Light Pink Pointer

19 Aralık 2021 Pazar

Körlük | Kitap Yorumu

Hepinize selamlar. Bugün sizlere Jose Saramago isimli yazarın “Körlük” isimli kitabını inceliyorum. Umarım bu incelememden hoşnut kalırsınız.

Ne anlatıyor?

Günün birinde adamın biri arabasının içinde trafik ışıklarına takılmışken bir anda kör olur. Bu durum karşısında korkudan ne yapacağını şaşıran adam bağırır, çağırır ve trafiğin kısa süreli de olsa tıkanmasına sebep olur.

İnsanlar adamın bu körlüğünün geçici olduğunu düşünerek adamı sakinleştirmeye çalışırlar. Eve gidemeyecek durumda olan bu adama da
birisi yardımcı olur. Tabii daha sonrasında eve gitmesine yardımcı olacak olan bu adam, kör adamın arabasını çalacaktır orası da ayrı bir konu.

Ama adamın körlüğü geçici değildir.

Göz doktoruna gider ama gözlerinde hiçbir problem bulunamaz. Hatta bu körlük normal körlük gibi değildir. Simsiyah değil bembeyaz bir perde vardır gözlerinin önünde.

Ama kısa bir süre sonra korkutucu bir şey olur.

Arabayı çalan adam ve göz doktoru da kör olurlar. Bunun üzerine ortalık iyice karışır ve bu körlüğün bulaşıcı olduğu kanısına varılarak yetkili birimlerle iletişime geçerler. Doktorun karısı doktoru tek başına bırakmak istemez ve kendisi de kör taklidi yaparak doktorla beraber doktoru almaya gelen araca biner.

Körlük hastalığına yakalanan insanları eskiden akıl hastanesi olan bir binaya kapatırlar ve burada bu insanları karantinaya alırlar. Gün geçtikçe bir sürü kör, bu hastaneye dolmaya başlar.

Karantinaya alınan körlere gayet iyi bakılacağı ve tüm ihtiyaçlarının karşılanacağı söylense de söylenenler gerçekleştirilmez. Öyle ki çoğu zaman körler aç kalıyor, ihtiyaçlarını karşılayamıyorlardır. Günden güne sayılarının artmasıyla ise işler daha da kötüleşiyordur.

Tam bir kaos ortamı hakimdir hastaneye. İnsanların birbirlerine en çok destek olması gereken böyle bir durumda insanlar nasıl daha fazla yemek yiyebileceklerini düşünüp başkalarının hakkını da yiyor, birbirlerine zarar veriyorlardır. Adaletsizlikler ve daha birçok korkutucu olay meydana geliyordur.

Gözleri gören doktorun karısı bunların hepsine şahit oluyor, görebildiğini belli etmeden herkese yardımcı olmaya çalışıyordur. Öyle ki bu hastanenin her açıdan öncüsü yani lideri haline geliyordur.

Bu kadının sırtına yüklenen sorumluluklar gün geçtikçe artarken sonu belirsiz bu salgın da durdurulamaz bir hal alıyordur…

Benim düşüncelerim neler?
Toplum yapısının bozuluşuna ve büyük bir kargaşayı okuyoruz aslında. İnsanlar büyük bir hızla bu körlük hastalığına yakalanıyor ve hastanede yaşayan körler diğer insanlar tarafından insan olarak değil de birer yaratık olarak görülmeye başlıyorlar. İnsan muamelesi görmeyen bu körler ise hastane duvarları arasında adeta kendi küçük topluluklarını kuruyorlar.

Doktorun karısı körlerin yaptığı kötü şeyleri görüyor, bunları önlemek için insanları örgütlüyor ve hastanede asayişi sağlamaya çalışırken aslında ne kadar büyük bir sorumluluk aldığından habersiz hayatta kalmaya çalışıyordur. Bir yandan da kendisinin ne zaman kör olacağını düşünüp o zaman neler yapacağını düşünüyordur.

İnsanların içlerindeki vahşi içgüdülerin ortaya çıkışını, dört duvar arasındaki umutsuzluğu ve çaresizliği güzel bir şekilde yansıtabilmiş oldukça başarılı bir eser. Okurken hayran kalmamak elde değil doğrusu.

Bir kadının tüm bu olumsuzluklara rağmen ayakta kalmaya çalışışını ve yaşadığı psikolojik bunalımı hissediyor, kendisiyle beraber bu kokuşmuş düzene karşı ayakta durmaya çalışıyoruz. İnsanların bir anda birbirleriyle eşitlenişini, paranın ve hatta diğer değerlerin, statünün hiçbir önemi kalmadığını görüyoruz.

Tek kelimeyle efsane bir kitaptı. Özellikle sonlarına doğru kitabı elimden bırakamadım. İşlenişiyle, karakterleriyle, okurun üzerinde bıraktığı etkiyle tadından yenmeyen çok güzel bir kitaptı. Yazardan okuduğum ilk kitaptı. İyi ki okumuşum dediğim çok güzel bir eserdi.

Hassas olan arkadaşlarımızın okumasını çok önermem. Ama bunun dışında herkesin ölmeden önce okuması gerektiğini düşünüyorum.

Benim düşüncelerim bunlardı. Siz “Körlük” isimli kitabı okudunuz mu? Okuduysanız sizin düşünceleriniz neler?

İncelememi okuduğunuz için teşekkür ederim. Kendinize çok iyi bakın, sağlıcakla ve sevgiyle kalın…

Bu kitaba puanım: 8/10

Alıntılar

“Bakabiliyorsan, gör. Görebiliyorsan, fark et.”

“Zaman geçtikçe, birlikte yaşarken ve genetik değişimler olurken, vicdanımızı giderek damarlarımızda dolaşan kanın rengine ve gözyaşlarımızın tuzuna buladık, bu da yetmiyormuş gibi, gözlerimizi içimizi gören birer aynaya dönüştürdük, sonuçta gözlerimiz, ağzımızla inkâr etmeye çalıştığımız şeyleri çoğu zaman hiç çekincesiz gözler önüne serer hale geldi.”

“... Nasılsınız, doktor bey, diye sormuştu kuşkusuz, zayıflığımızı belli etmek istemediğimizde, İyiyim, deyip geçiştiririz ya öyle söylemişti, hatta ölecek durumda olsak bile iyiyim deriz, kabaca buna yiğitliğe bok sürdürmemek denir, olayları böyle mantıksızca tersine çevirmek yalnızca insan türüne özgüdür.”

“... birer dayanıksız duvarız biz, yolun ortasına yerleştirilmiş bir taş sadece, düşmanın o taşa takılıp tökezlemesinden başka umudumuz yok...”

“... dünyadan o kadar uzağız ki kim olduğumuzu unutmamız o kadar uzun sürmeyecek...”

“...üzüntü ve sevinç su ile yağ gibi değildir, birbirine karışabilir...”

“Hepimizin zayıf anları olur, ağlayabildiğimiz için çok şanslıyız...”

“... ama dünyanın hali böyleydi, gerçeğin amacına ulaşması için çoğu kez yalanlarla maskelenmesi gerekiyordu...”

“Biliyorum, biliyorum, benim hayatım insanların gözlerinin içine bakmakla geçti, göz belki de insan bedeninin içinde hala bir ruh barındıran tek kısımdır...”

“... gözlere ihtiyaç duymayan yalnızca kanın sesi değildi, aşk da, ki kör olduğu söylenir, onun da söyleyecek sözü vardı.”

“Hepimiz susalım, sözlerin işe yaramadığı anlar vardır, keşke ben de ağlayabilseydim, her şeyi gözyaşlarımla söyleyebilseydim, anlaşılayım diye konuşmak zorunda kalmasaydım.”

“... verilen sözler her zaman tutulmaz, bazen zayıflığımız, bazen de hiç hesaba katmadığımız yüce bir güç yaptırır bunu bize.”

“... insan eski alışkanlıklarından kolay vazgeçmiyor, hatta onları çoktan unuttuğumuzu sandığımız bir an gelse bile.”

“Birimizin hepimiz, hepimizin birimiz için olması gereken bu yerde, güçlülerin zayıf olanların ağzından lokmasını nasıl acımasızca aldığını görebiliriz...”

“... şunu kesin bir şekilde öğrenmiş olmamız gerekirdi ki, yazgı bir yere varmadan önce çok dönüp dolaşır...”

“... zamana zaman tanırsanız her şeyi çözümler.”

“Dünya anlamını tümüyle yitirmişse gözyaşlarının bir anlamı kalır mıydı.”

“... terk edildiği zaman yaşam ne kadar da kırılgan oluyordu.”

“... kendine ilk kez, yaşamaya devam etmesi için bir neden olup olmadığını sordu. Bu sorunun yanıtını bulamadı, yanıt hep ona ihtiyaç duyulduğunda gelmez akla, çoğu kez de beklemek verilebilecek tek yanıttır.”

“Hepimizin içinde adını koyamadığımız bir şey var, işte biz oyuz.”

“Ölecek olmamız fikri bize pahalıya patlıyor, dedi doktorun karısı, ölenler için daima bir özür arıyoruz, sanki sıra bize geldiğinde bizi bağışlamalarını önceden ister gibiyiz...”

“... Gereğinden fazla kelime kullanıyoruz demek istiyorsunuz yani, Gereği kadar duyguya sahip olmadığımızı söylüyorum, Belki de yeteri kadar duyguya sahibiz ama onları ifade edecek kelimeleri kullanmıyoruz, Sonuçta da duygularımızı yitiriyoruz...”

“Asıl zor olan, insanlarla birlikte yaşamak değil onları anlamak.”

“Bazı umutlar çılgınlıktan başka bir şey değildir.”

“Erkekler hep aynı, bir kadının karnından çıkmış olmayı kadınlar hakkında her şeyi bilmek için yeterli sayıyorlar.”

“Daha da fazlasını söylemeliyim, yıllar geçtikçe insanın kendine yüklediği suçların sayısı öyle artıyor ki, hiç hayal edemezsin.”

 

8 yorum:

  1. Nobel ödüllü ünlü yazarın çok beğenilen bu kitabını okumak henüz kısmet olmadı. Alıntılar ve anlatımınız merakımı daha da arttırdı. Emeğinize sağlık 😊🤚

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Gerçekten çok başarılı bir yazar, daha ilk okumadan bunu anladım. Umarım okursanız beğenirsiniz.😊💕

      Sil
  2. Filmini izlemiştim, güzeldi. Kitabın yerini tutmasa da başarılı buldum:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Filmini izlemeyi çok istiyorum.Bakalım kitabıyla ne kadar farklı. :)

      Sil
  3. korkunç bir kitaptı kötü manada demiyorum bunu,yazar öyle iyi betimlemiş ki olayları gerçek hayatta olsa öyle korkunç olurdu her şey.yıllar geçse de akıldan kolay kolay çıkmaz bu kitap.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle öyle. O kaos havasını iliklerimize kadar hissediyoruz. Tüyler ürpertici çok kaliteli bir eser.

      Sil
  4. filmini izledim, güzeldi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Filmini çok merak ediyorum ya. İzlerim belki. :)

      Sil