Hepinize selamlar. Bugün sizlere Jean-Paul Sartre’nin “Bulantı” isimli kitabını inceliyorum. Umarım bu incelememden hoşnut kalırsınız.
Ne anlatıyor?Antoine Requentin isimli ana karakterin kendisine ve dünyaya karşı olan tiksintisini okuyor, çevresinin ve benliğinin kendisinde yarattığı “bulantı”nın etkilerini gözlemliyoruz.
Varoluşun
saçmalığı, gerçekliği ve asıl anlamlarını Requentin ile deneyimleyip öğrenirken
aslında Requentin’in yalnız dünyasında da küçük bir “serüven”e çıkıyoruz.
Benim
düşüncelerim neler?
Requentin’de
en çok gözüme çarpan özelliği yalnızlığından kaynaklı kendini çok fazla dinlemesi
oldu. Düşüncelerinin yönelişi de bu yalnızlık, çok fazla kendisini dinlemesi
olayından dolayı kaynaklanıyor.
Düşüncelerinin
esiri demekte herhangi bir sakınca görmüyorum. Bu yalnızlık onu çok fazla
düşünmeye itmiş, bu durum da kendisinde her şeye karşı bir tiksinti
uyandırmıştır.
Ama yalnızlığına
başka bir açıdan bakacak olursak Requentin, çevreyi gözlemlemeye ve insanları
anlamlandırmaya başlıyor. Sürekli hareketlerini izliyor ve onlar hakkında
çıkarımlarda rahat bir şekilde bulunabiliyor.
Kendini
anlamsızlaştırmasıyla çevresindeki her şey de onunla beraber anlamsızlaşıyor
tabii. Eski kız arkadaşının da etkisi olduğunu düşündüğüm bu “kendini
değersizleştirme” durumu Requentin’in hayatının merkezinde bana kalırsa.
Benliği olmayan,
onu benimsemeyen birinin anıları yavaş yavaş kaybolur. Requentin için de bu
geçerli. Anılarını unutuyor, geçmişin içinde kayboluyor ama bir o kadar da
geçmişini silmeye çalışıyor.
İnsanoğlunun
her şeye yüklediği gereksiz anlamı kimi yerde eleştirirken kimi yerde de bazı
şeyleri kalıplara sıkıştırarak fazla anlamsızlaştırdığımızı bize düşündürten “Bulantı”
okuduğum en değişik kitaplardan bir tanesiydi.
İlk başta
ağır ilerleyen kurgunun ortalara doğru açılmasıyla güzelleşen bir kitaptı. Sakin
bir kafayla okunursa çok daha iyi olur okuyacaklar için. Ağır ve düşündürten
bir eser.
Siz “Bulantı”
kitabını okudunuz mu? Okuduysanız sizin düşünceleriniz neler?
İncelememi okuduğunuz için teşekkür ederim. Kendinize çok dikkat edin,
sağlıcakla kalın…
Bu kitaba
puanım: 8/10
Alıntılar
“Bir
zamanlar (beni bırakıp gittikten nice sonraları bile) Anny'i düşünmüştüm. Şimdi
kimseyi düşünmüyorum. Şimdi kimseyi düşünmüyorum, sözcükleri bulmak için
çabalamıyorum. Kimi zaman hızlı, kimi zaman yavaş bir şeyler akıyor içimde:
Dokunmuyorum, bırakıyorum gitsin.”
“Vaktimi
nasıl geçirdiğim, uzun zamandan beri kimsenin umurunda değil. İnsan yalnız
yaşayınca bir şey anlatmanın bile ne olduğunu unutuyor, dostlarla birlikte,
inanılabilir şeyler de ortadan kayboluyor.”
“Bu
sevinçli, akıllı uslu insan sesleri arasında yalnızım. Bütün bu adamlar, vakitlerini dertleşmekle, aynı
düşüncede olduklarını anlayıp mutluluk duymakla geçiriyorlar. Aynı şeyleri hep
birlikte düşünmeye ne kadar da önem veriyorlar. Bakışı içe dönük, balık gözlü,
kimsenin kendisiyle uyuşamadığı adamlardan biri aralarına karışmayagörsün,
suratları hemen değişir.”
“Kendi
kendimden tiksinmemin doruğuna erişmem için on beş dakika yeter, eminim.”
“Zamanın ta
kendisi bu, hem de çırılçıplak zaman. Ağır ağır var oluyor, bekletiyor insanı.
Ama ortaya çıktığı zaman canını sıkıyor. Çünkü çoktan beri orada bulunduğunu
anlıyorsunuz.”
“Anılarım,
şeytanın kesesindeki paralara benziyor: Keseyi açınca içinde kurumuş
yapraklardan başka şey bulamıyorsunuz.”
“Bunca
üzgün, bunca yorgun olmam şaşırtıyor beni.”
“Bir şey,
sona ermek için başlamıştır. Serüven uzamaya gelmez, ona anlam veren ölümüdür
yalnız. Bu ölüme, belki benim de sonum olan bu ölüme sürüklenirim. Geriye
dönmek elimden gelmez. Her an, ardından geleni getirmek için ortaya çıkar. Her
ana, bütün varlığımla sarılırım. Onun yerine başkasının konulamayacağını, onun
başkasına benzemediğini bilirim. Ama onu yitip gitmekten alıkoymak için bir şey
de yapmam.”
“Şunu
düşündüm: En bayağı olayın bir serüven haline girmesi için onu anlatmaya koyulmanız
gerekir ve yeter. İnsanları aldatan da bu zaten. Kişioğlu hikayecilikten
kurtulamaz, kendi hikayeleri ve başkalarının hikayeleri arasında yaşar. Başına
gelen her şeyi hikayeler içinden görür. Hayatını, sanki anlatıyormuş gibi
yaşamaya çalışır. Ama, ya yaşamayı ya da anlatmayı seçmek gerek.”
“Yalnızdım,
ama bir kente yürüyen ordu gibiydim.”
“Geçmişte
kalan bir kimseyi düşünmek bile elden gelir mi acaba?”
“Geçmişim,
uçsuz bucaksız bir delikten başka şey değil artık.”
“Ben
geçmişimi nerede saklayacağım? Geçmişinizi cebinizde saklayamazsınız. Onu
koyacak bir eviniz olmalı. Gövdemden başka bir şeyim yok benim. Yapayalnız bir
adam, salt gövdesiyle anıları durdurup saklayamaz. Anılar üzerinden geçip gider
onun. Ama yakınmamalıyım. Çünkü özgür olmaktan başka şey istememiştim.”
“Hayatım,
beni gerçekten kaygılandırmaya başlamıştı. Yoksa sadece bir dış görünüş müydüm
ben?”
“Kendi
geçmişimi elimde tutamamış olan ben, bir başkasının geçmişini kurtaracağımı
nasıl umabilirim?”
“Geçmiş,
şimdi ve dünya üzerine çeşitli düşüncelere dalmaktan bıkmıştım artık.”
“Kendi
geçmişimin benden kaçmış olduğunu çoktan beri anlamıştım”
“Düşünmemin
önüne geçebilsem, hiç de fena olmayacak. Düşünceler her şeyden daha tatsız.
Yaşayan etten bile tatsız. Uzanıp dururlar, bitmez tükenmezler ve insanın
ağzında acayip bir tat bırakırlar.”
“Güçsüz ve
yalnızım; ona ihtiyacım var.”
“’Düşünüyorum
da,’ diyorum gülerek, ‘hepimiz şurada oturmuşuz, o değerli varoluşumuzu
sürdürmek için yiyip içiyoruz. Oysa, var olmaya devam etmemiz için hiçbir, ama
hiçbir sebep yok.’”
“Çıkmak,
herhangi bir yere gitmek istiyorum. Gerçekten kendi yerimi bulacağım, içine
yerleşeceğim bir yere... Ama benim yerim diye bir şey yok; ben fazlalığım.”
“Bir yığın
tedirgin, kendinden sıkılmış var olandan başka bir şey değildik.”
“Ölümümden
sonra yaşıyorum.”
“Biliyorum.
Bana tutku verecek herhangi bir şeye ya da kimseye artık rastlamayacağımı
biliyorum. Birisini sevmeye kalkışmak, önemli bir işe girişmek gibidir,
bilirsin. Enerji, kendini veriş, körlük ister. Hatta başlangıçta bir uçurumun
üzerinden sıçramanın gerektiği bir an vardır. Düşünmeye kalkarsa atlayamaz
insan. Bundan böyle artık bu gerekli sıçrayışı yapamayacağımı biliyorum.”
“Onu
kollarımın arasına alsam mı... neye yarar? Hiçbir yararım dokunamaz ona. O da
benim gibi yapayalnız.”
“Özgürüm:
Hiçbir yaşama nedeni kalmadı artık bana; denediğim bütün nedenler beni bıraktı;
başkalarını da tasarlayamıyorum.”
“Bahçeler
boyunca uzayan şu beyaz sokakta yalnızım. Yalnız ve özgür. Ama bu özgürlük
ölüme benziyor biraz.”
“Öyle
unutulmuşum ki, kendimi iyice hissetmek elimden gelmiyor.”
bu kitabı okudum, iç kapağına şöyle yazmıştım, ı think ı am gonna puke! sanırım kusacağım :) bulantı ya :)
YanıtlaSilHaha çok iyi.😄
SilÇok güzel bir kitap ya tavsiye ederim herkese. :))
Bu kitabı okuyacağım tavsiyeniz için teşekkürler. :)
YanıtlaSilBen teşekkür ederim, keyifli okumalar. :)
Sil