Light Pink Pointer

13 Ağustos 2021 Cuma

Kelime Oyunu #37

Hepinize selamlar. Bu haftanın Kelime Oyunu yazısı için kelimeler sevgili Duygu Emanet’ten geldi. Onun yazısına ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz. Peki kelimelerimiz neler?

Kelimeler: İnci, Merdiven, Çiçek, Ses, Sonsuzluk.

O halde hemen bu kelimeleri kullanarak öykümü yazmaya başlayayım.

Donovan’ın İncisi

Renee, bakışları hissediyordu. Konuşulanları da duyuyordu. İnsanların bakışları her daim üstündeydi. Onun hakkında konuşuyor, onu küçük görüyor ve sanki kimse hata yapamazmış gibi davranıyorlardı. Renee, herkesin gözünde aşağılık biriydi.

Gözlerinden yorgunluk akıyordu. Kambur yürüyor ve kimseye mutsuz olduğunu çaktırmamaya çalışıyordu. İyi de Renee mutsuz olmayacaktı da kim olacaktı?

Renee eski halini çok özlüyordu. Eskiden kimsenin dediklerini takmaz, kendini kendi olduğu için severdi. Şimdi ise Renee, kendi değerini kendisinin değil yabancıların belirlemesine izin veriyordu. Renee, aşağılıktı.

Ormanın derinliklerinde yürüyor, ölümü aklından geçiriyordu. Tam şurada, şuracıkta ölse, kim üzülürdü? Ya da birileri fark eder miydi?

Renee ölümü bile kendisine layık görmüyordu. Ölümden korkuyordu. Ölümden korkan biri ölüme layık değildir. Renee kimseye layık değildi.

Biraz daha ilerledikten sonra karşısına dikenli ve solmuş bir çiçek çıktı. Büyük ve uzun bir ayçiçeğini andırıyordu. Ama yaprakları ayçiçeği gibi değildi de daha çok genişlemesine açılıyor, uçlara doğru daralıyordu.

Çiçek solgunluğundan mı yoksa enerjisinden dolayı mı bilinmez Renee’nin ilgisini çekmişti. Ona dokunma dürtüsüne engel olamadı ve yavaşça, parmaklarının ucuyla çiçeğin yapraklarına dokundu.

Her şey bir anda gerçekleşti.

Çiçek bir anda sanki hiç solmamış gibi dik konuma geldi, etrafa ışıklar saçtı ve yaprakları renk renk parlamaya başladı.

Çiçeğin içinden bir inci çıktı. İnci, çok parlaktı. Sanki cilalatılmış gibiydi. Ama bu sıradan bir inci değildi. Kıpkırmızıydı. Koyuydu ve ilgi çekiciydi.

Renee ne yapacağını şaşırdı. İnciyi almalı mıydı?

Ellerini uzatırken bir anda bir ses duydu.

“İnciye sadece Yüce Donovon'un lanetlediği kimseler dokunabilir.”

Renee bu ormandan koşarak kaçmak istiyordu. Kalbi adeta göğüs kafesini dövüyor, boğazında atıyordu.

“Siz de kimsiniz?”

“Asıl sen kimsin?”

Bir anlık bir tereddütten sonra “Ben Renee” dedi.

“Ne cüretle inciye dokunursun. Bu ne gaflet böyle!”

“Özür dilerim incinin bu kadar değerli olduğunu ya da ne işe yaradığını bilmiyordum. Sadece bakmak istemiştim.”

“Kutsal Donovan’ın İncisi’ni herkes bilir, bana yalan söyleme!”

“Kutsal Donovan mı?”

Ses bir an duraksadı. Sanırım Renee’nin ses tonundan gerçekten de bir şey bilmediğini anlamıştı.

“O halde sana anlatayım.

Donovan, oldukça güçlü ve yiğit biriydi. İnsanlar onun sihirli güçleri olduğunu iddia ediyor, onun ilahi bir yaratık olduğunu, insan olmadığını söylüyorlardı. Dedikodular öyle başını alıp gitmişti ki artık herkes bunun bir teori olmaktan çok bir gerçek olduğunu düşünüyordu.

Öyleydi de. Donovan’ın sihirli güçleri vardı.

10 parmağına özel 10 adet farklı gücü vardı. Sağ elinin başparmağı dokunduğu şeylerin geçmişini görme olanağı sağlıyordu. Sağ elinin işaret parmağı ise zamanda yolculuk yapmasına. Orta parmağa gelince, çok da bir özelliği yoktu. Yemekleri daha lezzetli yapıyordu. Yüzük parmağı aşkı sağlıyordu. Yani kimlere doğrultsa o iki kişiyi birbirine âşık edebilirdi. Serçe parmağı ise dünyada olan biteni bir hologramla görmesine yardımcı oluyordu.

Sol başparmağı mutluluk salgılıyordu. Kime dokunsa o kişiyi mutlu ediyordu. İşaret parmağından ise şarap akıyordu. Ama sıradan bir şarap değildi bu. Dünyanın bir ucundan insanlar sırf Donovan’ın şarabından içmek için gelirlerdi. Öyle bir lezzetti bu şarabınki.

Orta parmağı şifa sağlıyordu. Yüzük parmağı istediği gibi görünmesini sağlıyordu. Öyle ki halkın hepsi Donovan’ın çok yakışıklı olduğunu düşünüyor, ona adeta tapıyorlardı. Donovan, parmaklarındaki özellikleri kendisi için kullanamıyordu. Mesela kimseyi parmağı yardımıyla kendine aşık edemiyor, kendini parmağı vesilesiyle mutlu edemiyordu. Onu etkileyen tek bir parmağı vardı.

Donovan’ın lanetli olarak adlandırdığı parmağından, sadece kendisine karşı kullanabildiği tek parmağından kimsenin haberi yoktu.

Sol serçe parmağı Donovan’ın en nefret ettiği parmağıydı. Hiçbir şeyi unutmamasını sağlıyordu. Anılarını hep aklında tekrar tekrar oynatıyordu ve Donovan’ın kontrol edemediği tek parmağıydı. Hiçbir şeyi unutmuyordu unutmamasına ama belli bir süreden sonra ise her şeyi unutmasını sağlıyordu insanın. Ama Donovan yeni yeni unutmaya başlamışken dayanamadı.

Bilirsin belki, unutamamak insanı delirtir. Yavaş yavaş ve acıyla. Her gün yaptığı hatalarla yüzleşiyor, çığlık atıyor ve insanların onun için endişelenmesine sebep oluyordu. Donovan halk tarafından sevilirdi, çok yardım severdi. Bu hareketleri normal olarak diğerlerini endişelendirmişti.

Günün birinde Donovan dediğim gibi dayanamadı, dayanamayacağını anladı. Çıldırmıştı. Bir şeyler yapması gerekiyordu.

Sağ elinin parmaklarından başlayarak tüm parmaklarını kesti. Ta ki sol elinin serçe parmağına gelene kadar. Acı dayanılmazdı ama sonunda rahatlayacaktı.

Donovan aylardır üzerinde çalıştığı bir inciyi çıkardı. Masaya yavaşça yerleştirdi. Son parmağını da kesti ve parmaklarındaki kanı inciye akıttı. Böylece yeteneklerini bu inciye aktarmış oldu. Donovan son bir not bırakarak dünyaya gözlerini kapadı.

En sadık hizmetkârından bu inciyi Dolores Ormanı’nın içindeki büyülü bir çiçeğin yapraklarının arasına koymasını istedi. Hizmetkâr Donovan’ın bu son arzunu yerine getirmek için Dolores Ormanı’na geldi ve şu an gördüğün bu çiçeğe bu inciyi bıraktı.

Donovan, bu inciden kimsenin haberinin olmaması gerektiğini notta yazmıştı. Bunun üzerine hizmetkâr kimseye hiçbir şey söylemedi. Donovan’a hak ettiği şekilde bir cenaze düzenlendi, halk onu son yolculuğuna doğru ağlayarak uğurladı.

O gün bu gündür bu inci bu çiçeğe ait. Bu inciye dokunan kimse, Donovan’ın güçlerine sahip olur. Ama bu güçler tıpkı Donavan’a yaptığı gibi dokunan kişiye de uğursuzluk getirir.

Sen sevgili Renee, bu inciye dokunarak başına neler gelebileceğinin farkına vardın mı şimdi?”

Renee durdu. Doğrusu korkmuştu. Ama bir şeyi de merak etmişti.

“Bu inciyi alırsam bir şeyleri unuturum, değil mi?”

“Tanrı aşkına kafana takılan tek şey bu mu oldu bu hikâyeden. Sana anlattıklarımı duymadın mı?”

“Duydum. Ama lütfen bana cevap verin. Unuturum, değil mi?”

“Donovan’ın sol serçe parmağı daha çok anılarla ilgilidir. Sana önce tüm anılarını delirinceye kadar tekrardan yaşatır. Ardından tüm anıları senden alır.”

Renee kafasında bir münakaşaya girişmişti. Bu inciye dokunsa, tüm sorunları bir çözüm bulmaz mıydı? Unutacaktı sonuç olarak. Yani önce hatırlayacaktı, acı çekecekti. Ama sonra ödülüne kavuşacaktı.

“Aklından ne geçtiğini biliyorum. Sakın böyle bir şey yapma.”

“Ama kurtulacağım.”

“Eziyet çekeceksin.”

“Zaten çekiyorum.”

“Ölebilirsin.”

“Eninde sonunda öleceğim.”

Ses duraksadı. Renee bu duraksamayı fayda bilip inciye dokundu.

İnci tekrardan eski rengi olan beyaza büründü. Kırmızı şeritler Renee’nin etrafında dolaşıyor, onu çepeçevre sarıyorlardı.

En sonunda Renee kendine geldi.

“Buranın biraz ilerisinde bir ağaç kavuğunun içinden yer altına bir merdiven uzanıyor. Orada bir ev var. Orada anılarını unutana kadar konakla. Tabii dayanabilirsen. Anıların senden alındığında eski yaşamına dönersin.”

Renee başını salladı. Kalbi hala şiddetli bir şekilde atıyordu. Sesin tarif ettiği ağacı buldu ve odaya girdi. Küçük bir mutfak, yatak ve şömine vardı. Yerde bir halı, şöminenin önünde de tekli bir koltuk vardı. Şöminenin üstünde raflar var, raflardaysa bir dolu kitap vardı.

Renee 10 yıl boyunca bu evde konakladı. Her dakika eziyet çekti. Çığlıklar attı. Yardım dilendi. Ölmeyi denedi.

Ama dediğim gibi, ölümden korkan biri ölüme layık değildir.

Kendini şömineye atarak ölmeye çalışan Renee’nin vücudunun her yerinde yanıklar vardı. Doktora görünmesi gerekiyordu. Ama görünmedi. Bu mabetten çıkmadı.

10 yılın sonunda unutmaya başladı. Unuttu, unuttu ve unuttu. Sadece ismini ve soy ismini hatırlıyordu.

Mabetten çıktı. Artık 30 yaşındaydı. Kıyafetleri dar geliyordu. Saçları yıpranmış ve çok uzamıştı. Yolunmuşlardı. 10 yıl boyunca Renee kendisiyle beraber onlara da eziyet çektirmişti.

En sonunda eskiden yaşadığı kasabaya vardı. Sokaktan geçerken buraları hatırlamadığını fark etti. İnsanlar ona acıyarak bakıyor, bu garibana yardımcı olmaya korkuyorlardı.

Renee 2 saatlik gezintisi sonunda evini hatırlamadığını fark etti. Hava çok soğuktu ve deli gibi kar yağıyordu.

Renee iki evin arasında kalan dar sokağa girdi. Çöp kovasının yanına, dizlerini karnına çekerek oturdu. En sonunda soğuk olmasını umursamadan kafasını kara dayadı ve o şekilde uyudu. Bir daha da uyanmadı.

Renee hemen yanındaki evin kendisinin olduğunu hiçbir zaman hatırlayamadı, bilemedi.

Cesedi kaldırılırken kimse ölümüne üzülmedi. Çünkü kimse onu hatırlamıyordu. Kimse onu tanıyamadı. Sadece acıdılar. Bu evsize çok acıdılar.

Renee sonunda toprağa karışmış olmasına rağmen istediğini elde etmişti. Kimse ona bakmıyordu. Kimse onu tanımıyordu. Kimse onu hatırlamıyordu…

Renee sonsuzluğa karıştı. Renee sonsuz oldu.

 SON

Okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Kendinize çok iyi bakın, sağlıcakla kalın.


7 yorum:

  1. Etkileyici bir sonla bitmiş. Karakteri çok iyi yansıtmışsın. Donovan' ın hikayesi de çok ilgi çekiciydi. Hayal gücün çok iyi. :) Kalemine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Böylr düşünmen çok mutlu etti. Umarım istediğim etkiyi bırakmıştır. :)

      Sil
  2. ooooo yaaaa nasıl düşündün bunu, çok ilginçti, sonu da ders gibiydi, unutmamak daha iyi demekki, tanınmamak da iyi değil, hatıralar ve ne olursa olsun başka insanlar önemli yani, donovan deyince de aklıma define adası'ndaki korsan long john silver geldi :) on parmağında on marifet böyle demekkiiii :) reene yazık yaa :) ya sen ne güzel masalımsı öyküler yzaıyorsun, 1001 gece masalları gibi, ezop gibi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her şey unutulmamalı, anılara sarılmalı ama her şeyi de kafamıza takarak yaşamanalı. Ortası bulunmalı kısacası. :)
      Çok teşekkür ederim. Böyle övgüler duymak için nasıl bir sevap işledim acaba? :))

      Sil
  3. Diyebileceğim şeyleri söylemişler zaten :) Gerçekten çok güzel, çok etkileyici olmuş. Kalemine, emeğine, hayal gücüne sağlık!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim bu güzel yorumun için! Çok mutlu oldum. :)

      Sil
  4. Çok teşekkür ederim. Sonunu biraz farklı yapayım dedim. :)

    YanıtlaSil