Hepinize selamlar. Bugün sizlere Irvin D. Yalom’un yazdığı “Nietzsche Ağladığında” isimli kitabı inceliyorum. Umarım bu incelemem sizler için yararlı olur.
Ne
anlatıyor?
Josef Breuer alanında uzman ve tanınan bir doktordur. Herkes kendisine tedavi olmaya gelir, o da onlara seve seve yardımcı olur. Ta ki karşısına daha önce hiç karşılaşmadığı bir hasta çıkana kadar. Hayatı bu hasta vesilesiyle tepetaklak olur.
Lou Salome
isimli oldukça alımlı bir hanım kendisine mektupla bir konu hakkında danışmak
istediğini bildirir. Bu ricayı kıramayan Breuer, Salome ile buluşur. Salome
kendisinden bir hastayı tedavi etmesini ister. Yalnız bu hasta sıradan bir
şekilde hasta değildir. Onun ruhu hastadır. Konuşarak tedavi uygulamasını ve
umutsuzluk ile intihar gibi düşünceleri kafasından atmasına yardımcı olmasını
ister Salome. Breuer ise bir hastayı konuşarak nasıl tedavi edeceğini kara kara
düşünürken Salome’nin bahsettiği hasta ile tanışır. Bu hasta henüz değeri
bilinmemiş ve iki kitabı yayımlanmış bir filozof olan Nietzsche’dir. İlk başta
tedaviyi kabul etmeyen Nietzsche zamanla Breuer ile çok farklı bir ilişki
geliştirir ve bu diyaloglarla birlikte kimin hasta kiminse doktor olduğu iyice
birbirine karışır. Bu ikili birbirlerinin geçmişinin kapılarını aralarken
aslında hiç de şahit olmadıkları yanlarını ve duygularını keşfetmeye
başlayacaklardır.
Benim
düşüncelerim neler?
Breuer ile
Nietzsche’nin daha önce hiç yüz yüze karşılaşıp karşılaşmadıklarına dair
herhangi bir bilgi bulunmuyor ama Salome tarih boyunca ünlü isimlerle adı aşk
iddialarına çıkmış bir kadındır. Yani Nietzsche ile gerçek anlamda tanışıklığı
olduğunu söyleyebiliriz.
Kitapta ise
Breuer ile Nietzsche karakterlerini bir nevi “karşılaşsalardı nasıl olurdu?”
mantığıyla okuyoruz. Elbette ki kitap bundan ibaret değil.
Nietzsche
tedaviyi kabul etmeyen, inatçı, karamsar ve problemleri ile kendisine karşı
barışık birisidir. Kendi ideolojisi ve doğruları onun için her şeydir. Dert yanmaktansa
derdin katlanmayı tercih eder. Her ne kadar şiddetli bir şekilde acı çekse de. Aslında
buradan kitabın isminin de ne kadar manidar olduğunu görüyoruz çünkü Nietzsche
asla ağlayıp yakınan biri değildir. Onun gözyaşları haykıramadığı ve birilerine
ulaşmasını umduğu düşünceleridir.
İlk başta
Breuer, Nietzsche’yi tedavi etmeye çalışsa da daha sonrasında olay tam tersi
şekilde gerçekleşir. Bir anda konu Breuer’in travmaları ve yaşadıkları
üzerinden ilerlemeye başlar ve aslında hastasını tedavi ederken kendisiyle de
yüzleşmiş olur. Bu yönden hem Nietzsche’nin durumunu hem de Breuer’in durumunu süzgeçten
objektif bir şekilde geçirebiliyoruz. Bu da çok farklı bir tat veriyor okura.
Kitap boyunca
bilinçaltının gizlerini ve insan üzerindeki etkilerini okuyor ve düşünüyoruz. Bilinçaltı
denilince akla ilk gelen isim olan Freud ise kitabımıza dahil oluyor bu
süreçte. Freud’un da düşüncelerini ve ilkelerini okumak, kitaba katkılarını
gözlemlemek çok güzeldi.
Özellikle
Breuer’in Bertha hakkındaki düşüncelerinin temel sebebi çözülünce ise kitap
gerçek anlamda “Vay be.” dedirtti.
İnsanın
içindeki vahşi duygulara ve arzulara odaklanan, ölümün ve yaşamın kıyılarında
dolaşan bir kitaptı. Oldukça beğendim. Neyin neden olduğunu, o dönemde
gelişmemiş olan konuşma terapisinin temellerinin atılımını gösteren, elinizden
bırakamayacağınız bir kitap.
Siz “Nietzsche
Ağladığında”yı okudunuz mu? Sizin düşünceleriniz neler?
İncelememi okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Kendinize çok dikkat edin,
sağlıcakla ve sevgiyle kalın…
Bu kitaba
puanım: 8/10
Alıntılar
“Seni ben
yaratmış olsaydım seni daha sağlıklı, üstelik çok daha değerli yapardım... Ve
belki de benim için sana biraz daha sevgi verirdim (...)”
“Ruhunda
sükunete kavuşmak ve mutlu olmak isteyen insanlar inanmalı ve iman etmelidir
ama hakikatin peşindeki insanlar iç huzurundan vazgeçip yaşamlarını bu
sorgulamaya adamak zorundadır.”
“Gururlu bir
yüceliğe erişmek isteyen ağaç fırtınalı hava ister. Yaratıcılık ve keşif de
acıda saklıdır.”
“Sık sık
yolumu şaşırdığımı düşünüyorum: Eski hedefler artık işe yaramıyor ve yenilerini
de bulacak halde değilim. Hayatımın nasıl aktığını düşündükçe kendimş ihanete uğramış ya da
oyuna gelmiş gibi hissediyorum; sanki göklerdeki birileri bana bir oyun
oynuyor, sanki bütün hayatım boyunca yanlış melodiyle dans edip durmuşum.”
“Yaşama
amacı; benim amacım, hedeflerim, yaşamayı anlamlı kılan her şey, hepsi şu anda
bana çok saçma geliyor. Bu saçmalıkların peşinden nasıl koştuğumu, bir daha ele
geçmeyecek bir hayatı bunlar için nasıl harcadığımı düşündükçe korkunç bir
ümitsizlik çöküyor içime.”
“Her zaman,
en iyi hakikatlerin, kişinin kendi yaşam deneyimlerinden çıkarılmış zalim
hakikatler olduğunu söylerdi.”
“Ah bu
melankoli... İnsanın gerçekten boğulabileceği bir deniz var mıdır?”
“İnsan
dostunu, düşmanından daha zor affediyor.”
“Hayır
Friedrich, anlamak affetmek demektir.”
“Josef, ben
hep şuna inanmışımdır: Bizler arzu edilenden çok arzu etmeye aşığızdır!”
“Bazen
yaşamın o kadar içini görebiliyorum ki birden doğrulup çevreme baktığımda
kimsenin yanımda olmadığını, bana eşlik eden tek şeyin zaman olduğunu
görüyorum.”
“Onun bir
tek bakışı yalnızlığımı unuttururdu. Bana yaşama amacımı ve yaşamanın önemini
gösterdi.”
“ ‘Hayır!’
Nietzsche hiddetlenmişti. ‘Ben, gelecekteki başka bir tür yaşam için bu yaşamın
asla değiştirilmemesi, bastırılmaması gerektiğini öğretiyorum. Ölümsüz olan bu
yaşamdır, bu andır. Ölümden sonra yaşam yoktur, bu yaşamın varması gereken bir
hedef, kıyamet günü yargıları yoktur. Bu an sonsuza dek varlığını sürdürür ve
tek seyirciniz siz, yalnızca sizsiniz.’ “
“Evlilik bir
hapishane değil, içinde daha yüce bir şeylerin yetiştirildiği bir bahçe
olmalıdır.”
“Kimin bana
eşlik ettiğinin ne önemi var, diye düşündü. Nasıl olsa herkes yalnız ölür.”
“Hiçbir şey
her şey demektir! Güçlenmek istiyorsan, önce köklerini hiçliğin derinlerine
gömmeli ve en yalnız yalnızlığınla yüz yüze gelmeyi öğrenmelisin.”
“Tek ödevin
kendin olmaktır. Güçlü ol: Yoksa, büyümek için hep başkalarını kullanmak
zorunda kalırsın.”
“Demek
istediğim şu: Biriyle tam bir ilişki kurabilmen için önce kendinle ilişki
kurabilmelisin. Eğer kendi yalnızlığımızı kucaklayamazsak, inzivaya karşı
kalkan olarak başka birini kullanırız.”
“Ama
Friedrich, kaybetmek için önce sahip olmak gerekir.”
“Belki de
bizler birbirimizin gerçeğini göremeyen ve aynı acıları paylaşan insanlarız.”
Merak ettiğim bir eser ama ağır olduğu gibi bir önyargım var nedense. Elinizden bırakamayacağınız bir kitap yorumunu görünce biraz azaldı gibi :) Yakın zamanda okumak isterim. Yorumuna sağlık :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Öyle bir yanılgı asla oluşmasın tam tersi okurken zorluk yaratacak terimler ve açıklamalar bile o kadar basit ve sade bir şekilde açıklanmıştı ki hiç sıkıntı yaratmıyorlar. Okursan mutlaka düşüncelerini duymak isterim. :))
SilBu kitaptan sonra ben de Salome'nin kitaplarını okumak istedim. Bakalım ilk fırsatta okuyacaklarımı bitirip almak istiyorum. Gerçek anlamda ilgi çekici bir kadın özellikle de döneminin şartlarına göre oldukça kendini geliştirmiş olduğunu düşünüyorum.
YanıtlaSilheyecanlı madem okuyabilirim :)
YanıtlaSilMutlaka okumalısın! :))
SilMerak ediyorum ama 35'ten önce okunacaklar listemde değil, sonrasında okurum. :D
YanıtlaSilAhahaha :D O zaman 35'inden sonra okunacaklar listesi yapılsın ve başa yazılsın bakalım! :DD
Sil