Light Pink Pointer

14 Ekim 2022 Cuma

İnsancıklar | Kitap Yorumu

Hepinize selamlar. Bugün sizlere Fyador Mihayloviç Dostoyevski’nin yazdığı “İnsancıklar” isimli kitabı inceliyorum. Umarım bu incelemem sizler için yararlı olur.

Ne anlatıyor / Benim düşüncelerim neler?

Makar Devuşkin oldukça yoksul bir memurdur. Bir çay içecek bile durumu olmayan bu adam zar zor geçiniyordur. Varvara Alekseyevna ile mektuplaşıp onu kendi kızı gibi benimseyen Makar Devuşkin, bir yandan da Varvara’ya maddi destek sağlamaya çalışıyordur. Varvara da kendisiyle aynı durumda
olan yoksul bir öksüzdür çünkü.

Bu ikilinin mektuplaşmaları üzerinden yürüyen kitapta insanların paraya verdikleri önemi, parası olmayanı ezip kakmaları ve aslında yoksul ile zengin çatışmasını okuyoruz.

Toplum içerisinde ezilen ve kimliklerini kaybeden bu ikilinin mücadelesini okumakla kalmıyor, o dönemin toplum yapısıyla ilgili de bilgi sahibi oluyoruz. O dönemki maddi durumun izleri karakterler üzerinde çok güzel bir şekilde yansıtılmıştı. Sanki o küçücük odalarda ben yaşamış, gününü hiçbir şey yemeden geçiren benmişim gibi hissederek okudum tüm kitabı. Son sayfalarda ise şok geçirdim ve yaşanan durumu yüzümdeki buruk gülümseme ile okudum.

Bu zor durumda birbirlerinin sevgisiyle güç bulan Varvara ve Devuşkin’in hayatlarına dâhil olurken bir yandan da yazarımızın eşsiz gözlem ve yansıtma becerisine hayran kalıyoruz.

Kısa ama okuması zevkli, oldukça beğendiğim bir kitap oldu.

Siz “İnsancıklar”ı okudunuz mu? Sizin düşünceleriniz neler? İncelememi okuduğunuz için çok teşekkür ederim, kendinize çok dikkat edin sağlıcakla kalın.

Bu kitaba puanım: 8/10

Alıntılar

“Çok tuhaftı! Ağlayamadım; ama ruhum paramparça olmuştu.”

“(...) ama en iyi anlarımda bile, ben hep hüzünlenirim.”

“Fakat artık yaşadıklarımı anlatmaya gücüm yetmiyor; onları düşünmek bile istemiyorum; bu hatıralar çok rahatsız ediyor beni.”

“Size şunu söyleyeyim, canım, insan yaşayıp gidiyor, ama hemen yanında böyle bit kitabın varlığını, bütün hayatının içine ilmek ilmek işlendiği bir kitabın varlığını bilmiyor.”

“Zaten dünyanın düzeni bu, canım, hepimiz birbirimize hava atıyoruz, hepimiz birini azarlıyoruz.”

“Bazen saklanır insan, saklanır, yakalanmamak için gizlenir, burnunun ucunu bile göstermeye korkar; yerini belli etmez, çünkü önyargı kol geziyordur, çünkü yeryüzünde başka şey kalmamış gibi, herkesin arasından seni bulup şamataya alırlar (...)”

“(...) ve sizin benim mutluluğum için vermek istediğiniz her şey, benim için bir kedere dönüştü ve yararsız bir üzüntüden başka bir şey bırakmadı bende.”

“Mutsuzluk bulaşıcı bir hastalıktır.”

“Para değil beni öldüren, bütün bu yaşam kaygıları, bütün bu fısıltılar, gülüşler, şakalar.”

“Sizi tanıyınca birincisi, kendimi daha iyi tanıdım ve sizi sevmeye başladım; küçük meleğim, sizden önce, tek başımaydım ve yeryüzünde uyuyor, yaşamıyordum sanki. Onlar, bana zalimlik edenler, çehremin bile uygunsuz olduğunu söylüyorlardı ve hor görüyorlardı beni, kendi kendimi hor görür olmuştum; kütük gibi olduğumu söylüyorlardı, ben de gerçekten kütüğüm ben, diye düşünüyordum, ama siz karşıma çıkınca, siz karanlık hayatımı aydınlattınız kalbimi ve ruhumu aydınlattınız ve ben ruhsal huzur bularak diğerlerinden daha kötü olmadığımı anladım; belki parıltı yok, ışıltı yok, renk yok, ama yine de insanım, kalbiyle ve düşünceleriyle bir insanım ben.”

“Ve bugün yaşadığım her şey, acı olsun, kederli olsun, tatlı olsun, her şey bana geçmişimdeki benzer bir şeyi, genellikle de çocukluğumda, çocukluğumun altın çağlarında olan bir şeyi hatırlatıyor.”

“Bazen öyle dakikalar oluyor ki tek başıma kalmaktan, tek başıma hüzünlenip tek başıma kesintisiz kederlenmekten mutlu oluyorum ve böyle hallerim git gide sıklaşıyor artık.”

“Bir sürü şerefli insan var, canım, emeklerinin karşılığını alamasalar da, kimseye boyun eğmeyen, kimseden ekmek istemeyen insanlar var.”

“Hatıralar mutlu olsun, kederli olsun, hep acı verir; en azından benim için öyle; ama bu tatlı bir acı. Ve kalp ağırlaştığı, daraldığı, sıkıldığı, kederli olduğu zaman, o zaman hatıralar onu tıpkı sıcak bir günün ardından gelen rutubetli bir gecede çiy damlalarının zavallı, kurumuş, gündüz vakti sıcaktan kavrulmuş çiçeği canlandırması gibi aydınlatıp canlandırır.”

“Tanrım, yaşamak ne kederli şey, Makar Alekseyeviç!”

“Ah, ne yapacağım, ne olacak benim kaderim? Çok ağır geliyor benim böyle bir bilinmezlikle olmam, bir geleceğimin olmaması, başıma ne geleceğini tahmin edememek. Geriye bakmak da korkutucu. Orada hep acı var, bir hatırayla bile kalbim iki parçaya ayrılıyor.”


7 yorum:

  1. Çok teşekkür ederim sevgili İlkay. Mutlaka okumalısın, beğeneceğine eminim. Çokça sevgiler. :)

    YanıtlaSil
  2. Kitabı çok duydum ama konusunu bilmiyordum. İlgimi çekti, okumak isterim. Güzel bir tanıtım olmuş, teşekkürler. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ederim. Okursanız mutlaka düşüncelerinizi yazın. :)

      Sil
  3. bunu da okumadım, senin kitap seçimlerin ve yazılarını seviyom zaten, senden kitap seçiyom zaten, saoool :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok mutlu oldum deeps, teşekkür ederim. Oku mutlaka, İvan İlyiç'in Ölümü ile beraber bunun da yorumunu okuruz artık senden. :))

      Sil
  4. Hep görüp hiç almadığım bir kitaptı, sanırım bir sonraki denk gelişimde alacağım. :)

    YanıtlaSil