Light Pink Pointer

31 Mayıs 2020 Pazar

Kuyrukname | Kitap Yorumu


Hepinize selamlar! Bugün sizlere Peren Ercan’ın yazmış olduğu “Kuyrukname” isimli kitabı inceleyeceğim. Umarım bu incelememden hoşnut kalırsınız. Sizi bekletmeden incelememe geçeyim!

Ne anlatıyor?

Sultan İbrahim’in döneminde, hayvanları konuşturma kabiliyetine sahip bir bilge ihtiyar yaşarmış. Bu ihtiyarın ismi Agop’tur. Agop, kimsenin sahip olmadığı bu hayvanları konuşturma ilmiyle sadece Osmanlı’da değil diğer ülkelerde de nam salmış biridir. Günün birinde çeşitli kişiler farklı amaçlara hizmet doğrultusunda Agop Efendi’nin yolunu tutarlar. Agop Efendi yanında çırağı Şükrü ile bu gelen kimselere elinden geldiğince yardım etmeye çalışmaktadır. Ama bilmiyordur ki bu gelenlerin gerçek amaçları nelerdir, ne yaparlar, aslında oldukları kişi kimdir… Agop ve karşısına çıkan bu kişilerin yolları bir anda kesişince aslında işler hiç olmadığı kadar garipleşecektir…

Benim düşüncelerim neler?

“Büyülü Eşyalar Koleksiyoncusu” kitabı ile yazarlık kariyerine giriş yapan Peren Ercan, bu sefer de yeni çıkan kitabı “Kuyrukname” ile okurlarına keyifli bir macera sunuyor.

Kitapta hoşuma giden şeylerden bir tanesi inceden inceye aslında birtakım mesajlar içermesiydi. Aslında düzenin bozulmaması gerektiği, her şeyin yaratıldığı gibi kalması gerektiği ve daha birçoğu gibi güzel mesajlarla bezenmiş bir romandı. Yazarın “Büyülü Eşyalar Koleksiyoncusu” kitabından sonra bu kitabı okuduğumda fark ettiğim şeylerden bir tanesi de dilinin iyice gelişmiş olduğuydu. İlk romanı zaten çok güzeldi bir de ikinci romanında böyle hoş, yalın ve daha profesyonelce bir dil kullanması dikkate değer doğrusu. Kitapta sadece düzenle alakalı değil aslında hayat hakkında da birtakım güzel sözler söylenmiş. Birçok sözün altını çizdiğim bu kitapta bazı sayfalara resimler de serpiştirilmiş. Bu da kendimi manga okuyormuşum gibi hissetmeme neden oldu.  Resimler oldukça şirindi.
Okuyanların satırlarında kaybolacağı hayat dolu deneyimlerle bezenmiş oldukça güzel bir roman. Karakterlerin amaçları farklı olsa da hepsinin aynı yolda aynı kişiye çıkması fikriyle yürüyen olay örgüsünde kaybolmaya hazır olun!

Bu kitaba puanım: 10/10

Alıntılar

“Çoğu zaman varlığı, yokluğa tercih ediyoruz. Yokluğunda aslında var olan bir şeyi temsil edebileceğini göremiyoruz.”

“Ses, sessizlikten doğmuştur.”

“Sessizlik, sesi takip etmez. Ses, sessizliği takip eder.”

“Her şeyi kendi dilimizde konuşturma amacıyla çıktığımız yolculuk, istemediklerimizi duymakla sonuçlanacaktır. O kadar bağımlısı olmuşuz ki konuşkanlığın, yalanları duymak bile zevk veriyor bize artık. Bu yüzden bağıra bağıra söylemek istediğim bir şey var: Çok konuşuyorsunuz ama hiçbir şey anlamıyorsunuz.”

“Hayatta kalmak için öldürenler hayvanlarsa, biz insanlar niye öldürürüz?”

“Korku bizi silahsız bırakır. Bu yüzden kaybetmekten korktuklarımız, karşılarında en savunmasız olduklarımızdır aynı zamanda.”

“Hayvanları neden severiz? Güzel göründükleri için mi yoksa bize ihtiyaçları olduklarını düşündüğümüz için mi? Neden bazılarını severken diğerlerinden irkiliriz? Bir kısmına sıcacık evimizi açıp onları beslerken ötekilerini neden avlarız? Yemek için avladığımız geyik, tavşan ya da balık mıdır düşmanımız?”

“Zira ancak ölümü sessizlikle karşılayabilenler hayatın kıymetinin farkındadır.”

“Cahilin rahatına dokunursan, seni ısırır.  Onu öylece bırakırsan, bir gün kendini efendisi olarak bile kabul ettirebilirsin.”

“İnsanları istediğin bir hakikate inandırmak, öldürmekten daha tesirlidir. Ölülerden ordu kuramazsın fakat sana inananlarla bulutları bile aşarsın.”

“İnsan fethetmenin ülke fethetmek gibi olduğu zannındalar. Hakikati öğrendiklerinde kalpleri kazanılacak insanların yaşadığı toprakları çoktan kaybetmiş olacaklar.”

“Kahramanlığın yalnızca hayatta kalmak değil, göçüp gideceğini bilerek arkada bir şeyler bırakmak olduğunu öğrenmişti.”

“İnsanoğlunun en büyük yalanlarından biri ‘Ben yalnızca gördüğüme inanırım.’ lafıydı. Ne olursa olsun, her insan göremediğinden korkardı.”

“Kişinin sessizliğinin kendisinden değil, etraftaki insanlara olan güveninin yitip gitmesinden kaynaklandığını anladı.”

“Ölüyü geri getirmenin bir yolu yoktu fakat hikâyeler, insanların dünyada kalmaya devam etme şekliydi.”

“İnsan görmediğini reddetmeye pek meyilli.”

“Gönlünden ırak tutmak istediklerin gözüne bile görünmesin. Aklını kullan, kalbin seni bataklığa sürüklemesin. Yeri gelir görmediğine inan, yeri gelir gördüğünden şüphe et. Kendini, kendi çukuruna yatır. Yatır da hatırlat kendine sonsuz uykuyu. Ama sakın unutma, sen en güçlü silahın sahibisin. Tüm kapıları da açarsın onunla, binalı üstüne de yıkarsın. Sadece düşün, kalbini nerede bırakmak istersin? Ne de olsa zihnin senin zebanindir. Onunla ilelebet sürgündesin.”

“Anla artık, her kalp bir gün feda edilmek için yaratılmıştır. İster insanın olsun, ister hayvanın. Fakat aklından kurtulamazsın. Seni kâbusla uyandıran da sana cennette olduğunu zannettiren de odur. Bu yüzden ya kalbinle uyu ki bir daha kalkma ya da aklınla ayıl ki bir daha uyuma!”

“Ne de olsa ustalık, hataların getirdiği başarının üzerine kuruludur.”

“Bil ki en güvenli yer, göz önüdür. Çünkü insan, önündekine bakmayı gururuna yediremez. Zor olanın cazibesine kanma. Kahramanlık yalnızca dağ delmek değildir.”

“Yatağına gün boyu gördüğün serapla girme. Ya çöl misali gazaba uğrat etrafındakileri ya da fırtına gibi savur. Başka türlü kıymet görmezsin. Gökyüzü senin aynandır. Sonunda ya delip geçeceksin ya da yere indireceksin.”

“Güce sahip insanların gerçek hayatta güzelliğe ihtiyacı yoktu. Sahip oldukları nüfuz, onları diğerlerinin gözünde zaten çekici kılmaktaydı.”

“Tilkiler hayatta kalmak için kurnazlık eder, insanlarsa hırslarına ulaşmak için.”

“Hayaller, insanın şahsiyetini mi belirlerdi? Onlardan kurtulmak tamamen başka biri olmak anlamına mı gelecekti?”

“Hayallerin bazen hırsa dönüşüp insana ayak bağı olabildiğini anladı. Daha büyük mutluluklara ulaşmak için onlardan vazgeçip benliğini kabullenmek gerekliydi.”

“Umut olacaksan zihinlere yerleş, hırs olacaksan göklerde kaybol.”

“Fark ettim ki kalpteki yük, hayalleri mümkün kılınca hafiflermiş.”

“İsterse herkes ihanet etsin de yeter ki fikirlerin seninle kalsın. En güvendiğin şey kelimelerin olsun, onunla elması bile kesersin. O zaman görürsün ki en yüce iş, bir şeye isim vermektir. Varlığını kabul ettiklerin, dünyanı oluşturur. İsim vermediklerin, görmekten çekindiklerin midir? İşte onlardan kork! İsimsizlerden sakın ki kendininkini çaldırma. Gerekirse isminden vazgeçmeyi öğren de geldiğin yeri unutma!”

“Âlemlerin ötesi, yıldızların ışığı, Ay’ın tüm yüzleri… Hangisini fethedersen et, mutlu olamayacaksın. Senin kutsalın, gönlünün olduğu yerdir. Başını dik tut, ufka bak. Başka kimse göstermeyecek sana orayı. Bitap düşmüş şekilde uzandığın yatak, asıl savaşın başladığı yerdir. Yedi denizi de aşacak mısın yoksa sevdalının bakışlarında mı boğulacaksın? Sen mi keşfedeceksin Yeni Dünya’yı yoksa sahiplerine mi bırakacaksın? Doğduğun yere mahkûmsan, diğer yerleri nasıl ev olarak göreceksin? Sok kılıcını kınına, geri otur tahtına. Her insan bir fatihtir aslında.”

“Sessizlik sadakattir diye öğrettiler bana. İnsan konuşmaya başladığında mutlaka bir şeylere ihanet edermiş.”

“Gerçeğin açığa çıkması her zaman adaletin tecelli edilmesi anlamına gelmemekteydi. Arzu edilen şey, çoğu zaman hakikatin getirdiği huzuru bastıracak güçteydi.”

“Sessizlikten çıkardıklarımızın yine sessizliğe gideceğinin farkında değiliz.”

“Bilirim ki sevdiklerini kaybetmek insana ölümü sevdirir.”

“Yok etme arzusu insanın kapılabileceği en tehlikeli hevestir.”



Büyülü Eşyalar Koleksiyoncusu kitabı için yaptığım inceleme: https://depresifpatates.blogspot.com/2019/08/buyulu-esyalar-koleksiyoncusu-deger.html


5 yorum:

  1. Tatlı yorumun için çok teşekkür ederim :) İlk kitabım hakkındaki yorumlarını da hatırlıyorum, o da çok mutlu etmişti beni. Dilin gelişimi konusundaki düşüncelerin beni ayrıca sevindirdi. Okurken biraz olsun Demirkazık Dağı'nın zirvesinde hissetmeni sağlayabildiysem ne mutlu bana~

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz için asıl ben çok teşekkür ederim! :)
      Diliniz gerçekten de çok gelişmiş. Bunu "Kuyrukname" kitabını okuyanların kesinlikle anlayabileceğini düşünüyorum. "Büyülü Eşyalar Koleksiyoncusu" kitabınızın yeri de bende çok ayrı, çok severek okumuştum. :)
      Demirkazık Dağı'nın zirvesinde esen rüzgarların hepimizi sarıp sarmalaması dileğiyle...

      Sil
  2. Yazarı ve kitabı ilk kez görüyorum. Bu kadar beğendiysen ben de şans verebilirim, aklımda olsun. 😊

    YanıtlaSil
  3. Can’t believe I made it into your post, keep sharing!

    YanıtlaSil