Hepinize selamlar. Bugün sizlere Victor Hugo’nun yazdığı “Bir İdam Mahkûmunun Son Günü” isimli kitabını inceliyorum. Umarım bu incelemem sizler için yararlı olur.
Ne
anlatıyor?
İşlediği suç
yüzünden idam edileceği kesin olan bir adamın duygu ve düşüncelerini konu
ediniyor, idam edilene kadarki geçen sürede hissettiklerine ve aklından geçen
eski günlere tanık oluyoruz.
Bir idam mahkûmunun toplum tarafından nasıl da bir insan olarak değer kaybettiğini okuyoruz kitap boyunca aslında. İnsanlar mahkûmu artık bir birey olarak görmüyor, onun da duygu ve düşüncelerinin olabileceğine
inanmıyorlar.
Kitabın
başında geçen diyaloglardan da insanların bir mahkûmun hissettiklerinden nasıl
iğrendiklerini görüyoruz zaten. Bu da bize aslında toplumun gözünde bir kere
düştük mü, onların doğrularından bir kere şaştık mı nasıl da yok sayıldığımızı
kanıtlıyor. “Cani” olarak nitelendirilen birinin kişisel bir yaşamı
olabileceğine, çocukları ve bakması gereken bir ailesi olabileceğine
inanmıyorlar.
Belki de
Victor Hugo’nun ana karaktere bir isim vermemesinin bir sebebi de budur.
İsimlerimiz bizim kim olduğumuzu tanımlar, bizi bir birey yapar. Oysa idam mahkûmunun
ismine rastlamıyoruz. Bu da aslında nasıl yok sayıldığını, nasıl bir insan
olarak görülmediğini iyice hissettiriyor bizlere. O bir birey değil. O sadece yok olmaya mahkûm iğrenç bir
yaratık. Bize dayatılan düşünce bu şekilde.
Bir insanın
ölecek olmasını kimse önemsemiyor. Tam tersi toplum o kadar kana susamış ki mahkûmun
öleceği günü iple çekiyor, ona hakaretler ediyor ve kendi hallerine
şükrediyorlar.
Kitapta
işlenen cinayetten çok mahkûmun duygularını ve düşüncelerini okuyoruz. Böylesi belki
de her açıdan daha iyidir. Bir insanın yaptıklarından çok bazen duygularına
dikkat etmek gerekir diye düşünüyorum. Bana kalırsa okurlarına farklı bir bakış
açısı yakalatmaya başarıyor “Bir İdam Mahkûmunun Son Günü”.
Herkesin
okuması gereken güzel bir kitap olduğunu düşünüyorum. Beğenerek ve zevkle
okudum.
Bu kitaba
puanım: 8/10
İncelememi
okuduğunuz için teşekkür ederim. Kendinize çok dikkat edin, sağlıcakla ve
sevgiyle kalın.
Alıntılar
“Herkes
tarafından bu şekilde yüzüstü bırakılmışken içimde hissettiğim şiddetli ve
bilinmeyen sarsıntıları neden kendi kendime anlatmayı denemeyeceğim ki?”
“Hasta
değilim! Gerçekten de gencim, güçlü ve sağlıklıyım. Damarlarımdaki kan özgürce
akıyor, kaslarım her istediğimi yerine getiriyor, uzun bir hayat için
yaratılmış bedenim ve zihnim sağlıklı; evet, bütün bunlar doğru, yine de bir
hastalığım, hem de insanların kendi elleriyle bulaştırdıkları ölümcül bir
hastalığım var.”
“Kendi
kendime bütün insanların beni terk ettiğini, bir tek onun yanımda olduğunu
söyledim.”
“O zaman
tepeden tırnağa titrerken beni götürüp kollarının arasına, dizlerinin dibine
atsınlar, o ağlasın, birlikte ağlayalım, sözleri beni teselli etsin, yüreğim
onun göğsünde sakinleşsin ve o benim ruhumu kavrarken ben onun Tanrı'sına
kavuşayım.”
“İnsan
içinde bulunduğu umutsuz koşullarda bazen bir zinciri bir saç teliyle
koparabileceğini sanır.”
“-Hiç
konuşmuyorsun, kederli bir halin var, dedi annem.
Oysa
yüreğimde cenneti taşıyordum.”
“Ve yine
sefil yasalar ve sefil insanlar, ben kötü biri değildim!”
“Demek
yaşamak istediğim tek yer olan o hafızadan şimdiden silindim!”
“Ne yazık!
Dünyada sadece tek bir varlığı sevmek, onu bütün kalbiyle sevmek ve karşınızda
durup size bakar, cevap verir, konuşurken, sizi tanımadığını fark etmek! Sadece
onun tesellisine ihtiyaç duymak ve bunu yapması gerektiğinden habersiz olan tek
kişi olduğunu anlamak!”
konusu ağır gibi sanki :)
YanıtlaSilYok, tam tersi. Bir oturuşta bitirmelik ve akıcı. :)
SilMerakımı celbetti. Elimdekiler bitince bir değerlendirebilirim. Güzel bir inceleme yazısı olmuş, kalemine sağlık. :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Umarım okursanız beğenirsiniz. Şimdiden iyi okumalar. :)
Silkaleminize sağlık listeme ekledim:)
YanıtlaSilTeşekkür ederim, keyifli okumalar. :)
Sil