Hepinize selamlar. Bugün sizlere Jose Saramago isimli yazarın “Körlük” isimli kitabını inceliyorum. Umarım bu incelememden hoşnut kalırsınız.
Ne
anlatıyor?
Günün
birinde adamın biri arabasının içinde trafik ışıklarına takılmışken bir anda
kör olur. Bu durum karşısında korkudan ne yapacağını şaşıran adam bağırır,
çağırır ve trafiğin kısa süreli de olsa tıkanmasına sebep olur.
İnsanlar
adamın bu körlüğünün geçici olduğunu düşünerek adamı sakinleştirmeye çalışırlar.
Eve gidemeyecek durumda olan bu adama da
birisi yardımcı olur. Tabii daha
sonrasında eve gitmesine yardımcı olacak olan bu adam, kör adamın arabasını
çalacaktır orası da ayrı bir konu.
Ama adamın
körlüğü geçici değildir.
Göz
doktoruna gider ama gözlerinde hiçbir problem bulunamaz. Hatta bu körlük normal
körlük gibi değildir. Simsiyah değil bembeyaz bir perde vardır gözlerinin
önünde.
Ama kısa bir
süre sonra korkutucu bir şey olur.
Arabayı çalan
adam ve göz doktoru da kör olurlar. Bunun üzerine ortalık iyice karışır ve bu
körlüğün bulaşıcı olduğu kanısına varılarak yetkili birimlerle iletişime
geçerler. Doktorun karısı doktoru tek başına bırakmak istemez ve kendisi de kör
taklidi yaparak doktorla beraber doktoru almaya gelen araca biner.
Körlük hastalığına
yakalanan insanları eskiden akıl hastanesi olan bir binaya kapatırlar ve burada
bu insanları karantinaya alırlar. Gün geçtikçe bir sürü kör, bu hastaneye
dolmaya başlar.
Karantinaya
alınan körlere gayet iyi bakılacağı ve tüm ihtiyaçlarının karşılanacağı
söylense de söylenenler gerçekleştirilmez. Öyle ki çoğu zaman körler aç
kalıyor, ihtiyaçlarını karşılayamıyorlardır. Günden güne sayılarının artmasıyla
ise işler daha da kötüleşiyordur.
Tam bir kaos
ortamı hakimdir hastaneye. İnsanların birbirlerine en çok destek olması gereken
böyle bir durumda insanlar nasıl daha fazla yemek yiyebileceklerini düşünüp
başkalarının hakkını da yiyor, birbirlerine zarar veriyorlardır.
Adaletsizlikler ve daha birçok korkutucu olay meydana geliyordur.
Gözleri
gören doktorun karısı bunların hepsine şahit oluyor, görebildiğini belli
etmeden herkese yardımcı olmaya çalışıyordur. Öyle ki bu hastanenin her açıdan
öncüsü yani lideri haline geliyordur.
Bu kadının
sırtına yüklenen sorumluluklar gün geçtikçe artarken sonu belirsiz bu salgın da
durdurulamaz bir hal alıyordur…
Benim
düşüncelerim neler?
Toplum yapısının bozuluşuna ve büyük bir kargaşayı okuyoruz aslında. İnsanlar büyük
bir hızla bu körlük hastalığına yakalanıyor ve hastanede yaşayan körler diğer
insanlar tarafından insan olarak değil de birer yaratık olarak görülmeye
başlıyorlar. İnsan muamelesi görmeyen bu körler ise hastane duvarları arasında
adeta kendi küçük topluluklarını kuruyorlar.
Doktorun
karısı körlerin yaptığı kötü şeyleri görüyor, bunları önlemek için insanları
örgütlüyor ve hastanede asayişi sağlamaya çalışırken aslında ne kadar büyük bir
sorumluluk aldığından habersiz hayatta kalmaya çalışıyordur. Bir yandan da
kendisinin ne zaman kör olacağını düşünüp o zaman neler yapacağını
düşünüyordur.
İnsanların
içlerindeki vahşi içgüdülerin ortaya çıkışını, dört duvar arasındaki
umutsuzluğu ve çaresizliği güzel bir şekilde yansıtabilmiş oldukça başarılı bir
eser. Okurken hayran kalmamak elde değil doğrusu.
Bir kadının
tüm bu olumsuzluklara rağmen ayakta kalmaya çalışışını ve yaşadığı psikolojik
bunalımı hissediyor, kendisiyle beraber bu kokuşmuş düzene karşı ayakta durmaya
çalışıyoruz. İnsanların bir anda birbirleriyle eşitlenişini, paranın ve hatta
diğer değerlerin, statünün hiçbir önemi kalmadığını görüyoruz.
Tek
kelimeyle efsane bir kitaptı. Özellikle sonlarına doğru kitabı elimden
bırakamadım. İşlenişiyle, karakterleriyle, okurun üzerinde bıraktığı etkiyle
tadından yenmeyen çok güzel bir kitaptı. Yazardan okuduğum ilk kitaptı. İyi ki
okumuşum dediğim çok güzel bir eserdi.
Hassas olan arkadaşlarımızın
okumasını çok önermem. Ama bunun dışında herkesin ölmeden önce okuması
gerektiğini düşünüyorum.
Benim
düşüncelerim bunlardı. Siz “Körlük” isimli kitabı okudunuz mu? Okuduysanız sizin
düşünceleriniz neler?
İncelememi
okuduğunuz için teşekkür ederim. Kendinize çok iyi bakın, sağlıcakla ve sevgiyle
kalın…
Bu kitaba
puanım: 8/10
Alıntılar
“Bakabiliyorsan,
gör. Görebiliyorsan, fark et.”
“Zaman
geçtikçe, birlikte yaşarken ve genetik değişimler olurken, vicdanımızı giderek
damarlarımızda dolaşan kanın rengine ve gözyaşlarımızın tuzuna buladık, bu da
yetmiyormuş gibi, gözlerimizi içimizi gören birer aynaya dönüştürdük, sonuçta
gözlerimiz, ağzımızla inkâr etmeye çalıştığımız şeyleri çoğu zaman hiç
çekincesiz gözler önüne serer hale geldi.”
“...
Nasılsınız, doktor bey, diye sormuştu kuşkusuz, zayıflığımızı belli etmek
istemediğimizde, İyiyim, deyip geçiştiririz ya öyle söylemişti, hatta ölecek
durumda olsak bile iyiyim deriz, kabaca buna yiğitliğe bok sürdürmemek denir,
olayları böyle mantıksızca tersine çevirmek yalnızca insan türüne özgüdür.”
“... birer
dayanıksız duvarız biz, yolun ortasına yerleştirilmiş bir taş sadece, düşmanın
o taşa takılıp tökezlemesinden başka umudumuz yok...”
“...
dünyadan o kadar uzağız ki kim olduğumuzu unutmamız o kadar uzun sürmeyecek...”
“...üzüntü
ve sevinç su ile yağ gibi değildir, birbirine karışabilir...”
“Hepimizin
zayıf anları olur, ağlayabildiğimiz için çok şanslıyız...”
“... ama
dünyanın hali böyleydi, gerçeğin amacına ulaşması için çoğu kez yalanlarla
maskelenmesi gerekiyordu...”
“Biliyorum,
biliyorum, benim hayatım insanların gözlerinin içine bakmakla geçti, göz belki
de insan bedeninin içinde hala bir ruh barındıran tek kısımdır...”
“... gözlere
ihtiyaç duymayan yalnızca kanın sesi değildi, aşk da, ki kör olduğu söylenir,
onun da söyleyecek sözü vardı.”
“Hepimiz
susalım, sözlerin işe yaramadığı anlar vardır, keşke ben de ağlayabilseydim,
her şeyi gözyaşlarımla söyleyebilseydim, anlaşılayım diye konuşmak zorunda
kalmasaydım.”
“... verilen
sözler her zaman tutulmaz, bazen zayıflığımız, bazen de hiç hesaba katmadığımız
yüce bir güç yaptırır bunu bize.”
“... insan
eski alışkanlıklarından kolay vazgeçmiyor, hatta onları çoktan unuttuğumuzu
sandığımız bir an gelse bile.”
“Birimizin
hepimiz, hepimizin birimiz için olması gereken bu yerde, güçlülerin zayıf
olanların ağzından lokmasını nasıl acımasızca aldığını görebiliriz...”
“... şunu
kesin bir şekilde öğrenmiş olmamız gerekirdi ki, yazgı bir yere varmadan önce
çok dönüp dolaşır...”
“... zamana
zaman tanırsanız her şeyi çözümler.”
“Dünya
anlamını tümüyle yitirmişse gözyaşlarının bir anlamı kalır mıydı.”
“... terk
edildiği zaman yaşam ne kadar da kırılgan oluyordu.”
“... kendine
ilk kez, yaşamaya devam etmesi için bir neden olup olmadığını sordu. Bu sorunun
yanıtını bulamadı, yanıt hep ona ihtiyaç duyulduğunda gelmez akla, çoğu kez de
beklemek verilebilecek tek yanıttır.”
“Hepimizin
içinde adını koyamadığımız bir şey var, işte biz oyuz.”
“Ölecek
olmamız fikri bize pahalıya patlıyor, dedi doktorun karısı, ölenler için daima
bir özür arıyoruz, sanki sıra bize geldiğinde bizi bağışlamalarını önceden
ister gibiyiz...”
“...
Gereğinden fazla kelime kullanıyoruz demek istiyorsunuz yani, Gereği kadar
duyguya sahip olmadığımızı söylüyorum, Belki de yeteri kadar duyguya sahibiz
ama onları ifade edecek kelimeleri kullanmıyoruz, Sonuçta da duygularımızı
yitiriyoruz...”
“Asıl zor
olan, insanlarla birlikte yaşamak değil onları anlamak.”
“Bazı
umutlar çılgınlıktan başka bir şey değildir.”
“Erkekler
hep aynı, bir kadının karnından çıkmış olmayı kadınlar hakkında her şeyi bilmek
için yeterli sayıyorlar.”
“Daha da
fazlasını söylemeliyim, yıllar geçtikçe insanın kendine yüklediği suçların
sayısı öyle artıyor ki, hiç hayal edemezsin.”
Nobel ödüllü ünlü yazarın çok beğenilen bu kitabını okumak henüz kısmet olmadı. Alıntılar ve anlatımınız merakımı daha da arttırdı. Emeğinize sağlık 😊🤚
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Gerçekten çok başarılı bir yazar, daha ilk okumadan bunu anladım. Umarım okursanız beğenirsiniz.😊💕
SilFilmini izlemiştim, güzeldi. Kitabın yerini tutmasa da başarılı buldum:)
YanıtlaSilFilmini izlemeyi çok istiyorum.Bakalım kitabıyla ne kadar farklı. :)
Silkorkunç bir kitaptı kötü manada demiyorum bunu,yazar öyle iyi betimlemiş ki olayları gerçek hayatta olsa öyle korkunç olurdu her şey.yıllar geçse de akıldan kolay kolay çıkmaz bu kitap.
YanıtlaSilKesinlikle öyle. O kaos havasını iliklerimize kadar hissediyoruz. Tüyler ürpertici çok kaliteli bir eser.
Silfilmini izledim, güzeldi :)
YanıtlaSilFilmini çok merak ediyorum ya. İzlerim belki. :)
Sil