Hepinize
merhabalar! Bugün Beyza Alkoç’un kaleme aldığı “Karantina” kitabını sizlere
tanıtacağım. Düşüncelerimi merak ediyorsanız “Benim düşüncelerim neler?”
kısmına bakabilirsiniz. Umarım severek okursunuz! Hemen geçiyorum bu kitabı
incelemeye.
Ne
anlatıyor?
Zeynep Akay
ismindeki ana karakterimiz yeni okuluna kayıt olmuştur. Zeynep kendisini felaket
mıknatısı olarak adlandırmakta. Sanırım haklı da. Çünkü okula adımını attığı
gibi okulları karantinaya alınır. Bir hastalığın ortaya çıkması ile okuldaki
öğrencilerin hepsi okulda karantina içinde kalırlar. Zeynep de ne yapacağını
bilmeden sadece lavaboya gider ve klozetin kapağına oturup uyuyakalır. Uyandığında
tüm elektrikler kesiktir. Haliyle korkup lavabodan çıktığında koridorda
ilerlemeye başlar. O sırada karanlıkta, yerde yatan bir siluet fark eder.
Siluetin yanına yaklaşınca bunun yerde öylesine yatan biri olmadığını anlaması
ile nutkunun tutulması bir olur.
Yerde yatan
bir cesettir.
Çığlık
atacağı sırada ağzını kapatan bir el tarafından durdurulur. Arkasını döndüğünde
elbette ilk başta herkesin düşüneceği gibi ağzını kapatan kişiyi katil sanır.
Oysa ağzını kapatan kişi katil değil okulun “soğuk” ve “havalı” kişisi Onur
Zorlu’dan başkası değildi. Zeynep sakinleştiğinde Onur ile konuşmaya başlarlar.
Onur bu cesedi saklamaları gerektiğini, insanların bu cesedi görürlerse
çıldıracaklarını ifade etti. Aynı zamanda Onur, Zeynep’i bu olayı kimseye ama
kimseye anlatmaması için de tetikledi. Zeynep şok içerisinde ne olacağını
bilmezken o sırada Onur’un arkadaşları Burak ve Mert’in yanlarına gelmesi
üzerine ceset Burak ve Mert tarafından da bilinmeye başlanır. Kısa çaplı bir
şoktan sonra bu dörtlü bir takım olur ve cesedin kimse tarafından bilinmemesini
sağlamaya karar verirler. Böylece Zeynep ve hayatına giren bu üçlü hiç de
normal olmayacak yeni hayatlarına doğru yavaş yavaş yürümeye başlarlar…
Benim
düşüncelerim neler?
Karantina’ya karşı aşırı derecede önyargılıydım. Çünkü Beyza Alkoç’un “Asansör” kitabını bir yere kadar okumuştum ve kitabı yarım bırakıp hayatımda okuduğum en kötü kitap diye adlandırmıştım Asansör’ü. Hala da öyle düşünüyorum açıkçası. Ama Karantina’ya birazcık haksızlık ettiğimi fark ettim. Kitabı 2 günde bitirdim. Arkadaşımdan ödünç almıştım. İlk sayfalarını sevemedim. Çok fazla küfür vardı ve Onur karakterinin baskın çıkmaya çalışan “klasik watpadd” erkeği rolündeki kişiliğini hiç beğenmemiştim. Ama kitabın ortalarına geldiğimde kitabı elimden bırakamadım. Çok akıcı, çok heyecanlı ve sırlarla dolu devam etti. Konusu çok güzeldi ama dediğim gibi ilk başlarda da olan ve kitabın çoğunluğunda da devam eden aşırı küfür olayı ve Onur Zorlu karakterinin ilk halleri dışında pek fena bir kitap değildi. Önerir misin diye sorsanız açıkçası ne diyeceğimi bilemem. Ortadayım Karantina’ya karşı. Ne çok sevdim ne de sevmedim. Boşluktayım kısacası. Beyza Alkoç’a karşı önyargılarımı sildi ama onun dışında dediğim gibi ortada kaldım. Sanırım pek önerebileceğim bir kitap değil.
Çerezlik bir
gençlik romanıydı. Okudum, bitirdim ve direkt bloğuma yazdım. Umarım bu
incelememi beğenirsiniz. Siz bu kitabı sevmiş olabilirsiniz, saygı duyarım. Ama
sanırım o kadar da benlik bir kitap değildi.
Kendinize
çok iyi bakın, sağlıcakla ve sevgiyle kalın!
Alıntılar
“Gözler
değildi belki de önemli olan, bakışlardı.”
“Geçmişi
çamaşır suyuyla yıkayamıyor, bir şömineye atıp yakamıyorduk. Elimize bir makas
alıp geçmişi paramparça edemiyorduk. Geçmişi bir halının altına
saklayamıyorduk. Dünya üzerindeki en büyük gerçeklik geçmişti ve biz bu
gerçekliğin üstüne hangi tabloyu asarsak asalım kapatamıyorduk. Geçmiş,
yaşanmıştı. Ve her zaman oralarda bir yerde duruyor olacaktı… Hayatımızın en
derin ve en göze batan köşesinde.”
“Bir savaşın
seslerini duymak istiyorsanız, kulaklarınızı savaş alanına değil; savaşların
ardında kalanlara vermeniz gerekir. Arda kalanların çığlıkları, ağlayışlarıdır
esas savaşın sesleri. Bir at ayağında gizli değildir savaş, acı bir çığlıkta
gizlidir.”
hımm, konusu gerçekten de güzelmiş. başları güzel değil pekuu :) hımms vazgeçilmez kitap değil yaniiiii :)
YanıtlaSilAynen öyle :) Başları pek hoş değildi ama ortalarına doğru hafiften toparlamış yazarımız :)
SilYorumun için çok ama çok teşekkür ederim deep. Kendine çok iyi bak kocaman ama kocaman sevgiler! :)
♥
radyo mu o? ne güzelmiş... pek severim nostaljik şeyleri.
YanıtlaSilAnnemin arkadaşından armağan. İlk gördüğüm andan beri aşığım bu radyoya. Bir de keşke şarjı hızla bitmese... :)
SilYorumun için çok teşekkür ederim! Kendine çok iyi bakman ve sağlıcakla kalman dileğiyle! :)
♥
Evet ya küfür olayı benim de çok hoşuma gitmiyor. Sana katılıyorum film olsaydı aşırı derecede çok hoş olurdu. :)
YanıtlaSilYorumun için çok ama çok teşekkür ederim sevgili İlkay kendine çok iyi bak kocaman sevgiler gönderiyorum sana! :)
♥
ben de bu kitap hakında yazdım baka bilirsiniz
YanıtlaSil