Light Pink Pointer

16 Eylül 2021 Perşembe

Gurur ve Önyargı | Kitap Yorumu

Hepinize selamlar. Bugün sizlere Jane Austen’ın yazdığı “Gurur ve Önyargı”yı inceliyorum. Umarım bu incelememden hoşnut kalırsınız. Giriş cümlelerimle sizleri boğmamak adına direkt olarak incelememe geçiyorum.

Ne anlatıyor?

Bennet ailesi, bir anne baba ve 5 kız kardeşten oluşan kalabalık bir ailedir. Kızlar birbirinden güzeldir ama bu kardeşlerin tek ortak özelliği budur. Birbirlerinden çok farklıdırlar ve hepsinin farklı hayat görüşleri vardır.

Dönemlerinin getirdiği “Her bekâr kadın ve erkek evlenmeli.” anlayışını ne yazık ki bu kızlara da dayatan aile, kızlarını bir an önce evlendirme derdindedir.

Şansa ki oldukça yakınlarına zengin, yakışıklı ve ismi ile ün yapmış b
ir soylu olan Mr. Bingley taşınır. Elbette ki bu şansı kaçıramayacaklarını düşünen evin annesi Bayan Bennet beyefendi ile tanıştırıyor kızlarını.

Jane oldukça güzel bir kızdır. Tam bir melektir. Öyle ki kimse hakkında kötü düşünmez, herkesin içinde bir iyilik olduğuna inanırdı.

Mr. Bingley’in gönlünü kazanan Jane’de yavaş yavaş Mr. Bingley’e kapılırken bu iki aşığın evleneceğine herkes kesin gözüyle bakıyordu.

Ta ki aileler arasında olan kargaşalara kadar. Her iki taraf da kendilerini çok üst düzey görerek gururlu davranıyor, karşı taraf hakkında da olur olmaz şeyler düşünüp önyargılara sahip oluyorlardı.

Elizabeth, ailenin en olgun kızı, her ne kadar ablasının mutluluğunu istese de o da Mr. Bingley ve onun ailesini pek sevmemiştir. Özellikle de Mr. Bingley’in arkadaşı olan ve bir onun kadar soylu olan Mr. Darcy’i.

Mr. Darcy’e nefreti gün geçtikçe kabaran Elizabeth hem kendini hem de ablasının mutluluğunu korumaya çalışırken en nefret ettiklerinin en sevdiği, en sevdiklerinin ise en nefret ettikleri olacağından habersizdir…

Benim düşüncelerim neler?

Geçtiği dönemden ötürü maalesef kadınların önemsiz ve eşya gibi görüldüğü bir roman okuyoruz. Ama geçtiği dönemi anlamak ve bir zamanlar kadınlara nasıl davranıldığını gözlemlemek açısından oldukça etkili bir kitap. Bir roman yazıldığı ve bahsedildiği döneme göre değerlendirilmelidir. Bu yüzden bu durum üzerine çok fazla konuşmaya lüzum göremiyorum.

Bu kitapta anlaşılacağı üzere güçlü olan kadın karakterimiz Elizabeth Bennet. Ama şunu belirtmeliyim ki Elizabeth her ne kadar olgun, dönemine göre ileri düşünen bir kadın olarak tanıtılsa bile bize ben birçok hareketini oldukça eski kafalıca buldum. Tabii ki bahsettiğim gibi öykünün geçtiği döneme göre oldukça olgun bir karakter ama yine de daha olgun bir karakter olsaydı bana kalırsa gönlümüzde çok daha güzel bir yere sahip olabilirdi. Yine de Elizabeth’in birçok hareketini oldukça takdir ettim. Bunlardan biri Mr. Collins’in teklifini reddediş biçimi diğeri ise Lady Catherine ile Mr. Darcy hakkında konuşma biçimi, kurduğu cümlelerdi. Kitabı okuyunca neden bahsettiğimi anlayacağınızı düşünüyorum. Bahsettiğim yerler gerçekten de Elizabeth’in olgun tarafını gördüğümüz kısımlardı.

Bunun dışında insanlar sırf birbirleriyle şan, şöhret ve rahat bir yaşam için evleniyorlar. Başkalarının ne dediği, kimin kızının daha önce evlendiği gibi şeylerin önem taşıdığı bir toplum yapısı işlenmiş Jane Austen’ın bu romanında.

Dikkatimi çeken bir bölümden bahsetmek istiyorum. Lady Catherine’in “Kadınların tek başlarına bir yere çıkmamaları gerektiği”ni söylediği kısımda gerçekten sinir krizi geçirdim. Sanırım Mrs. Bennet’ten sonra en sevmediğim karakterlerden birisi Lady Catherine’di. Bu tarz cümlelerden dönemin toplum yapısı hakkında daha çok bilgi sahibi olabileceğinizi düşünüyorum kitabı okurken.

Özet geçmek gerekirse her iki tarafın da gururlu ve önyargılı olduğu, kimin kimle evleneceği hayatların merkez noktasına konulmuş olduğu oldukça akıcı bir roman okuyoruz. Açıkçası o kadar entrika ve dedikoduyla doluydu ki kitap, okurken bir klasik eser hızında değil de çıtır çerezlik bir kitap okuyormuşum gibi oldukça akıcı ve takılmadan okudum.

Okunabilecek hoş bir eser. Açıkçası aşırı mı harika diye sorarsanız hayır derim. Evet güzel bir kitaptı ama pek de bana hitap etmedi. Yine okumak için şans verilebilir olduğunu düşünüyorum.

Benim düşüncelerim bunlardı. Siz “Gurur ve Önyargı”yı okudunuz mu? Sizin düşünceleriniz neler?

İncelememi okuduğunuz için teşekkür ederim. Kendinize çok iyi bakın, sağlıcakla kalın…

Bu kitaba puanım: 7/10

Alıntılar

“Gurur, bence çok yaygın bir kusurdur. Okuduğum onca şeyden sonra şuna inandım ki gerçekten çok yaygın; insan doğası gurura bilhassa eğilimli; o ya da bu gerçek veya hayali biz özellikten ötürü kendinden memnuniyet duymayan pek az kişi vardır. Gurur ve gösteriş farklı şeyler, ama sık sık aynı anlamda kullanılıyorlar. İnsan gösteriş düşkünü olmadan gururlu olabilir. Gurur daha çok kendimizle ilgili görüşümüze bağlıdır, gösteriş ise bizim hakkımızda başkalarına ne düşündürtmek istediğimize.”

“Hiçbir şey alçakgönüllü bir görünümden daha yanıltıcı değildir.”

“Sanırım her yaratılışta belli bir kötülüğe doğru eğilim vardır… doğal bir kusur, en iyi eğitim bile üstesinden gelemez.”

“Gerçekten sevdiğim pek az insan var; hele saygı duyduğum daha az insan var. Dünyayı tanıdıkça hoşnutsuzluğum daha da artıyor; her geçen gün insan karakterinin tutarsızlığına ve akıllı, duygulu görünenlere bile güvenilmeyeceğine olan inancım güçleniyor.”

“Her parçası keyif vaat eden bir plan asla başarılı olamaz; büyük bir hayal kırıklığını önlemenin tek yolu ufak bir sıkıntıyı savunmaktır.”

“Gülmek zorunda kalıyordu, ağlamayı tercih ettiği halde.”

 

5 yorum:

  1. Çok teşekkür ederim! İçindeki entrikalardan ötürü kitaptan kopmak biraz zor. Ondan dolayı sevilebileceğini düşünüyorum. Ama öyle aman aman bir eser değildi tabii benim gözümde. :)
    Tekrar okursan ya da incelersen senin görüşlerini de duymayı çok isterim sevgili İlkay. Çokça sevgiler! <3

    YanıtlaSil
  2. heeey baksanaa, cuma akşamı senin bloguna gelmiştiim, nerdesin diyeee :) sonra vakıf yazını gördüydüm, oleey, sonra geleyim okumaya dedim, o akşam sen geldin bloguma, yaniii kalp kalpe karşı olduuu, enerjinin çekim yasası hihihi :) haftasonu dizi izledim deee şimdi geldim okumayaaa :) okul dersler yolundadır umarım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oooo dediğin gibi kalp kalbe karşı o halde. :)
      Özlemiştim yazılarını okumayı. Biraz yoğundum çok uğrayamadım buralara. İnşallah daha sık uğrarım. :)

      Sil
  3. heeey, en sevdiğim romanlarda ilk beş te bu :) bak bunun dizileri de var filmleri de, hepsi çok güzeel, izlemediysen sölerim boş olunca izlersiiin :) ingiltere o dönem öyleymiş evet. thomas hardy'nin tess romanı da kadının kötü durumunu anlatıyor, jane austen ama nasıl yazmış de mi bu romanları, yani nerdeyse hep evdeyken ve gizli gizli yazmış :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Filmini çok duydum. Arkadaşım da izlemiş önerdi bayağı. Döneminde kadınların gizli gizli romanlar kaleme almaları çok üzücü. Yanlış hatırlamıyorsam Brontë kardeşler de erkek adlarıyla yazılarını yayımlamak zorunda kalmışlar. :)

      Sil