Hepinize selamlar. Bugün sizlere Jose Mauro De Vasconcelos isimli yazarın yazdığı “Şeker Portakalı” isimli kitabı inceliyorum. Umarım bu incelememden hoşnut kalırsınız.
Ne
anlatıyor?
Kalabalık
bir ailede yaşayan Zeze, yaptıkları için ailesinden şiddet görüyordur. Kendisine
sürekli “Keşke doğmasaydın, hepimiz için daha iyiydi.” Tarzı sözler
söyleniyordur. Hem fiziksel hem de psikolojik olarak o kadar yıpranmıştır ki
Zeze, kendisi de kabullenmiştir bu yapılanları, söylenenleri.
Günün birinde
yeni bir eve taşınmaları üzerine Zeze, konuşacak birini bulmanın mutluluğuyla
küçük bahçelerindeki Şeker Portakalı ile arkadaşlık kurmaya başlar. Ona yaşadığı
her şeyi anlatır, onunla dertleşir. Minguinho kısa sürede Zeze’nin her şeyi
oluverir…
Benim
düşüncelerim neler?
Bir çocuğun psikolojik olarak nasıl yıpranabileceğine oldukça can acıtıcı bir
şekilde tanık oluyoruz. Capcanlı, hareketli bir çocuğun nasıl ölümü düşleyen
bir insana dönüştüğünü okuyoruz…
Çocukların hayallerle
süsledikleri o koskocaman dünyalarının nasıl yetişkinler tarafından
anlamlandırılamadığı ise kitabın her bir cümlesinden anlaşılıyor.
Ailesi
tarafından sevildiğini hissedemeyen bir çocuğun bir tarafı her zaman eksik
kalır. Biz de bu kitapta Zeze’nin eksik kalışını, şefkatle tanışmasını ve 5
yaşındaki bir çocuktan hayatın gerçekleriyle erken yüzleşmiş bir kişiye
dönüşmesini okuyoruz.
Gözlerim
dolu dolu okudum. Zeze’nin yaşadıkları kalbimde bir yerlere dokundu, beni
mahvetti. Zeze’nin bu hüzünlü ve sarsıcı hikâyesini herkesin okuması
gerektiğini düşünüyorum.
Siz “Şeker
Portakalı”nı okudunuz mu? Sizin düşünceleriniz neler?
İncelememi
okuduğunuz için teşekkür ederim. Kendinize dikkat edin, sağlıcakla kalın…
Bu kitaba
puanım: 8/10
Alıntılar
"+Xururuca
-N'oldu?
+Ağlarsam
ayıp olur mu?
-Ağlamak
asla ayıp değildir, sersem. Niye ki?
+Bilmem,
henüz alışamadım. İçimdeki kafes bomboş kaldı sanki...”
“Gözlerindeki
o ilahi ışık yok mu, imana getiriyor beni...
Bir ışıltı
görüyorum yıldızlar arasında.
Yeminler
ediyorum, yoktur fezada bile böylesi
Seninkinden
cilveli gözler...”
“Bilesin ki
kalbimiz kocaman olduğu sürece sevdiğimiz her şey içine sığar.”
"+Portuga!
-Hı...
+Ben senin
yanından bir daha hiç ayrılmak istemiyorum, biliyor musun?
-Niye?
+Çünkü dünyanın
en iyi insanı sensin. Senin yanındayken kimse bana zarar vermiyor ve kalbimde
mutluluk güneş gibi parlıyor.”
“Eksik olan
bir şey vardı. Yeniden eskisi gibi olmamı, belki de insanların iyi olduğuna
inanmamı sağlayabilecek önemli bir şeydi bu eksik olan.”
“Doğrusunu
söylemek gerekirse, içimdeki acıyı bir türlü dindiremiyordum. Sebepsiz yere
zalimce sopa yemiş bir hayvan gibiydim...”
“Glória
hayallerime ne olduğunu soruyordu.
‘Artık
yoklar. Uzaklara gittiler...’"
“Seni
kalbimde doğurarak öldürdüm.”
“Gülüyorduk
ve bütün felaketler uzaklarda kalmıştı.”
“-Yapma ama
bazen benim de hayal kurmaya hakkım var.
+İyi de
hayalinde bana yer vermedin ki."
“Onu
aklımdan çıkaramıyordum. Acı çekmek ne demekmiş asıl şimdi anlıyordum. Acı
çekmek bayılana dek dayak yemek değildi. Ayaktaki cam kesiğine eczanede dikiş
attırmak değildi. Asıl acı, kalbi baştan aşağı sancılara boğan, insana sırrını
kimselere anlatmadan ölmeyi arzulatan bir şeydi. Kolları, başı hep dermansız
bırakan, yastıkta öbür yana dönme isteğini bile söndüren bir şey.”
“Bir şeylere
inanmaya hazır olmadıkça her şeye baştan başlamak zordu.”
Merhaba profilinde kitapları seven sıkıcı hayatı olan biri olarak yazmışsın kitap seven bir insanın eminim çok güzel hayatı vardır. Bu arada kitap seçimlerin harika sayfan ve yorumların da çok güzel keyifli okumalar
YanıtlaSilBu yorumunuz için çok teşekkür ederim! İnanın çok mutlu oldum. Kitap seçimlerimi ve yorumlarımı beğendiyseniz ne mutlu bana! Tekrardan çok teşekkür ederim. :)
SilGözleri dolmadan okuyabilen olduğunu sanmıyorum. Gerçekten çok ama çok güzeldi...
YanıtlaSilen sevdiklerimdeeen :) filmi de fena diyil :)
YanıtlaSilFilmi mi varmış? İzlemeli o halde. :)
Sil