Light Pink Pointer

29 Aralık 2021 Çarşamba

Bulantı | Kitap Yorumu

Hepinize selamlar. Bugün sizlere Jean-Paul Sartre’nin “Bulantı” isimli kitabını inceliyorum. Umarım bu incelememden hoşnut kalırsınız.

Ne anlatıyor?

Antoine Requentin isimli ana karakterin kendisine ve dünyaya karşı olan tiksintisini okuyor, çevresinin ve benliğinin kendisinde yarattığı “bulantı”nın etkilerini gözlemliyoruz.

Varoluşun saçmalığı, gerçekliği ve asıl anlamlarını Requentin ile deneyimleyip öğrenirken aslında Requentin’in yalnız dünyasında da küçük bir “serüven”e çıkıyoruz.

Benim düşüncelerim neler?

Requentin’de en çok gözüme çarpan özelliği yalnızlığından kaynaklı kendini çok fazla dinlemesi oldu. Düşüncelerinin yönelişi de bu yalnızlık, çok fazla kendisini dinlemesi olayından dolayı kaynaklanıyor.

Düşüncelerinin esiri demekte herhangi bir sakınca görmüyorum. Bu yalnızlık onu çok fazla düşünmeye itmiş, bu durum da kendisinde her şeye karşı bir tiksinti uyandırmıştır.

Ama yalnızlığına başka bir açıdan bakacak olursak Requentin, çevreyi gözlemlemeye ve insanları anlamlandırmaya başlıyor. Sürekli hareketlerini izliyor ve onlar hakkında çıkarımlarda rahat bir şekilde bulunabiliyor.

Kendini anlamsızlaştırmasıyla çevresindeki her şey de onunla beraber anlamsızlaşıyor tabii. Eski kız arkadaşının da etkisi olduğunu düşündüğüm bu “kendini değersizleştirme” durumu Requentin’in hayatının merkezinde bana kalırsa.

Benliği olmayan, onu benimsemeyen birinin anıları yavaş yavaş kaybolur. Requentin için de bu geçerli. Anılarını unutuyor, geçmişin içinde kayboluyor ama bir o kadar da geçmişini silmeye çalışıyor.

İnsanoğlunun her şeye yüklediği gereksiz anlamı kimi yerde eleştirirken kimi yerde de bazı şeyleri kalıplara sıkıştırarak fazla anlamsızlaştırdığımızı bize düşündürten “Bulantı” okuduğum en değişik kitaplardan bir tanesiydi.

İlk başta ağır ilerleyen kurgunun ortalara doğru açılmasıyla güzelleşen bir kitaptı. Sakin bir kafayla okunursa çok daha iyi olur okuyacaklar için. Ağır ve düşündürten bir eser.

Siz “Bulantı” kitabını okudunuz mu? Okuduysanız sizin düşünceleriniz neler?
İncelememi okuduğunuz için teşekkür ederim. Kendinize çok dikkat edin, sağlıcakla kalın…

Bu kitaba puanım: 8/10

Alıntılar

“Bir zamanlar (beni bırakıp gittikten nice sonraları bile) Anny'i düşünmüştüm. Şimdi kimseyi düşünmüyorum. Şimdi kimseyi düşünmüyorum, sözcükleri bulmak için çabalamıyorum. Kimi zaman hızlı, kimi zaman yavaş bir şeyler akıyor içimde: Dokunmuyorum, bırakıyorum gitsin.”

“Vaktimi nasıl geçirdiğim, uzun zamandan beri kimsenin umurunda değil. İnsan yalnız yaşayınca bir şey anlatmanın bile ne olduğunu unutuyor, dostlarla birlikte, inanılabilir şeyler de ortadan kayboluyor.”

“Bu sevinçli, akıllı uslu insan sesleri arasında yalnızım. Bütün  bu adamlar, vakitlerini dertleşmekle, aynı düşüncede olduklarını anlayıp mutluluk duymakla geçiriyorlar. Aynı şeyleri hep birlikte düşünmeye ne kadar da önem veriyorlar. Bakışı içe dönük, balık gözlü, kimsenin kendisiyle uyuşamadığı adamlardan biri aralarına karışmayagörsün, suratları hemen değişir.”

“Kendi kendimden tiksinmemin doruğuna erişmem için on beş dakika yeter, eminim.”

“Zamanın ta kendisi bu, hem de çırılçıplak zaman. Ağır ağır var oluyor, bekletiyor insanı. Ama ortaya çıktığı zaman canını sıkıyor. Çünkü çoktan beri orada bulunduğunu anlıyorsunuz.”

“Anılarım, şeytanın kesesindeki paralara benziyor: Keseyi açınca içinde kurumuş yapraklardan başka şey bulamıyorsunuz.”

“Bunca üzgün, bunca yorgun olmam şaşırtıyor beni.”

“Bir şey, sona ermek için başlamıştır. Serüven uzamaya gelmez, ona anlam veren ölümüdür yalnız. Bu ölüme, belki benim de sonum olan bu ölüme sürüklenirim. Geriye dönmek elimden gelmez. Her an, ardından geleni getirmek için ortaya çıkar. Her ana, bütün varlığımla sarılırım. Onun yerine başkasının konulamayacağını, onun başkasına benzemediğini bilirim. Ama onu yitip gitmekten alıkoymak için bir şey de yapmam.”

“Şunu düşündüm: En bayağı olayın bir serüven haline girmesi için onu anlatmaya koyulmanız gerekir ve yeter. İnsanları aldatan da bu zaten. Kişioğlu hikayecilikten kurtulamaz, kendi hikayeleri ve başkalarının hikayeleri arasında yaşar. Başına gelen her şeyi hikayeler içinden görür. Hayatını, sanki anlatıyormuş gibi yaşamaya çalışır. Ama, ya yaşamayı ya da anlatmayı seçmek gerek.”

“Yalnızdım, ama bir kente yürüyen ordu gibiydim.”

“Geçmişte kalan bir kimseyi düşünmek bile elden gelir mi acaba?”

“Geçmişim, uçsuz bucaksız bir delikten başka şey değil artık.”

“Ben geçmişimi nerede saklayacağım? Geçmişinizi cebinizde saklayamazsınız. Onu koyacak bir eviniz olmalı. Gövdemden başka bir şeyim yok benim. Yapayalnız bir adam, salt gövdesiyle anıları durdurup saklayamaz. Anılar üzerinden geçip gider onun. Ama yakınmamalıyım. Çünkü özgür olmaktan başka şey istememiştim.”

“Hayatım, beni gerçekten kaygılandırmaya başlamıştı. Yoksa sadece bir dış görünüş müydüm ben?”

“Kendi geçmişimi elimde tutamamış olan ben, bir başkasının geçmişini kurtaracağımı nasıl umabilirim?”

“Geçmiş, şimdi ve dünya üzerine çeşitli düşüncelere dalmaktan bıkmıştım artık.”

“Kendi geçmişimin benden kaçmış olduğunu çoktan beri anlamıştım”

“Düşünmemin önüne geçebilsem, hiç de fena olmayacak. Düşünceler her şeyden daha tatsız. Yaşayan etten bile tatsız. Uzanıp dururlar, bitmez tükenmezler ve insanın ağzında acayip bir tat bırakırlar.”

“Güçsüz ve yalnızım; ona ihtiyacım var.”

“’Düşünüyorum da,’ diyorum gülerek, ‘hepimiz şurada oturmuşuz, o değerli varoluşumuzu sürdürmek için yiyip içiyoruz. Oysa, var olmaya devam etmemiz için hiçbir, ama hiçbir sebep yok.’”

“Çıkmak, herhangi bir yere gitmek istiyorum. Gerçekten kendi yerimi bulacağım, içine yerleşeceğim bir yere... Ama benim yerim diye bir şey yok; ben fazlalığım.”

“Bir yığın tedirgin, kendinden sıkılmış var olandan başka bir şey değildik.”

“Ölümümden sonra yaşıyorum.”

“Biliyorum. Bana tutku verecek herhangi bir şeye ya da kimseye artık rastlamayacağımı biliyorum. Birisini sevmeye kalkışmak, önemli bir işe girişmek gibidir, bilirsin. Enerji, kendini veriş, körlük ister. Hatta başlangıçta bir uçurumun üzerinden sıçramanın gerektiği bir an vardır. Düşünmeye kalkarsa atlayamaz insan. Bundan böyle artık bu gerekli sıçrayışı yapamayacağımı biliyorum.”

“Onu kollarımın arasına alsam mı... neye yarar? Hiçbir yararım dokunamaz ona. O da benim gibi yapayalnız.”

“Özgürüm: Hiçbir yaşama nedeni kalmadı artık bana; denediğim bütün nedenler beni bıraktı; başkalarını da tasarlayamıyorum.”

“Bahçeler boyunca uzayan şu beyaz sokakta yalnızım. Yalnız ve özgür. Ama bu özgürlük ölüme benziyor biraz.”

“Öyle unutulmuşum ki, kendimi iyice hissetmek elimden gelmiyor.”

 

4 yorum:

  1. bu kitabı okudum, iç kapağına şöyle yazmıştım, ı think ı am gonna puke! sanırım kusacağım :) bulantı ya :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haha çok iyi.😄
      Çok güzel bir kitap ya tavsiye ederim herkese. :))

      Sil
  2. Bu kitabı okuyacağım tavsiyeniz için teşekkürler. :)

    YanıtlaSil