Light Pink Pointer

16 Eylül 2021 Perşembe

Dorian Gray’in Portresi | Kitap Yorumu

Hepinize selamlar. Bugün sizlere Oscar Wilde’ın yazdığı “Dorian Gray’in Portresi”ni inceliyorum. Umarım bu incelememden hoşnut kalırsınız. Çok fazla uzatmak istemediğimden hemen incelememe geçiyorum.

Ne anlatıyor?

Dorian Gray, tapınılası bir yakışıklılığı olan, genç ve herkesin hayran hayran baktığı biridir. Gençliğinin baharında olan Dorian; hayatı tozpembe görüyor, hayatını pek de düşünmeden yaşıyordur.

Günün birinde portrelerini çizen Ressam Basil için tekrardan bir poz verirken Ressam Basil’in arkadaşı olan Lord Henry ile tanışır.

Lord Henry de herkesin kaldığı gibi Dorian Gray’e hayran kalır. Çok güzel ve çok gençtir.

Lord Henry, Dorian Gray’e bu zamanlarının kıymetini bilmesini, yaşlanacağını ve yüzüne bakılmayacağı, bu yakışıklılığının kıymetini bilmesini söyler. Bu sırada da tablodaki Dorian’ın ne güzel çizildiğini, gençlik pırıltılarını ne güzel taşıdığından bahsederek tabloyu över.

Bunun üzerine Dorian Gray’in aklına bir anda bu korkunç fikirler yerleşir. Yaşlanacaktır. Artık yüzüne bakılmayacaktır. İyi de artık yakışıklı olmazsa elinde başka neyi kalırdı ki?

Bunun üzerine Dorian Gray “Keşke ben hiç yaşlanmasam da bu tablo yaşlansa!” diye içinden yakarır, dua eder. Ama duasının gerçekten gerçekleştiğini görene kadar bunu öylesine bir yakarış olarak düşünür…

Benim düşüncelerim neler?

Dorian Gray duasını ettikten sonra artık ruhu tamamıyla tabloya yansımaya başlar. Kendisi hiç yaşlanmaz ama tablo yaşlanır. Ne kadar günah işlerse işlesin ruhunun kirlenmediğine inanır ama tablodaki resimden günahlarının ruhunu nasıl etkilediğini görür.

Dorian bencil ve berbat bir insana dönüşür. Yaşlanmayacağının, günahların ruhunu kirletemeyeceğini düşünerek istediği gibi davranır. Oysa ruhundaki her şey tabloya yansır.

Buradan şu yorumları çıkarabiliriz:
Öncelikle bir bölümde Basil; artık Dorian’ın eski Dorian olmadığını, değiştiğini ve değişmeyen gerçek Dorian’ın tablodaki Dorian olduğundan bahseder. Buradan aslında yaşayan Dorian’ın sadece bir kılıftan başka bir şey olmadığını anlıyoruz. İçindeki, zihnindeki tüm kötülükler aslında yerli yerindedir. Bunlar ruhuna yansır ve bunları tabloda görür. Gerçek Dorian tablodakidir ve kendisi her ne kadar değişmediğini söylese de günden güne karanlığa doğru yol alıyordur.

148. sayfada Dorian tablodaki Dorian’ın kendisinin rehberi olacağını söylüyor. Aslında burada Dorian, biz insanların yapamayacağı bir şekilde ruhunu gözlemleme fırsatı buluyor. Bundan ötürü günahlarının ve hatalarının tabloya yansımasıyla aslında hatalar yaptığını fark edip kendini düzelmeye çalışıyor ama zihni bu kadar kirlenmiş ve kendi benliğini kaybetmiş bir insan için bu pek de mümkün değildir.

Dorian aynı zamanda Sybil denen bir kızdan hoşlanıyor. Sybil bir tiyatro oyuncusudur. Berbat bir yerde çalışıyordur ama harika bir oyuncudur. Juliet’i, Ophelia’yı ve daha nice tutkulu ve isimlerini tarihe kazımış kadın karakterleri canlandırıyordur.

Bana kalırsa Dorian’ın Sybil’i sevme sebebi buydu. Sybil, ölümsüz karakterleri canlandırıyordu. Kaç yüzyıl geçerse geçsin isimlerini yaşatan karakterlerdi bunlar. Dorian yaşlanmamaya ve ölümsüzlüğe fazla odaklanmış bir karakter. Sybil’i de hiçbir zaman Sybil olarak görmüyor. Sybil onun için hep canlandırdığı ölümsüz ve tutkulu karakterlerden ibaret. Bu ölümsüzlük, isimlerin tarih sahnesine kazınması ve asla unutulmaması Dorian’ı cezbediyor, Sybil’i gözünde değerleştiriyor. Bunu 155. Sayfada söylediği “Tüm dünya sana taparken sen benim ismimi taşıyabilirdin.” Demesinden anlıyoruz. Burada Sybil, Dorian’a o kadar âşıktır ki artık âşık karakterleri başkalarının yüzüne bakarak oynayamıyordur. Çünkü gerçek aşkı tiyatro sahnesinde değil Dorian’da bulduğunu düşünüyordur. Ama Dorian Sybil’in bu düşünce sonucu gerçekleştirdiği berbat oyunculuk sonrasında Sybil’in ne hayal ettiği gibi bir Juliet ya da Ophelia olduğunu görüyor. O da herkes gibi yaşlanacak, çirkinleşecek basit bir insandır. Böylece Sybil Vane’in hayatından çıkıp gidiyor ve arkasında büyük bir enkaz bırakıyor. Sybil Vane, Dorian’ı ölümsüzleştirecek isim değildir.

Dorian belli bir dönemde sanata merak salıyor. Sanata merak saldığı bu dönemde “Sanat’ın da kötü ve iğrenç canavarlara sahip olduğunu” söylüyor. Burada Dorian sanatı kendiyle özleştiriyor. Sanat, görselliktir. Estetik zevktir. Dorian da insanların gözünde sadece görünüşünden ibarettir. Sanatın da kendi içerisinde bu tarz çirkinliklere sahip olması Dorian’ı içindeki çirkinliklere karşı avutuyor.

En sonunda ise Dorian; yaşlılığın getirdiği kötülüğün, çirkinliğin aslında ruhun kendisinde olduğunu anlıyor. Aslında da anlatılmak istenen buydu zaten.

Bir sürü meteforlar barındıran “Dorian Gray’in Portresi” kitaplığımın enleri arasında girdi. En sevdiğim kitapları sayarken artık “Dorian Gray’in Portesi”ni de sayacağımdan eminim.

Alttan altta bu kadar mesaj barındıran bir kitabı okumak beni hem düşündürdü hem de heyecanlandırdı. İnsanların nasıl sadece görünüşe önem verdiğini, günahların ağırlığını taşımanın neleri etkilediğini, insanı ne hale soktuğunu okumak oldukça ilginçti. Kitabı okurken kitap karakterlerini analiz etmek ise ayrı eğlenceliydi.

Çevirmenin de çok kaliteli olduğunu düşünüyorum. Okuduğum "Tess" kitabını da Handan Ünlü Haktanır çevirmişti. Açıkçası "Tess"in o uzun ve betimlemeli cümlelerini oldukça düzgün bir şekilde çevirebilen çevirmenimizin "Dorian Gray'in Portresi"ni de oldukça başarılı bir şekilde çevirdiğini düşünüyorum.

Okurken bol bol düşündüğüm bu akıcı kitabı herkese öneririm. Siz "Dorian Gray’in Portresi"ni okudunuz mu? Okuduysanız sizin düşünceleriniz neler?

İncelememi okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Kendinize çok iyi bakın, sağlıcakla kalın…

Bu kitaba puanım: 10/10

NOT: Çok fazla alıntı olduğundan alıntılar bölümü boş bırakılmıştır.

 

5 yorum:

  1. Dorian Gray'in Portresi kitabını okuyalı epey zaman oldu. Çok beğendiğimi hatırlıyorum ama ayrıntıları çıkmış hafızamdan. Yanılmıyorsam yazarın yazım tarzını da çok sevmiştim. Sizin bu incelemenizi okuduktan sonra yeniden okumak geldi içimden. Teşekkürler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ederim bu güzel yorumunuz için. Gerçekten çok güzel bir kitaptı. İnsanın tekrardan okuyası geliyor. :)

      Sil
  2. Çok teşekkür ederim bu güzel yorumun için. Güzel inceleyebilmişsem ne mutlu bana!

    YanıtlaSil
  3. bunun da filmi var, eski film, güzel, kitabı da okudum, iyiydi ama unuttum :) ay evet yaa tess sen eveey, tess in filmi de dizisi de nefis nefis ayrıcaaa :) sen yazınca insanın yine okuyası geliyor hepsini :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Filmdeki Dorian ile kitaptaki Dorian biraz farklı galiba. Ama yine de merak ettim. :)
      Teşekkür ederim deeps, eğer tekrar okuma isteği uyandırabilmişsem ne mutlu bana! :)

      Sil