Light Pink Pointer

7 Ekim 2022 Cuma

Nietzsche Ağladığında | Kitap Yorumu

Hepinize selamlar. Bugün sizlere Irvin D. Yalom’un yazdığı “Nietzsche Ağladığında” isimli kitabı inceliyorum. Umarım bu incelemem sizler için yararlı olur.

Ne anlatıyor?

 Josef Breuer alanında uzman ve tanınan bir doktordur. Herkes kendisine tedavi olmaya gelir, o da onlara seve seve yardımcı olur. Ta ki karşısına daha önce hiç karşılaşmadığı bir hasta çıkana kadar. Hayatı bu hasta vesilesiyle tepetaklak olur.

Lou Salome isimli oldukça alımlı bir hanım kendisine mektupla bir konu hakkında danışmak istediğini bildirir. Bu ricayı kıramayan Breuer, Salome ile buluşur. Salome kendisinden bir hastayı tedavi etmesini ister. Yalnız bu hasta sıradan bir şekilde hasta değildir. Onun ruhu hastadır. Konuşarak tedavi uygulamasını ve umutsuzluk ile intihar gibi düşünceleri kafasından atmasına yardımcı olmasını ister Salome. Breuer ise bir hastayı konuşarak nasıl tedavi edeceğini kara kara düşünürken Salome’nin bahsettiği hasta ile tanışır. Bu hasta henüz değeri bilinmemiş ve iki kitabı yayımlanmış bir filozof olan Nietzsche’dir. İlk başta tedaviyi kabul etmeyen Nietzsche zamanla Breuer ile çok farklı bir ilişki geliştirir ve bu diyaloglarla birlikte kimin hasta kiminse doktor olduğu iyice birbirine karışır. Bu ikili birbirlerinin geçmişinin kapılarını aralarken aslında hiç de şahit olmadıkları yanlarını ve duygularını keşfetmeye başlayacaklardır.

Benim düşüncelerim neler?

Breuer ile Nietzsche’nin daha önce hiç yüz yüze karşılaşıp karşılaşmadıklarına dair herhangi bir bilgi bulunmuyor ama Salome tarih boyunca ünlü isimlerle adı aşk iddialarına çıkmış bir kadındır. Yani Nietzsche ile gerçek anlamda tanışıklığı olduğunu söyleyebiliriz.

Kitapta ise Breuer ile Nietzsche karakterlerini bir nevi “karşılaşsalardı nasıl olurdu?” mantığıyla okuyoruz. Elbette ki kitap bundan ibaret değil.

Nietzsche tedaviyi kabul etmeyen, inatçı, karamsar ve problemleri ile kendisine karşı barışık birisidir. Kendi ideolojisi ve doğruları onun için her şeydir. Dert yanmaktansa derdin katlanmayı tercih eder. Her ne kadar şiddetli bir şekilde acı çekse de. Aslında buradan kitabın isminin de ne kadar manidar olduğunu görüyoruz çünkü Nietzsche asla ağlayıp yakınan biri değildir. Onun gözyaşları haykıramadığı ve birilerine ulaşmasını umduğu düşünceleridir.

İlk başta Breuer, Nietzsche’yi tedavi etmeye çalışsa da daha sonrasında olay tam tersi şekilde gerçekleşir. Bir anda konu Breuer’in travmaları ve yaşadıkları üzerinden ilerlemeye başlar ve aslında hastasını tedavi ederken kendisiyle de yüzleşmiş olur. Bu yönden hem Nietzsche’nin durumunu hem de Breuer’in durumunu süzgeçten objektif bir şekilde geçirebiliyoruz. Bu da çok farklı bir tat veriyor okura.

Kitap boyunca bilinçaltının gizlerini ve insan üzerindeki etkilerini okuyor ve düşünüyoruz. Bilinçaltı denilince akla ilk gelen isim olan Freud ise kitabımıza dahil oluyor bu süreçte. Freud’un da düşüncelerini ve ilkelerini okumak, kitaba katkılarını gözlemlemek çok güzeldi.

Özellikle Breuer’in Bertha hakkındaki düşüncelerinin temel sebebi çözülünce ise kitap gerçek anlamda “Vay be.” dedirtti.

İnsanın içindeki vahşi duygulara ve arzulara odaklanan, ölümün ve yaşamın kıyılarında dolaşan bir kitaptı. Oldukça beğendim. Neyin neden olduğunu, o dönemde gelişmemiş olan konuşma terapisinin temellerinin atılımını gösteren, elinizden bırakamayacağınız bir kitap.

Siz “Nietzsche Ağladığında”yı okudunuz mu? Sizin düşünceleriniz neler?
İncelememi okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Kendinize çok dikkat edin, sağlıcakla ve sevgiyle kalın…

Bu kitaba puanım: 8/10

Alıntılar

“Seni ben yaratmış olsaydım seni daha sağlıklı, üstelik çok daha değerli yapardım... Ve belki de benim için sana biraz daha sevgi verirdim (...)”

“Ruhunda sükunete kavuşmak ve mutlu olmak isteyen insanlar inanmalı ve iman etmelidir ama hakikatin peşindeki insanlar iç huzurundan vazgeçip yaşamlarını bu sorgulamaya adamak zorundadır.”

“Gururlu bir yüceliğe erişmek isteyen ağaç fırtınalı hava ister. Yaratıcılık ve keşif de acıda saklıdır.”

“Sık sık yolumu şaşırdığımı düşünüyorum: Eski hedefler artık işe yaramıyor ve yenilerini de bulacak halde değilim. Hayatımın nasıl aktığını  düşündükçe kendimş ihanete uğramış ya da oyuna gelmiş gibi hissediyorum; sanki göklerdeki birileri bana bir oyun oynuyor, sanki bütün hayatım boyunca yanlış melodiyle dans edip durmuşum.”

“Yaşama amacı; benim amacım, hedeflerim, yaşamayı anlamlı kılan her şey, hepsi şu anda bana çok saçma geliyor. Bu saçmalıkların peşinden nasıl koştuğumu, bir daha ele geçmeyecek bir hayatı bunlar için nasıl harcadığımı düşündükçe korkunç bir ümitsizlik çöküyor içime.”

“Her zaman, en iyi hakikatlerin, kişinin kendi yaşam deneyimlerinden çıkarılmış zalim hakikatler olduğunu söylerdi.”

“Ah bu melankoli... İnsanın gerçekten boğulabileceği bir deniz var mıdır?”

“İnsan dostunu, düşmanından daha zor affediyor.”

“Hayır Friedrich, anlamak affetmek demektir.”

“Josef, ben hep şuna inanmışımdır: Bizler arzu edilenden çok arzu etmeye aşığızdır!”

“Bazen yaşamın o kadar içini görebiliyorum ki birden doğrulup çevreme baktığımda kimsenin yanımda olmadığını, bana eşlik eden tek şeyin zaman olduğunu görüyorum.”

“Onun bir tek bakışı yalnızlığımı unuttururdu. Bana yaşama amacımı ve yaşamanın önemini gösterdi.”

“ ‘Hayır!’ Nietzsche hiddetlenmişti. ‘Ben, gelecekteki başka bir tür yaşam için bu yaşamın asla değiştirilmemesi, bastırılmaması gerektiğini öğretiyorum. Ölümsüz olan bu yaşamdır, bu andır. Ölümden sonra yaşam yoktur, bu yaşamın varması gereken bir hedef, kıyamet günü yargıları yoktur. Bu an sonsuza dek varlığını sürdürür ve tek seyirciniz siz, yalnızca sizsiniz.’ “

“Evlilik bir hapishane değil, içinde daha yüce bir şeylerin yetiştirildiği bir bahçe olmalıdır.”

“Kimin bana eşlik ettiğinin ne önemi var, diye düşündü. Nasıl olsa herkes yalnız ölür.”

“Hiçbir şey her şey demektir! Güçlenmek istiyorsan, önce köklerini hiçliğin derinlerine gömmeli ve en yalnız yalnızlığınla yüz yüze gelmeyi öğrenmelisin.”

“Tek ödevin kendin olmaktır. Güçlü ol: Yoksa, büyümek için hep başkalarını kullanmak zorunda kalırsın.”

“Demek istediğim şu: Biriyle tam bir ilişki kurabilmen için önce kendinle ilişki kurabilmelisin. Eğer kendi yalnızlığımızı kucaklayamazsak, inzivaya karşı kalkan olarak başka birini kullanırız.”

“Ama Friedrich, kaybetmek için önce sahip olmak gerekir.”

“Belki de bizler birbirimizin gerçeğini göremeyen ve aynı acıları paylaşan insanlarız.”

 

7 yorum:

  1. Merak ettiğim bir eser ama ağır olduğu gibi bir önyargım var nedense. Elinizden bırakamayacağınız bir kitap yorumunu görünce biraz azaldı gibi :) Yakın zamanda okumak isterim. Yorumuna sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Öyle bir yanılgı asla oluşmasın tam tersi okurken zorluk yaratacak terimler ve açıklamalar bile o kadar basit ve sade bir şekilde açıklanmıştı ki hiç sıkıntı yaratmıyorlar. Okursan mutlaka düşüncelerini duymak isterim. :))

      Sil
  2. Bu kitaptan sonra ben de Salome'nin kitaplarını okumak istedim. Bakalım ilk fırsatta okuyacaklarımı bitirip almak istiyorum. Gerçek anlamda ilgi çekici bir kadın özellikle de döneminin şartlarına göre oldukça kendini geliştirmiş olduğunu düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  3. heyecanlı madem okuyabilirim :)

    YanıtlaSil
  4. Merak ediyorum ama 35'ten önce okunacaklar listemde değil, sonrasında okurum. :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahahaha :D O zaman 35'inden sonra okunacaklar listesi yapılsın ve başa yazılsın bakalım! :DD

      Sil