Light Pink Pointer

14 Ekim 2022 Cuma

İvan İlyiç’in Ölümü | Kitap Yorumu

Hepiniz selamlar. Bugün sizlere Lev Nikolayeviç Tolstoy’un yazdığı “İvan İlyiç’in Ölümü” isimli kitabı inceliyorum. Umarım bu incelemem sizler için faydalı olur.

Ne anlatıyor?

İvan İlyiç oldukça çalışkan, işinde çok başarılı bir hukukçudur. En üst düzey memurluğa doğru emin adımlarla ilerlemiştir.

Günün birinde bir hastalığın pençesine yakalanmasıyla ölüm yavaş yavaş kendisini avuçlarının içine almaya başlar. Bu durumun hem kendisi hem de çevresi üzerindeki etkilerini okuyor, ölümü biz de İvan İlyiç ile beraber tanımaya başlıyoruz.

İvan İlyiç’in hastalık sürecini okurken kendinizi sorgulayacak, hayatınızı gözden geçirecek ve tüylerinizin diken diken olduğunu hissedeceksiniz.

Benim düşüncelerim neler?
Hukuk mecrasında büyük bir nüfuzu olan İvan İlyiç’in ölümü üzerine iş yerinde kendisinin yerine kimin geçeceği ve bu pozisyonun maaşı konuşuluyor, İvan İlyiç’in yakın dostu olduğunu iddia eden bu adamların tek düşündüğü şey para oluyordur. İvan İlyiç’in ölümü onlarda hiçbir teessür yaratmıyor, tam tersi kendi başlarına gelmediği için şükrediyorlardır. Aynı durum aile içinde de geçerli oluyor. Ailedekiler İvan İlyiç’ten kalacak parayı konuşuyor ve sadece bunu önemsiyordur. Kendisinin ölmeden önce hasta olduğu zamanlarda da kendisiyle ilgilenmiyor ve kendi hayatlarını sanki İvan İlyiç sapasağlammış da ölmek üzere değilmiş gibi devam ettiriyorlar.

Tabii ailesindeki bu durumun sebebi de birazcık kendisi. Kendini sadece işine adamıştır ve asla aile yaşantısının içerisine tam olarak girmemiştir. Bu da aile içinde birbirlerine karşı duvar örmelerine sebep olmuştur. Hayatı sadece işinden ibaret olduğu için de sosyal becerileri sadece kâğıt oynamak ve arkadaşlarla arada bir sohbet etmek olan İvan İlyiç, aile içinde pasif kalmıştır.

Görevine bu kadar bağlanmasının bir sebebi de mahkemede tüm kararların ona bağlı olması. Hayatı hep en lüks ve herkesin kendisini takdir edeceği şekilde yaşayan İvan İlyiç, sadece mahkeme salonunda kendi kararlarını verebiliyor, sadece o zaman kendisi olabiliyordur. Bu da işine olan bağlılığını güçlendiriyordur.

Bu pahalı ve şaşalı yaşamında en önemli şeyin aslında lüks ve para değil, sağlık olduğunu anlayan İvan İlyiç hep doğru bir hayat yaşadığını düşünmekteydi. Ama bu hastalık sürecinde aslında bir şeyleri çok yanlış yaptığını anlamaya başlıyor, gençliği kıskanıyor ve yaşadıklarını gerçekten doğru bir şekilde yaşayıp yaşamadığını düşünüyor. Sağlık ona artık bulunmaz bir nimet gibi geliyordur.

Dediğim gibi ailesi bu süreçte kendisiyle alakadar neredeyse hiç olmuyordur. Tüm bu zamanlar boyunca yanında evin hizmetlisi Gerasim bulunuyor ve ona karşılıksız bir sadaket ve sevgiyle yaklaşıyordur. Yanında huzurlu hissettiği tek insan olan hizmetlinin bu duyguları karşısında aslında yüksek tabakanın katılaşmış kalplerine karşı gerçek sevgi ve sadakat duygusunu alt tabakadan olan Gerasim’de buluyor. Bu da fark ettiği şeylerden bir tanesi olarak hanesine ekleniyor.

Kendini gerektiği gibi yaşadığı yalanıyla avutuyor ama asla hayatında gerçek anlamda mutluluğu tadamıyor. Evliliği ve yaşamdaki tüm kararları aslında birer kurmacadır. Bunun farkına ise son dakikalarında ancak varıyor.

Kitapta beni en çok etkileyen şey ise yazarın ölüm tasvirini bu kadar gerçekçi anlatmasıydı. Sanki İvan İlyiç’in yaşadıklarını kendisi yaşamış, ölmüş de tekrar dirilip yaşadığı bu deneyimi bizimle paylaşmış gibiydi. Tüylerim diken diken okudum. Gerçek anlamda çok başarılıydı. Eh ne de olsa Tolstoy’dan bahsediyoruz aksi hali düşünülemezdi.

Okurken kendimce bir sürü yorum yaptığım ve elimden bırakamadığım bir kitaptı. Siz “İvan İlyiç’in Ölümü”nü okudunuz mu? Sizin düşünceleriniz neler?

İncelememi okuduğunuz için teşekkür ederim. Kendinize çok dikkat edin, sağlıcakla kalın…

Bu kitaba puanım: 8/10

Alıntılar

“Belki de sürdürdüğüm yaşam, sürdürmem gereken yaşam değildir?”

“Acıların zaman içinde artması gibi, hayat da bütün olarak hep daha kötüye gidiyor.”

“Hayat gitgide artan acılar demek; artan bir hızla en dibe, en korkunç acılara doğru uçmak demekti. ‘İşte ben de uçuyorum...’ ”

“Nasılsa hepimiz öleceğiz. Elimiz ayağımız tutarken niye çalışmayalım?”

“Hep aynıydı. Kimi zaman ufacık bir umut ışıltısı belirir gibi oluyor, kimi zaman da bir umutsuzluk denizi kudurmaya başlıyordu, ama hep aynıydı: Aynı acı, aynı keder, aynı iç sıkıntısı...”

“Tepeye tırmandığımı zannederken aslında bayır aşağı koşmak. Tam böyleydi durum. İnsanların gözünde giderek yükselirken, aynı anda hayat da benden o kadar eksiliyor, ayaklarımın altından çekilip gidiyordu.”

 

11 yorum:

  1. Tolstoy sevdiğim bir yazar. Rus klasiklerinin hepsini severek okurum zaten. Bu kitabı biliyorum, okumuş da olabilirim ama emin olamadım. En azından güzel bir hatırlatma oldu yazınız, teşekkürler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ederim bu güzel yorumunuz için. Ben de Rus klasiklerini çok severek okuyorum, Tolstoy’un yeri zaten çok ayrı. :))

      Sil
  2. tolstoy en sevdiklerimden, yüksek puan vermişsin. bunu okumadıydım, pekiii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tolstoy sevilmez mi zaten. :) Oku da yorumunu alalım deeps. :))

      Sil
  3. Kızkardeşimin kitaplığında bu kitap vardı ya hep ismi de ilginç gelmiştir bana, bakacağım. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bakın mutlaka. İsmi kadar ilginç ve güzel bir kitap. :)

      Sil
  4. Listemde ama henüz okuma fırsatım olmadı. Yorumundan sonra daha bir merak ettim doğrusu. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle oku. Senden de bir inceleme yazısı bekliyoruz okuyunca. :)

      Sil
  5. Çok güzel bir yazı olmuş 🌻😊 bende yok heralde bir kitap alışverişi yaparsam alayım bu kitabı da 🙈

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim.💜🌈
      Mutlaka alın. Görüşlerinizi de bizimle paylaşmayı unutmayın! :))

      Sil
  6. Tolstoy inanılmaz bir yazar ve öğretmen gerçekten kalemini aşırı seviyorum kitaplarını orijinal dilinde okumayı çok isterdim.

    YanıtlaSil