekilde konuşman beni çok öfkelendiriyor! Sen ve senin gibiler, bu
hayatta benim gibilerin hayatını kederle gark etmekten zevk alıyorsunuz ve
bundan bıktığınızda da cennetteki yerinizi garantiye almak için iman
tazelemekle her şeyi hallettiğinizi sanıyorsunuz! Oh, ne güzel!”
“Sorunlar
insana çok şey öğretebiliyor.”
“İyi de
dogma diye tanımladığın o şeye inanmasan da sevgi, şefkat ve saflık dinini
benimseyebilirsin.”
“Artık
sadece geçmişi değil, bugünü de düşündüğümde içim yanıyor.”
“Ahlaklı
adam kime denirdi? Bundan daha yerinde olan bir soru da kime ahlaklı kadın
deneceğiydi. Bir kişinin güzelliği ya da çirkinliği sadece yaptığı işle değil
amaçları ve dürtüleri açısından da değerlendirilmeliydi. Bir insanın gerçek
hayat öyküsü, yaptıklarıyla değil özgür iradesiyle yapmayı amaçladığı işlerle
ölçülmeliydi.”
“Zaman kendi
romantik öykülerini acımasızca öğüten bir makineydi.”
okuduuum, çok sevdiğim romanlardan, evet o dönem olduğu için yani üzücü de, tess i anlamak da zor, neler geliyor başına, o kadar da olmaz diyor insan ama işte ingiltere nin tutucu olduğu zamanlar, konu üzücü ama işte kitap yani edebiyat müthiş yaa, thomas hardy bütün romanlarını öğütleriiim :) jude örneğin :)
YanıtlaSiltess in filmi de var dizisi de, ikisi de nefis nefis :) filmi 1979 yapımı :) dizisi de 2008 yapımı :) bencesi ikisini de kaçırmaaa :)
YanıtlaSilNe filmini ne dizisini ne de kitabını okudum ama konusu şahaneymiiş
YanıtlaSilGerçekten öyle. Umarım okuduğunuzda ya da izlediğinizde beğenirsiniz.
Sil